Hepinize musssmutlu bayramlar^^size bayram hediyesi vermek istedim.
evet, finallerim bitti ve sonunda tüm yaz birlikteyiz!!! gelecek bölümlere ve aktifliğe karşı kendinizi hazırlayın efendim çünkü bu kadar uzun aradan sonra durmaya pek niyetimiz yokmuş gibi gözüküyor :)
nasılsınız, okulunuz nasıl geçti, neler yaptınız, tatiliniz nasıl geçiyor anlatın özleştik bence :'))
hepinize keyifli okumalar, lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın, siz bu satırları okurken ben çoktaaan yeni bölümü yazıyor olacağım, birkaç gün içinde tekrar görüşmek üzere<3
--
Kırmızı mavi ışıklar sokağı cızırtılı sokak lambasından çok daha iyi aydınlatıyordu. İçeride gördüğüm manzara tam olarak buydu.
Siren sesleri, merakla evlerinden inmiş insanların konuşmaları ve sonuna kadar çekilmiş perdelerime rağmen yüzüme yansıyan ışık.
Zamanın bir türlü geçmediğine daha önce de şahit olmuştum ama şu anki farklıydı.
Gördüğüm bedenden sonra yaptığım tek şey kendimden bir tepki beklemek olmuştu ama ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyordum. Perdeyi büyük bir sakinlikle kapatmıştım sadece. O halinin ömrümün sonuna kadar gözlerimin önünden gitmeyeceğini biliyordum yine de.
Abim ölmüştü ve ben içten içe bir rahatlamadan başka hiçbir şey hissetmiyordum. Ama hayır, o benim abim değil. Hiçbir zaman da olmadı.
Ve bunu kimin yaptığını tahmin etmek pek de zor değildi.
Ne yapacağımı bilemez bir şekilde yatağın üzerine oturmuş avucumda sıkıca tuttuğum telefondan defalarca Jungkook'u aramıştım ama aldığım sonuç her seferinde aynıydı. Telefonu kapalıydı. Attığım hiçbir mesaj iletilmediği gibi ne kadar zaman geçerse geçsin bana geri dönüş de yapmamıştı. Pes ederek aradığım Jennie gibi. Ya da Irene. Ya da Jimin, Namjoon ve Jin'in de telefonlarının kapalı olması gibi.
Kimse yoktu. Ben burada kafayı yemek üzereydim ve aradığımda ulaşabileceğim kimse yoktu. Ölü bedeni kimin ihbar ettiğini bilmesem de evin önü çoktan polis ve gazetecilerle dolmuştu bile. Memurlardan birkaçı binalarda oturan sakinlerden ifade alıyor olmalıydı, mahalledeki binaların neredeyse tüm ışıkları açıktı.
Onlardan bir şekilde kaçmam gerekiyordu. Üzerinden kimlik çıkıp çıkmadığını bilmiyordum ama beni kontrol ettiklerinde kardeşi olduğumu anlayacaklardı. Anlayacaklardı ve beni yanlarından kaçtığım ailemle tekrar bir araya getireceklerdi. Bana binlerce soru sorup beni boğacaklardı.
Sadece düşüncesi bile kalbimin sıkışmasını sağladı. Buna izin veremezdim. Buradan kaçmam gerekiyordu.
Ama karşımda aylar sonra gördüğüm ölü beden içimde pek de üzüntü uyandırmamıştı. Belki de en başından beri bencilin teki olduğum hakkında haklıydılar. Bir ölüm karşısında bile ölen kişiyi değil yüzleşmek zorunda kalacaklarımı düşünüyordum.
Ama beni hissizleştiren kişiler de bizzat kendileriydi.
Daha fazla orada oturup düşünmenin bana yarar sağlamayacağını fark ettiğim anda hızlıca ayağa kalktım. Eğer Jungkook'a ulaşamıyorsam, o halde ben de onu bulurdum.
Gehenna'da olmalılardı. Buraya gelirken Jungkook arabanın içinde söylemişti. Kendisinin bir işi olduğundan da bahsetmişti ki işi bizzat yatak odamın penceresinden gözükecek açıklıktaydı. Buradan direkt yanlarına gitmiş olmalıydı. Eğer diğerleri orada yoksa bile güvenliklerden biri kesinlikle çocuklara ulaşarak benin tek başıma bir avuç şeytanın ardında olduğumu öterdi. Bu da istemeseler bile yanıma gelmek zorunda kalmaları demekti.
![](https://img.wattpad.com/cover/262209769-288-k164979.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON OF A DEVIL | Rosékook
Fiksi Penggemar"Şeytanın oğlu, meleğin kızına aşık oldu." Kayıp taş, çember ve cehenemin tüm dengesini bozmaya başlamıştır bile. Artık yedi ölümcül günah normal karşılamaya, şeytanlar ve melekler iç içe yaşamaya, melekler kötülüğe, şeytanlar ise iyiliğe başlamışt...