Snezhnaya'ya yaklaştıkça kadın sessizliği bozmak istiyordu. Aynadan ilgisiz görünen gizemli yol arkadaşına bir bakiş attıktan sonra tekrar yola dönüp sessizliği bozmuştu.
"Adın nedir?"
Tűm yol boyu dıșarıya solgun bakışlarıyla dikkatini veren mor saçlı oğlan, gelen sese doğru ilgisini vermemişti bile. Fakat elinde sonunda cevap vermesi gerekiyordu.
Ismine ne diyebilirdi ki?
Kunimitsu... kuni... gerçekten kim olduğunu bilmezken bile, yüzünü bile hatırlamadığı annesi tarafindan öylesine verilen bir ismi mi kullanacaktı?"Scara."
"Oh pekala Scara... Ben de Nahida. Memnun oldum! Açıkcası sana sormak istediğim bir şey var. Hazirır yolculuğun sonuna yaklaşıyorken tam olarak nereye gitmek istediğini kavrayamadım. Yakın bir otele bırakmamı ister misin?"
Otel mi? Bunu hiç düşünmemişti bile. Çünkü otele gidebilecek ne parası ne de kayit yaptırabileceği bir kimliği vardi. Bunca zamandir Inazuma'da, dağlık bir alana yakin minik fakat kendisi icin değerliği bir ev olan karavanda yasiyordu.
Niwa ile birlikte.
Sabahlari gün ışığının parlaklığıyla beraber kendisi meyve toplamaya, Niwa ise Balık tutmaya giderdi. Kendilerine ait bir yaşantıları vardı. Mutluydular veya mutlu olduklarını düşünüyorlardı. Çünkü herkesten uzak bir yerde yaşadığında ve kendi hayatını kendin inşa edince kaçtıklarını sanıyorlardı. En azından Niwa bunun birilerinden bir "kaçış" gibi görmese bile Scara için tamamen oyleydi.
Şimdi ise evi sandığı lanet karavanı ve o hayatı düşünmek aptallık olurdu. O yüzden şuan Nahida'ya verilecek en normal olabilecek cevap en önemli şeydi."Hayır. Otelde kalmayacağım."
"Oh, peki bir tanıdığın veya yakının var mı mi acaba? Aklında bu gece nereye kalacağına dair fikrin olmalı otelde kalmayacağına göre?"
İşte şimdi ne yapmalıydı ki? Yalan uydurmaktan ve bir an önce bu yolculuğu bitirmekten başka çaresi yoktu.
"Bir tanıdığımda kalacağım."
Scara'nın verdiği cevaptan sonra Snezhnaya'ya çoktan gelmiş görünüyorlardı. İşte, yolculuk bitiyordu.
"ve Snezhnaya'ya geldik! Simdi yol tarifi edebilirsin, seni tanıdığına kadar bırakayım."
Scara, etrafa bakınıyordu. Kesinlikle yabancı bir yerdi. Inazuma dışında başka bir yerde bulunmamış birine göree snezhnaya oldukça devasa bir yabancılıktaydı. Yine de bir an evvel arabadan inmesi gerektiği icin herhangi bir yol tarif etmesi gerekiyordu. Fakat nasıl yapacaktı ki? Etrafini süzdükten sonea ileride şehrin göbeğine doğru oldukça iyi bir yerleşim alanı gözüküyordu. Sadece şimdilik oraya bakışıyla aşina olabildiği için orayı söylemekten başka çaresi yoktu.
"Hemen ilerideki evlerin önünde durmanız yeterli. O bölgede yaşıyor."
Verilen yanıta göre Nahida dümdüz ilerlemeye devam etmişti. Hemen yaklaştıktan sonra mahallenin önünde durmuştu.
"Pekala geldik! Bu evlerden birinde mi yoksa ileride mi? Eğer hala ilerideyse bu soğukta hemen inmemelisin. Oraya kadar bırakayım seni."
