"Bizim köyde bir kız vardı. Alnına düşen al yazması, çiçekli şalvarları, burnunun kavisi, gözlerinin yeşili bütün köyü büyülerdi. Siyah saçlarını salıverdi mi ipek kokuları yayılırdı etrafa. Dalga dalga bukleleri düşerdi omzuna, kış günü ayazda kalamazdı titrerdi. Sıcak olunca yanakları allaşır hava ısınınca pabuçlarını çıkarırdı.
Kim ne derse desin çok güzeldi. Kimse laf edemezdi. Ağzı olan konuşuyordu da kimse kötü söz etmezdi. Derdi olanı lafıyla bi kaşık suda boğuverirdi. Kıvrak dili ve zekasıyla hemen konuyu saptırır senden benden uzaklaştırırdı.
Gel zaman git zaman köye bir beyefendi geldi. Genç biriydi epey. İlk günü olduğundan köyü gezip tanımaya çalışıyordu. Ta köşede dededen kalma evine oturmaya gelmişti. İstanbul beyiydi bu bıyıkların kesilişinden belliydi. Farketmişti Zehra da hiç oralı olmadı. Elinde çalı süpürgesiyle şöyle bir dama dökülen dutları silkeleyip yukarıdan bakmakla yetindi saçları jilet delikanlıya. Delikanlı upuzun paltosuyla selam verdi Zehra'ya. Ah, benim güzel Zehra'm hiç pas vermedi! Döndü önüne damı silmeye devam etti. Bir ileri bir geri salladı süpürgeyi. Bir de türkü mırıldandı dudaklarının arasından. O gün öyle geçiverdi.
Ertesi gün oldu Zehra genç delikanlıyı yine sokaklarda aval aval dolaşırken gördü. "Ne baktın emmi?" diye bir soru yöneltti damın tepesinden elinde çalısıyla. Delikanlı bir oraya bir buraya baktı kimin seslendiğini bulamayınca şöyle kafasını yukarıya doğru hafifçe çeviriverdi. "Manzaranın güzelliğine baktım köylü kızı." diyiverdi. Zehra utansa mı kızsa mı bilemeyip yazgısını şöyle bir sıktı avuç içinde, lastik pabuçlarını ayağına geçirip aşağıya koşturuverdi delikanlının kulağını çekmeye.
"Ne diyorsun ule sen?!" diye bağırıp gencin yanında bitti. Oğlan saf tabi ne yaptığını bilemiyor kız başladı söylenmeye. "Destur seni eşşek herif! Karşındaki kadına ne biçim laf ediyorsun sen öyle? Senin o anandan babandan gelmiş terbiyen nerede? Bıyıklar janti ama akıl bir köşede herhalde. De git başımdan sabah sabah benim tepemin tasını attırma!"
Genç çocuk karşısındaki kızın keman kaşlarının adeta birleşecekmiş gibi anlının ortasında çatılmasına bakakalmış önce, sonra bir kahkaha patlatıvermiş. Güzel kız bunu görünce daha da bir sinirlenmiş. Koşmuş getirmiş kapının kenarındaki çalı süpürgesini "Bre terbiyesiz!" diye oğlanın sırtına indirmiş. "Utanmıyor musun elin kızına bakmaya?!" diye feryat figan çocuğunu kovalarken delikanlı bir yandan gülüyor bir yandan sırtına inen sopayla acıyla inliyor bir yandan da kendini açıklamaya çalışıyormuş. "Dur hanım abla vallaha yanlış anladın. Bir dur yahu!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikolog Bey [bxb]
Teen Fictionİşine bağlı bir psikologun yüksek güvenlikli bir hapishanede çalışmasıyla başladı her şey.