selllammm, size sabah okula giderken okuyabilmeniz için bölüm getirdimm, siz okurken ben yeni uyuyor olacağım heheheh
Ve bir de bir soru; bu aralar wattpadde sorunu olan tek ben miyim? Ne bildirim ne mesajlar asla gelmiyor çoğu zaman günler geçiyor gördüğümde, direkt üstten bildirim de değil uygulamaya girsem dahi gözükmüyor hiçbir şey wattpad kendine gel bakalım hemen. birkaç ay önce de gelen yorumları üzerine bassam bile açamıyordum, bildirimde gözüküp bölümde kayboluyorlardı yeter ama
neyyyyyyyse
Söz verdiğim gibi erkenden atıyorum, şimdiden keyifli okumalar lütfen oy ve yorumlar unutulmasınn <33
-
-
"Hazırlan, Jungkook. Baş Melekler dünyaya iniyor."
Birkaç dakika öncesine kadar gökyüzünde tek bir bulut bile olmadığına yemin edebilirdim. Ama Bae Irene'in ağzından çıkan cümlelerden sonra gökyüzü korkunç bir şimşekle aydınlandı.
Sesin büyüklüğü yerimde sıçramama sebep olurken bakışlarım korkuyla Jungkook'a döndü. O an şiddetli bir yağmur yağmaya başladı.
Jungkook tepkisizdi. Gözlerini bile kırmadan Bae Irene'e bakarken neden bu kadar sakin olduğunu sorguluyordum ama bakışlarına yerleşen alevleri gördüğümde tüm öfkesini içinde tuttuğunu anladım.
Yüzüne daha önce hiç görmediğim kadar karanlık bir ifade yerleşti.
"Kuzgun'un işi."
Irene sanki bu çok beklendik bir olaymış gibi güldü. "Son şovundan sonra ondan bir hamle gelmesini beklememek aptallık olurdu."
Taehyung Jennie yüzünden yakalandı, demişti ama buraya ilk geldiğimizde Jennie ve Lisa'nın içeride olduğunu söylemişti Jungkook. Garipti, hem de çok garip.
Oturmayan taşlar vardır.
"Kuzgun kendisini böyle ateşe atmaz. Başka bir çıkarı var." Jungkook uzanarak bileğimi yakaladı. "Melekleri oyala, Irene."
Beni peşinden sürükleyerek ilerlemeye başladığında Irene hızlı birkaç adımla tekrar önümüze geçti. "Sen delirdin herhalde. Melekler burada, diyorum. Eğer kızın varlığını öğrenirlerse ne olur, hiç düşündün mü?"
"Varlığını zaten biliyorlar. Bilmedikleri tek şey nerede olduğu." diye çıkıştı ona Jungkook.
"Doğru. Zaten biliyorlar. Ama hatırlatmak isterim ki, en son Jisoo o tacı takmasın diye tüm halka Roseanne'yi açık etmiştin."
"O an yapılması gereken en doğru şeyi yaptım. Kutsal günde taç giyen birinden tacı da güçleri de geri nasıl almayı bekliyordun? Üstelik Kitap hala Kuzgun'un elindeyken?"
Bae Irene sinirle bir nefes verdi. "Tartışacak vakit yok. Bunca zaman güçleri de varlığı da evrenden nasıl gizlendiyse yine aynısı yapmamız gerek."
"Asıl gelme amaçlarının Roseanne olmadığını biliyorum." Dedi Jungkook. "Uzun zamandır üstlerle iletişimdeydim. Ama Melek'in Kızı'nı da soracaklardır." Gözleri bana döndü. Ne dediklerini anlayamıyordum ama başıma geleceklerin pek de iyi şeyler olmadığını biliyordum.
Kalbim korkuyla son hızıyla atarken Jungkook'a, "Şimdi ne olacak?" diye sordum.
Her zaman bir ikinci planı vardır. Yani, vardır değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON OF A DEVIL | Rosékook
Fanfiction"Şeytanın oğlu, meleğin kızına aşık oldu." Kayıp taş, çember ve cehenemin tüm dengesini bozmaya başlamıştır bile. Artık yedi ölümcül günah normal karşılamaya, şeytanlar ve melekler iç içe yaşamaya, melekler kötülüğe, şeytanlar ise iyiliğe başlamışt...