"Gerek yok. Teşekkürler."
"Uh.. hey-"
Sonunda daha fazla beklemeden hemen arabadan inip hızlı adımlarla olabildiğince kadından uzaklaşmaya calışıyordu. Adımları hızlandıkça yüzüne doğru esen soğuk rüzgar saçlarını okşamaktan ziyade, yumruklar savuruyor gibiydi.
Snezhnaya gerçekten de soğuktu.
Üstünde sadece siyah ince bir bluz, siyah basit bir kumaş pantolon ve siyah, yeterince çamura girmekten kirlenmiş converse'leri ile bu bölgede uygun bir halde değildi. Bu yüzden sanki bir umut nerede kalabileceğini veya nereye gideceğini düşünmeye çalışıyordu. Çoktan sıcacık evlerinde aileleriyle mutlu bir şekilde yaşayanlar ile doluydu. İlerledikçe mahalle sanki gözünde büyüyordu. Şehir merkezi ne kadar uzaklıktaydı ki? Soğuktan ve yorgunluktan zaten inanılmaz bir haldeydi, daha fazla ilerleyemiyordu ne kadar bu geceyi atlatacak bir yer bulması gerekse de. Daha fazla dayanamayıp bir duvara yaslanmıştı. Derin bir nefes alip aklını toparlamaya çalıştı. Bir yandan soğuktan buz kesilmiş ellerini ısıtmaya çalışıyordu. Iste o sıra, tam karşısındaki ev dikkatini cekmisti. Kapısı aralık ve ışıkları yanıyor muydu? Ayrıca, oldukça belirgin bir şekilde müzik sesi geliyordu. Tekrardan derin nefes alip gücünü toplayarak hızlıca o eve doğru adımlamaya başlamıştı. Yaklaştıkça müzik sesi ve gülüşmelerin, konuşmaların sesi gittikçe artıyordu. Dikkat çekmemeye çalışarak yavaşça kapıyı ittirdikten sonra içeriye adım atmıştı.
Anlaşılan aptal bir ev partisinden başka bir şey değildi.
Ne kadar gürültü rahatsız etse de sıcak bir eve geldiği için şanslıydı. Eve girdiği an yüzüne vuran ilk sıcaklık vücudunu titretmişti. Vücudunun ısısıyla beraber bilinci biraz daha toplanınca dikkat çekmemeye özen göstererek mutfağa adimladi. Aşırı susamış ve aç haldeydi. Mutfağa girdiği an masada duran bira şişesini kaptığı gibi yudumlamıştı. Bir şișe yeterli bile olmamıştı. Daha fazlasını ararken masadaki afişler ve mektup gibi gözüken kağıtlar dikkatini çekmişti.'Mutlu yıllar Ajax~'
'Nice Senelere dostum! Iyi ki doğmuşsun.'
'Ahh.. senin gibi yakışıklı birinin bu dünyaya gelip hepimizi alt etmesi haksizlik! Yine de iyi ki doğmuşsun. Haha~'
'20'nci yaşın kutlu olsun Ajax! Mutlu seneler~'Anlaşılan, aptal bir doğum günü partisinden başka bir şey değildi. Kağıtları geri olduğu yere bırakarak buzdolabına ilerlemişti. Dolabı açtığında boş şişelerden başka hiçbir şey yoktu. Umutsuzca dolabın her rafina dikkatlice baktı. Raflara bakarken sanki arkasından ayak sesi geldiğini hissediyordu.
"Hey, içki mi arıyordun?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
comfort zone | chiscara
Fiksi Penggemar"Dizlerinin üstüne çöküp yerdeki bedeni tüm gücüyle sarstı. Gözlerindeki biriken yaşlar ihanetin acısı mı, hüzünden mi yoksa nefretin yaşları mıydı kendisi de bilmiyordu. Tek bildiği, ihanetin en acısını yaşıyordu." art: 01rinette