Bana hediye diye gönderdiği şey aslında midemi bulandıran, yaptığım hatayı sürekli aklıma getiren, iğrenç, kişiliği bozuk bir insandı.
O kişi mükemmel ilerleyen -benim öyle sandığım- ilişkimizde ciddi düşünürken Sinem'i koynuna alan Samet'ti.
Aslında kişiliği o kadar bozuktu ki benim gözüm kör olmuştu belki de yanımda diye görmezden gelmiştim. İnsan sevdiğine konduramıyordu.
Aşktan çok bağlılık, alışkanlık haline gelen kişi hala yanınızdaysa kabullenmesi zor oluyordu.
Batu'nun yaptığı bu harekete kızmalı mıydım yoksa olaya direkt müdahale etmeli miydim bilmiyordum, tek bildiğim Samet'in sesini duymak yüzünü görmek istemediğimdi.
İkinci çıkış kapısından çıkarken Onur'u aldım ve beraber evden çıktık. Ben geri dönene kadar onu bu evden katiyen atmaları gerektiği anlatmıştım. Gözüm görmek istemiyor, görünce midem bulanıyordu.
Batu'nun evine gittiğimde kapıyı yarı çıplak açan Batu'ya çıplaklığına tepki vermeden içimden geldiği gibi davranmaya karar verdim. Onur evin dışında beni bekleyecekken ben sinirle çoktan içeri girmiştim.
Arkamdan geldiğini bildiğim Batu'ya sesimi kısık tutmaya çalışarak "Benim için hatadan başka bir şey olmayan bir adamı nasıl kapıma gönderirsin?" diye bağırdığımda dediklerim bunlarla sınırlı değildi, nasıl sinirlendiğimi ve yanlış yaptığını anlatmaya çalışıyordum.
Çantamı koltuğa fırlatıp arkama dönecektim ki merdivenlerden aşağı inen Sinem'i görmemle sesimi kesişim bir oldu.
Yüzünde ki ifade o gün ki gibiydi. Midemi bulandıran o görüntü. Bunu ikinci kez yaşıyordum. Artık tahammülüm yoktu. Ona saldırmıyordum çünkü bana karşılık verebilecek bir konumda değildi ve elimde kalmasından korkuyordum.
Gördüklerimin şaşkınlığıyla donup kalmışken üstünde ki bornozu yeni fark etmiştim. Evde dönenleri idrak edince çantamı fırlattığım koltuktan alıp arkamdan Batu'nun dediği her şeye kulaklarımı kapatıp hızla çıktım.
Bana hediye diye gönderdiği o pislik şerefsizden ne farkı vardı şimdi?
Arabaya Onur'un binmesini beklerken Sinem lüks villanın kapısında bana el sallıyordu. Aynı yüzsüzlük, aynı pişkinlik.
Bir kadın, tanıdığı bir insanın konuştuğu adamla bırak yatmayı konuşurken bile yanlış anlaşılıp anlaşılmadığını düşünmeliydi. Peki Sinem bunu ikinci kez nasıl kendine layık görüyordu. Bundan memnundu ve yaptığı güzel bir şeymiş gibi bununla gurur duyuyordu.
Midemi bulandıran bu düşüncelerden kurtulmak için şoföre "Sahile sür." dediğimde Onur bu soğuk havada sahilde ne yapacağımı merak ediyor gibi bakıyordu. Hiçbir şeyden haberi yoktu ve anlatmamı bekliyordu. Bense konuşmak istemiyor, gördüklerimin bir hayal ürünü olmasını istiyordum.
Air Pods'umu alıp kulağıma taktığımda Spotify listemden en sevdiğim listemi açarak sesi fulledim. Ve Onur'a yolu uzatmalarını söyledim.
İhanet miydi canımı bu kadar yakan yoksa aptallığım mı? İhanetin acısı mıydı düşüncelerimi bu kadar doldurup beni çıkamadığım yolda yokuşa sürükleyen yoksa düşünemediklerim mi?
Gözlerimi kapatarak şarkıları dinlerken vücudumu ele geçiren hislerimle başa çıkmaya çalışıyordum.
Araba durduğunda sahile çok yakındık ama sahilde değildik. Önümüzü kesen arabaların Batu'ya ait olduğunu anladığımda kulaklıkları çıkararak emirler yağdırmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butimar
Teen FictionBaşkalarının hele de babamın zorlamasıyla hiç bişey yapmak istemezken kalbim kardeşimin intikamıyla atıyordu. Yıllardır soğumayan tek şey onun acısı ve intikamımızdı. Babama bu sefer ortak amacımız için başımı eğerken karşımda ihanet yanımda düşmanı...