Nihayet. Yeni. Bölüm. Macera yeniden başlıyor sanırım.
Bölüm şarkısı : Coldplay | Hymn For The Weekend ( Multimedyada!)
Dave'in Anlatımından. (Süpriz!)
Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey onun suratı oluyor.
Yavaşça gülümserken " Uyandırmak istememiştim." diye mırıldanıyor mahçup bir şekilde.
Yattığım yerde dirseğimden destek alarak doğruluyorum. " Bir şey mi oldu ?"
Clair'ın gülümsemesi soluyor ve avucuyla, t-shirtümün kolumu açıkta bıraktığı kısmından çıplak tenimi okşuyor. Uyku mahmurluğunu üzerimden atmaya ve bunun bir kaç gündür her gece beni karşılayan hain rüyalarımdan biri olup olmadığını anlamaya çalışıyorum.
" Üzgünüm." diyerek elini çekiyor kaşlarımı çattığım sırada. Üzgün ve yorgun görünüyor. Neyden kaynaklandığını bilmediğim bir şeyin pişmanlığını sırtlanmışçasına kambur duruşundan nefret ediyorum. Clair'in bu hali kafamı iyice karıştırıyor ve ben aniden bunun gerçekten de bir rüya olup olmadığını sorgularken buluyorum kendimi.
" Sorun ne ?" diye soruyorum yavaşça elim ben daha ne yaptığımı anlayamadan saçlarına gidiyor ve yüzünü benimkine yaklaştırıyorum. Donup kalıyor. Rahatsız olduğunu hissediyorum ve kendimi ondan geri çekiyorum. Böylece, kendimi gerçekliğin kollarında bulurken bunun bir rüya olmadığını anlıyorum.
Kafamı yana çevirip pencereden dışarı bakıyorum. Güneşin, ufuk çizgisinde yavaş yavaş belirdiğini gördüğümde saatin çok erken bir saat olduğunu fark etmem beni birazcık daha huzursuzlaştırıyor. Bir şey olmuş olmalı, diye geçiriyorum içimden panik duygusu tüm hücrelerimi ele geçirirken midemden boğazıma doğru yükselen acı sıvıyı kusacağımı sanıyorum.
" Seninle konuşmalıyım." diyor fısıltıyla. Bir saniyeliğine durup gözlerinde titreşen görünmez kıvılcımları, yüzünü, aydan kopmuş bir parçanın aydınlığı düşmüş gibi parıldayan tenini ve kararlı duruşunu izlemek için kendime izin veriyorum. Gece, küf kokulu kanepede huzursuz bir uykunun pençesine düşmüş küçük bedeninin görüntüsü zihnime üşüşüyor. O anda, onda farklı bir şeyler seziyorum.
" Tamam." diye yanıtlıyorum yattığım yerden kalkmak için yeltenirken Clair ayağa fırlayıp bana yer açıyor.
" Aşağıda olacağım."
Yastığımın kenarına koyduğum montuma uzanıp sırtıma geçiriyorum. Clair'in peşinden merdivenlere doğru süzülürken belli belirsiz bir korku göğsümü daraltıyor. Ve o anda Clair'in bana anlatmak istediği şeyin ne olduğunu bilmememe rağmen bunun şimdiden canımı sıktığını hissedebiliyorum.
*
Rüzgar yüzümüze soğuk ve nemli havayı çarparken Clair'le birbirimizi süzüyoruz. Ellerini gövdesinde birleştirirken kelimeleri zihninde toparlamaya, konu her neyse beni ikna etmek için için onları ikna edici, mükemmel bir dizayna sokmaya çalıştığını görüyorum. Sıkıntıyla dudağını dişlerken olduğum yerde huzursuzca kıpırdanıyorum.
" Söyle." diyorum keskin bir sesle. " Eğer bunun kolay bir yolunu arıyorsan boşuna kafanı yormayı bırak."
Gülümsüyor. " Daha ne söyleyeceğimi bilmiyorsun bile."
Gülüşünün ortamı ısıtmasına izin vermeyerek " Hoşuma gitmeyeceğini şimdiden hissedebiliyorum ama." diye lafı yapıştırıyorum aksi bir tavırla. Gülümsemesinin solup aramıza bir duvar örmesini bekliyorum fakat bunu yapmıyor. Tebessümü dudaklarında asılı kalırken " Sabah insanı olmadığını tamamiyle unutmuşum, üzgünüm benim suçum." diyor alaycı bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınırsız | A Divergent Fanfiction 2
FanficClair, tek bir seçimin tüm hayatını alt üst edeceğini bilmiyordu, ta ki Seçim Günü ' nde Cesurluk ' u seçene dek . Her şey değişip, yeni bir dönem başlarken hiçbir şeyin -kendisinin bile- eskisi gibi olmayacağını bilen Clair bir kez daha, belki...