Kıvılcım panik olmuş şekilde bir elinde çantasıyla merdivenlerden aşağı koşar adımlarla iner
Kıvılcım : Offf geç kaldım işte..
üfleyerek gözünün önüne düşen saçı çekmeye çalışır. Hızlı adımlarla kapıdan çıkıp otoparka yürür ve hemen arabasına binip yola çıkar. Telefonu 8 cevapsız çağrı gösterir. Bir eliyle direksiyonu tutarken diğeriyle telefonun kilidini açar.
Kıvılcım : Naptım ben ya.. kış uykusuna mı yattın kızım ?
O sırada telefonu çalar ve arayanın ismini görünce gözleri büyür
Kıvılcım : Hasan amca günaydın.. noldu bilmiyorum.. uyuya kalmışım.. evet evet, tabi.. hiç merak etme amcacığım.. ben birazdan orada olurum.. çıkınca ararım seni.. tamam, sağol sana da (der ve telefonu kapatır. Nihayet varmak istediği yere gelmiştir, koşar adımlarla içeri girip asansörü beklemeye başlar)
Ömer usanmış bir şekilde saatine bakar ve parmaklarını masaya vururken kapıya yakın bir yerde, ayakta, elinde dosyalarla bekleyen sekreterine döner
Ömer : Yusuf daha ne kadar beklicez böyle? Ben bu işten hiçbir şey anlamadım. (Kolundaki saate bakar tekrar, sonra odada, toplantıya katılmak için bulunanlara) Toplantı iptal edilmiştir arkadaşlar, dağılabilirsiniz (der ve kendi odasına çekilir).
Kıvılcım (nefes nefese kalmış bir şekilde sekretere): Merhaba, Avukat Kıvılcım Arslan.. toplantı için gelmiştim. Geç kaldım. Patronunuza geldiğimi söyler misiniz lütfen.
Yusuf : Hoşgeldiniz. Buyrun siz oturun ben haber vereyim (der ve telefonda bir tuşa basarak) Efendim. Avukat Hanım geldiler. Peki efendim. (Kıvılcıma üzgün bir ifadeyle) Kusura bakmayın kendileri şuan müsait değil. Beklemek istemez-seniz..
Kıvılcım : (Sözünü keser) Yooo beklerim ben!
Yusuf : Peki. Bir şeyler ikram edelim size. Ne içersiniz?
Kıvılcım : Kahve alırım. Teşekkürler. (Yusuf kahveyi telefonla söyler ve eline bir dosya alarak uzaklaşır)
(Ömer odasından çıkar, sekreterin yerinde olmadığını görür ve devam eder. Sekreter arkasından seslenir)
Yusuf : Ömer Bey?? Kıvılcım Hanım. Toplantıya geç kalınca.. Sizde müsait değilim diyince.. beklemek istedi. Haber vermemi ister misiniz?
Ömer : Hayır, hayır.. Ben çıkıyorum Yusuf, sen ilgilen
Kıvılcım bir yandan beklerken diğer yandan da elindeki raporu gözden geçiriyordur. Yusufun gelmesiyle birlikte ayağa kalkar
Kıvılcım : Ömer bey ne zaman müsait olacaklar acaba?
Yusuf (çekingen bir ifadeyle): Ömer Bey az önce çıktılar. Beklediğinizi söyledim ama..
Kıvılcım (sinirlenir ve sözünü keser): Bu ne küstahlık. Burada oturduğumu görmedi mi? Tamam geç kalmış olabilirim ama beni saatlerce bekletip kaçar gibi çekip gitmekte ne? Belki çok önemli bir mazeretim var!! İnsan bir dinler bee (Kıvılcım bir yandan söylenirken diğer yandan dosyaları toplar. Çantasını da aldıktan sonra söylenmeye devam ederek Holdingden çıkar).
Ömer (Holdingin karşı sokağında simit satmaya çalışan bir çocuk görür ve yanına gider): Adın ne senin yakışıklı?
Çocuk: Ali. Simit ister misin abi?
Ömer (Simit tezgahının dolu olduğunu görünce): ver bakalım iki üç tane. (Ali heyecanla bir kese kağıdına 3 tane simit sarıp Ömere uzatır. Ömer cebinden bir tomar parayı çıkarıp içinden Ali'ye bir kaç 100lük verir.