17

775 83 21
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

O günden beri onunla aramız farklıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

O günden beri onunla aramız farklıydı. İnkar edemediğim bir şeyler vardı sanki ikimizde de. İnce bir ipin üzerinde yürüyen iki cambaz gibiydik ya da aynı köprüde karşılaşıp boynuzlarını birbirine geçiren iki kişi. Bu iki kişilik oyunu biz başlatmıştık belki ama ilk defa onunla bir takım olduğumuzu hissediyordum. Gözlerine baktığımda gördüğüm derinlik beni kendime getiriyordu. Eğer doğru kelime buysa ona güveniyordum. Evet, güveniyordum hem de bir mahkuma.

Birkaç gün daha geçti onunla haberleşmeyeli. Sonra ofisime geldi, yine kavga etmişti. Kaşının yanında dikiş izleri vardı bu defa geldiğinde. Yüzüme bakıp sırıttı. "Sen bir de karşı tarafı gör."
Suratına kondurduğu o sırıtışlardan birini yaptı, dudaklarını yana doğru kıvırdığı. Sonra kollarını göğsünde birleştirdi ve günümün nasıl olduğunu sordu.

Ben de anlattım.

"Güzel." dedim. "Aynı, sıradan." Bir alt düzeydeki Sidikli Ali'nin bugün benimle görüşmesi olup olmadığını sordu. Var dediğimde onun lakabının neden sidikli olduğunu bilip bilmediğimi sordu. Yüzümde ne kadar ciddi bir ifade gördüyse bu sefer sesli bir şekilde gülüp benimle alay etti.

"Suratının aldığı ifadeyi görmen lazım." Ona "Hastalarımın dedikodusunu yapmıyorum." dedim. Dili uzun olduğu için pek bir işe yaramadı. Bana yine de sidikli lakabının nereden geldiğini anlatmak konusunda ısrar etti. Ben de merak ediyordum. Bu yüzden başımı sallayıp kabul etmek zorunda kaldım. O da karşımdaki sandalyeye oturdu ve gülerek anlatmaya başladı.

Onu dinlerken ellerine, yüzüne, kaşının sol üstündeki benine, yanağının üstündeki ince çiziğe, kaşındaki yara bantlarına, dirseklerini yazladığı dizlerine, bileklerini kıvırdığı pantolonuna, belinden sarkan turuncu tulumuna, uzun kollu tişörtünü dirseklerinden kıvırışına ve bir yudum bile almadığı çayına baktım. Bana onu dinleyip dinlemediğimi sorduğunda gözlerimi üzerinden çekip gözlerine dikebilmiştim. Kesinlikle dinliyorum, dedim. Emin olmak ister gibi suratıma baksa da üstelemedi. Anlatmaya devam etti, ben de ben onu incelerken sözlerinin zihnimin arka planında senfoni yapmasına izin verdim.

Buraya artık kelepçelerini takarak gelmiyordu, bir şekilde hem o hem gardiyanlar bundan vazgeçmişlerdi. Zaten her geldiğinde kırdığı ya da açtığı için bir anlamı olmuyordu.

Psikolog Bey [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin