🍀Masaya Bir Tabak Daha Koyun Lütfen!

332 44 99
                                    

İyi okumalar...

👾

Arabayla eve giderken iyi hissediyordum. Kendimi gerçekten hikayede dertsiz tasasız sadece okuldan eve giden arkadaşları ile iyi geçinen yan karakter gibi hissediyordum. Ana karakter olma gibi bir düşüncem yoktu. Neden olacaktım ki? Hem de bu hikayenin asıl kızı olduğumu düşünmek bile tüylerimi ürpertiyordu. Öyle ki Çağla Soytürk olmak yanında getirdiği belalarla beraber büyük bir ödül olurdu.

Evet şu an başımda Merih Karan adında bir bela vardı ancak...sadece sabretmem gereken kontrolümü kaybetmemem gereken bir süreçten bir tanesiydi. Sonuçta Merih şu an sadece yıllardır onu seven kızın bir anda ondan uzaklaşmasının yıkıklığını yaşıyordu. Eh bir de bu kız gidip düşmanı ile yakın olunca ona göre ortada bir problem vardı; Çağla ona göre bir şeyler planlıyordu  ve o da bu plana karşı tetikte olup ben onun canını sıkmadan o benim canımı sıkmaya başlamıştı. Ona göre bu bir gözdağıydı. Her ne planlıyorsam bunu yapmamam için küçük bir tehditti.

O dosya işleri neyin nesiydi bilmiyordum ama Merih zaten benden şüphelenirken onu haklı çıkaran bir sebep sunmuştu. "Evet" demişti. "Çağla yine benden intikam almaya çalışıyor" "A kızı ile beraber olduğum için canımı sıkıyor." oysa bir bilseydi şu an Çağla'nın umrunda bile olmadığını.

Yine de hak veriyordum. Yaptıklarına değil, düşüncesine.Çünkü yıllardır böyle olmamış mıydı ona göre? 

Çağla her ondan uzaklaştığında yeni bir planla onu tuzağına çekmeye çalışmış, küçük aklının yettiği kadar hazırladığı planlarla Merih'i alt etmeye kendine muhtaç hala getirmeye çalışmıştı. Sonuçta Merih'in zaaflarını da güçlü yanlarını da en iyi Çağla bilirdi. Bunu en iyi bilen kişi Öykü hikayeye girdiğinde bile değişmemişti. Merih'i başından sonuna kadar en iyi tanıyan tek bir kişi vardı. Öyle ki hikayede bir elin beş parmağını geçmeyen iyiliklerinden birisini de Öykü'ye yaparak bunu göstermişti. 

Öykü'yü uyarmıştı, canının yanacağını söylemişti. "O kimseyi sevemez emin ol" demişti. " Sadece oyalanacak bir kum torbası arıyor. Onu dinleyecek bir kapı, onu sevecek bir kalp." diye devam etmişti. " Seni sevmiyor Öykü. Seni sevebileceğine kendini inandırmak istiyor sadece. " diye sonlandırmıştı cümlelerini hikayenin en sevilmeyen karakteri. 

Öykü ise elbette ki Merih'e inanıyordu, onu seviyordu. Ne de olsa Merih gibi Öykü de sevgiye açtı. Belki de Öykü de birinin onu sevebileceğine inandırmak istiyordu kendini. Bu yüzden en çok bu konuşma onu yaralamıştı onu. Kim bilirdi. Belki de Çağla'ya inanmıştı.

Ben Çağla'ya inanıyordum.

Bu yüzden Merih'in içindeki çocuğu falan da onun gibi göremiyordum. Maalesef bu pakete dahil değildi.

Ayrıca görebilseydim.... o masum çocuğun varlığı bile şu an olduğu kişiyi haklı çıkarmazdı. Acısının sorumlusu ailesiyken acısını başkasından çıkaramazdı. Sırf canı yanıyor diye kimsenin canını yakamazdı. Buna hiç kimsenin hakkı yoktu.

 Bu yüzden her karakter iyi kötü ben de bir merak uyandırırken. Ben bu hikayenin asıl erkeğini merak etmekten kendimi alıkoyuyordum. Onunla ilgili, hayatıyla, babasıyla ilgili her bir kötü anıyı çoktan bir sandığa atıp kilitlemiştim bile. O satırların hiçbirini hatırlamak, onu tanımaya çalışmak ya da mutlu sona erişmesini ummak istemiyordum. Tek istediğim şey belasını alıp gerçekten hak eden insanlara musallat olmasıydı. Öykü'yü manipüle edemeyecek , bana ya da Bora'ya zarar veremeyecek kadar bizden uzak olmasını istiyordum.

YAN KARAKTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin