Her yer karanlık.
Gözüm hiçbir şeyi görmüyor. Kulaklarım hiçbir sesi işitmiyor. O sessizliğin çıkardığı cızırtı bile ilişmiyor duyularıma. Ne bir esinti var ne de atomlardan eser...
Algılayamıyorum hücrede olan cisimleri, koyu karanlık her yeri sarmış. Bir adım ötemi göremiyorum, gözlerimi kapatsam en azından renkli noktaları görürürüm... Bundan ilerisi yok, geriye gidemiyorum. Gözlerim görmüyor, her yer karanlık.
Vücudum titriyor. Bir elektrik akımı sarıyor bedenimi. Kolumdan başlıyor, sağ kolum artık hissizleşmeye başladı bile. Bazen boşa düşüyor. Eklemlerim zonkluyor, kemiklerimden çatırdıyormuş gibi sesler çıkıyor birinin sesini duyuyorum uzaklardan. Uyan diye bağırıyor bana. Oysa çok uykum var, her yerin karanlık olması işimi kolaylaştırmıyor... Bir titreme daha sarıyor vücudumu. Kollarımı kendime doluyor ve fısıldıyorum zihnime. Sözcükleri işitemesem de gevşememe yardım ediyor yanlızca dudaklarımdan çıkan kımıldamalar.
Ad astra per aspera.
Ad astra per aspera.
Ad astra per aspera.
Ad astra per aspera.
Ad astra per aspera.
Ad astra per aspera.
Zihnimde kelimeler tekrir ediyor, yıldızları düşünüyorum. Ne kadar güzel parladıklarını. Şimdi bu odada bir yıldız olsa nasıl da aydınlatacağını düşünüyorum odayı, evreni. Bu basit yeri. Bu hapishaneyi. Vücudumun sakinleşmesi için sarf ediyorum sözlerimi tekrardan. Ad astra per aspera.
"Bitti." cümlesini işitiyorum. Bu duyduğuma çocuğun ilk kelimesini duyan anneymiş gibi seviniyorum. Sanki ayaklarım yere basmış, sanki ilk adımımı atmışım artık! Sanki ilk kakamı yapmışım anneme sesleniyorum.
Duyularım yerine geldiklerini haber verir gibi işitmeme izin veriyorlar kapı gıcırtısının çıkardığı o itici sesi. Duyularım benimle çok iyi anlaşıyor artık gözlerimle görmeme bile izin verdiler!
Aralanan kapıdan az önce düşlediğim yıldızdan bile daha parlak bir ışık huzmesi giriyor. Artık her şey yerli yerinde. Görebiliyorum bana işkence eden adamın yüzünü. Pala bıyıklarını, pis sırıtışını, elindeki defibrilatör cihazını... Alıp uzaklaşıyor elinde her ne varsa. Dudaklarım bir türkü söylemek için aralanıyor ama vücudum çok yorgun. Kıpırdamıyor ağzım, sözcüklerim çıkmıyor boğazımdan, zihnimin emirlerine uymuyor vücudum. Çok yorgunum artık dinlenmem gerektiğini söylüyor vücudum. Gözlerimi kapatıp aralık kapı kapanmadan son ışık demetlerinin yüzüme vurmasına izin veriyorum. Sonrası karanlık. Bir zamanlar dünyamın olduğu gibi. Her yer karanlık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikolog Bey [bxb]
Fiksi Remajaİşine bağlı bir psikologun yüksek güvenlikli bir hapishanede çalışmasıyla başladı her şey.