Las Vegas 🔥

739 41 4
                                    

Bekleme salonunun içinde bulunan mini markete girdi, kalkışa az kalmıştı ve yolculuk uzun olacaktı. Elini reyonda son kalan salata paketine uzattı adam. Yanındaki kısa boylu hanımefendiyi fark etmemişti, pakete aynı anda ulaşıp elleri temasa geçene kadar.

Aynı anda birbirlerine döndü ikili, gözleri kenetlendi, elleri hâlâ temas halindeydi. İkisinin de ağzından tek bir kelime çıkmadı. Kadın, Barış'dan daha da şaşkın görünüyordu. Cüssesine rağmen sessiz kalma ve kamuflaj kabiliyetleri oldukça yerindeydi adam, garipsemedi o yüzden. Bir adım geri çekilip, yüzünde hafif bir gülümseme eşliğinde eliyle salatayı işaret etti kadına. Nazikliğinin karşısında aynı şekilde gülümseyip pakete uzandı ve arkasını dönüp gitti ufak adımlarıyla kadın.

Birkaç saniye tereddüt etti Barış, tekrar görmek istedi. Festivale katılacak olması ilk defa aklının ucundan dahi geçmedi ve hemen diğer reyona geçti, gözleriyle biraz önce keşfettiği silueti aradı ama bulamadı. Hayalet gibi ortadan kaybolmuştu sanki.

Yapılan anonsla fazla vaktinin kalmadığını hatırladı ve elindekilerle kasaya gitti. Marketten çıkıp bekleme salonunda aramaya devam etti gözlerinde güneş ışığını saklayan periyi. O saatte kalkacak tek uçak Las Vegas uçağıydı, başka bir yerde olamazdı, ama yoktu. Tüm yolcuların sıradan geçmesini bekledi, kadın yoktu. Vazgeçip içeri girdi adam ve koltuğuna yerleşti, kadını unutsa iyi olacaktı.

Las Vegas'a iner inmez tutulan otele geçti Barış. Saatler süren yolculuğun ardında duş alıp, dinlenmeye geçti. Yarın sabah başlıyordu mesaisi.

Sabahın erken saatlerinde uyanıp hazırlığını yaptı adam. Vakit gelince ekip arkadaşlarıyla buluşarak festival alanına gitti. Yeni bir projeye başlıyordu, dizinin tanıtımı için önemli bir adım olacaktı. Bulundukları konferansta merak edilen sorulara cevap verdikten sonra fotoğraf çekilme alanına geçtiler. Birkaç gazeteci röportaj yapmak için sıraya girmişti bile. Verdiği pozlar ve esprileriyle yine ortamdaki herkesi güldürmeyi başarmıştı adam.

Festivalden sonra ayarladıkları partiye geçmiş arkadaşlarının yanından uzaklaşarak gece kulübünün bar kısmında oturuyordu Barış. Kafa dağıtmak sarhoş olmadan bir şeyler içmekti niyeti. O yüzden fazla ağır olmayan kokteyli yavaş yavaş yudumluyordu.

Bu yoğun geçen günün bile gözlerinin önüne gelen kadını unutmasına yaramadığını anlayınca kalkmak istedi. Tam hesabı isteyecekken bir koku geldi burnuna. Çiçeğimsi bir parfüm kokusu, havaalanında aldığı, o küçük markette karşılaştığı kadından gelen o güzel koku. Sanki parfüm değil, teninden yayılan bi bahçe vardı.

Bir iki tabure uzaklıktaydı kadın, tezgaha uzanıp barmenin ne önerdiğini sordu. Barmen cevap veremeden söz aldı Barış.

-Let me propose you bloody marry, on me (size bloody marry önermeme izin verin, ödemesi benden).

-With pleasure. (Zevkle).

-May I sit with you, young lady (sizinle oturabilir miyim, genç hanım?)

-Of course. (Elbette)

Gülümseyip oturdu yan tabureye adam. Kadının içeceğinin gelmesini beklerken sohbet oluşturmak istiyordu ama ceylan gibi bakan gözlerinin içinde kaybolmuştu yine.

-So, were you in Turkey to visit or...? (Türkiyeyi gezmek için mi oradaydınız yoksa...?).

-Oh no, not at all. I am Turkish actually, I live there. What about you? (Oh hayır, kesinlikle öyle değil. Ben aslında türküm, orada yaşıyorum. Ya siz?).

-Same here. (Aynı).

-E türkçeye dönelim o zaman, tabii uygunsa.

-Sizinle her dile varım.

Kıvılcım & Ömer - OneShot Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin