Bölüm 5

330 26 7
                                    

 Ve yaklaşık dört aylık bekleyiş sona erdi. Bildiğiniz gibi size hikayedeki parçaları birleştirmek için zamana ihtiyacım olduğunu söylemiştim. Nihayet çoğu şeyi yerine oturttum.

Bana kızgın olanlarınız vardır belki , ya da hikayeyi okumaktan vazgeçenler. Hepinizin canı sağolsun. Fakat söylemek istediğim tek bir şey var : Bu süreye gerçekten ihtiyacım vardı , bu yüzden hala daha benimle olanlarınız varsa bu bölüm onlar için gelsin.

Dipnot: Melanie, Clair'in Bilgelik'ten arkadaşıydı. İlk üç bölüme göz atarsanız onu görebilirsiniz.

 LÜTFEN BENİ MUHTEŞEM VE UPUZUN YORUMLARINIZLA ÖDÜLLENDİRİN. BUNA İHTİYACIM VAR.


Adımlarımı hızlandırırken ayağımın altındaki bir kaç taş gacırdıyor. Omzumun üstünden baktığımda Dave'in , gizlenmek için altına sığındığımız binalardan birini dikkatle süzdüğünü görüyorum. İlk önce bir sorun olduğunu düşünüp iç güdüsel olarak oraya gidiyorum fakat Dave , aynına geldiğimde gülümsüyor ve dibime sokuluyor.

" Ne düşünüyorsun ? " diye soruyorum. Merak ettiğim için değil , son zamanlarda ve özellikle yaşadığımız her türlü zorluktan sonra Dave'in değiştiğini biliyorum - aslında yanlızca o değil hepimiz değiştik - tek sorun karşımdaki bu yeni insanı tanıyamamam. Daha doğrusu onu eskisi kadar tanıyamamaktan korkmam.

" Geçmişi. " diye yanıtlıyor beni şaşırtarak. " Savaştan sağ çıkamayan insanları. "

Savaş. Bu kelime tüm uğursuzluğunu ruhumuza saçarken bir süre sessiz kalıyoruz. Daha sonra savaşın artık bizim için yanlızca bir kelimeden ibaret olmadığını anlıyorum. Eski huzurlu ve gerçeklikten uzak hayatımda yanlızca kitaplarda karşıma çıkan bu kelime gerçek olması imkansız bir canavarın beden buluşu gibi artık her an karşıma çıkıyor. Savaş artık benim bir parçam , içinden sağ çıksam bile mutlaka benden bir şeyler koparacağını bildiğim canavarım.

Dave , " Gerçek dışı geliyor değil mi ? " diye devam ederken duyabildiğim tek şey rüzgarın uğultusu ve düşünebildiğim tek şeyde Eveleyn oluveriyor. Gittikçe hızlı esmeye başlayan rüzgardan ziyade titrememe neden olan şey " o iyi mi ? " sorusu oluyor. Öldüğünü bilmeme rağmen bu soru içimi paramparça ediyor.

" Gitsek iyi olur. " diyerek konuyu kapatmaya ve biraz önce üstüme çöken umutsuzluğu ve suçluluk duygusunu itmeye çalışıyorum. Dave anlamış olacak ki gözleri yavaşça benimkilerle buluşuyor ve özür dilermiş gibi başını eğiyor. Yine de bunu dile getirmiyor ki buna minnet duyuyorum.

Yürümeye devam ediyoruz , boş ve yıkılmaya yüz tutmuş binaların arasından ilerlerken Cesurluk'u terk ettiğim düşüncesi aklımı kurcalıyor. Dave' le Bilgelik' e gitmemize asla izin vermeyeceklerini bildiğimiz için oradan gizlice sıvışmak zorunda kaldık. Kimsenin ruhu duymadı ki bu son zamanlarda yanımda olmayı unuttuğunu düşündüğüm şans kavramının uzun bir aradan sonra tekrar benimle olduğunu düşünüyorum ve sonra Eveleyn 'in sesi kulaklarıma doluyor ; "Şans aptalların uydurmasıdır. "

Cesurluk benim evim , daha doğrusu evimdi. Çocukluğumdan beri bana ev kavramına en yakın yer - yaşanan her şeye rağmen - orasıydı. Ve şimdi sessizce, sanki hiç var olmamış gibi ayrılmak zor olmuştu. Orada dostlarım vardı ; Rose. Bana kızgındı , kırgındı. Bana tekrar güvenmeye çalışıyordu fakat sanırım güvenilmez biri olduğumu sonunda anlamıştı. Rose'un babasına bir sözüm vardı , ona göz kulak olacağıma ve onu koruyacağıma dair verdiğim bir söz. Bu sözü tutacaktım , neye mal olursa olsun. Fakat şimdi gitmek zorundayken ve belki de bir daha asla geri dönemeyecekken bu sözün ağırlığının altında adeta eziliyorum.

Sınırsız | A Divergent Fanfiction 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin