//Galerimde hikayeyle ilgili yapılmış çalışmalar buldum. Her yeni bölümle bir tanesini multimedyaya eklemeyi düşünüyorum. Eğer sizinde yaptığınız çalışmalarınız varsa bana gönderirseniz çok mutlu olurum!
Bu arada Sınırsız'ın yeni kapağı hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Kendimi küçücük hücrede volta atarken buluyorum. Ellerim hala istemsizce titriyor, beni uyanık tutan tek şey hissettiğim vicdan azabı ve aslında gerçek bile olmayan yoğun kan kokusu.
Ellerimi saç diplerime sokuyorum. Duvarın dibine sinerken yakıcı bir sıcaklık hala vücudumda dolanıyor.
Dave'i az kalsın öldürecektin.
O Parker'dı.
Parker'ı öldürmeyi istedin.
Beni öldürebilirdi.
Hayır, öldüremezdi çünkü gerçek bile değildi.
Bomboş koridorda bir çığlık duyuluyor, küçük bir çocuğun tüyleri ürpertecek kadar tiz çığlığı. İçgüdüsel olarak yerimden fırlayıp demir parmaklıklara doğru koşuyorum.
Cansız bir beden gözüme çarpıyor. İpek sarısı saçları yağlanmış ve süt beyazı teninde bir sürü yara bere olan genç bir kızın bedeni iki Bilge tarafından bir sedyeyle taşınıyor. En fazla on üç yaşında olabilecek bu kızın Eveleyn'le olan benzerliği beni olduğum yere mıhlıyor.
Onun Eveleyn olmadığını bilsemde kıza her baktığımda sanki onu görüyorum.
Küçücük bir oğlan tüm gücüyle hücresinin parmaklıklarına vurup tepiniyor. " Flora, hayır. " "Ablama ne yaptınız! " " Lütfen beni burada tek başıma bırakıp gitme. " gibi bir sürü haykırış içimi parçalıyor. Oysa ablasının cansız bedenini taşıyan Bilgelik görevlileri tepki vermeden, sanki hiçbirimiz orada yokmuşuz gibi Flora'yı taşımaya devam ediyorlar.
Kendimi işe yaramaz ve boş hissediyorum.
Çocuğun ağlaması durmak bilmiyor. İçim titriyor, kendimi hiç tanımadığım bu insanlar için üzülürken buluyorum.
"Bunu neden yapıyor? "
Dave'in hücresinin hemen yanındakinden , olayı düz bir ifadeyle izleyen siyah saçlı, üzerindeki beyaz gömleğin içinde neredeyse kaybolacak kadar cılız bir çocuk dik dik bana bakıyor.
" Şaka mı yapıyorsun ? " diye soruyor sertçe.
Kafamı dalgınlıkla iki yana sallıyorum.
" Hepimiz bunu biliriz. " diye devam ediyor çocuk, küçümseyeci bir sesle. " Çitlerin dışındaki hayat zor. "
" Çitlerin dışımı ? "
Çocuk onaylarken gözleri kıyafetlerimde geziniyor. O an nasıl göründüğümü merak etmeden edemiyorum.
" Sen çitlerin dışından değilisin öyle değil mi ? "
Kaşlarını çatıp bana bakmaya devam ediyor. Nasıl cevap vereceğimi kestiremiyorum. Fakat en sonunda kötü olasılıkları hesaplamaktan bıkıp onu başımla onaylıyorum. Çocuğun ifadesi değişmiyor fakat verdiğim cevapla gözlerinde bariz bir merak uyandırıyorum.
" Etkilendim. " diyor yavaşça. " Bu kadar uzun süre dayanan kafes olduğunu düşünmezdim."
"Kafes mi ? " diye soruyorum. " Sen neden bahsediyorsun ? "
Çocuk sinir bozucu bir şekilde gülümserken demir çubukları tutan ellerim sertleşiyor.
" Neden sana anlatayım ki ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınırsız | A Divergent Fanfiction 2
FanfictionClair, tek bir seçimin tüm hayatını alt üst edeceğini bilmiyordu, ta ki Seçim Günü ' nde Cesurluk ' u seçene dek . Her şey değişip, yeni bir dönem başlarken hiçbir şeyin -kendisinin bile- eskisi gibi olmayacağını bilen Clair bir kez daha, belki...