Batu Butimar'dan...
Yakayı ele alan geçmişten kurtulmak istesem de kurtulamadığım zamanlarda hayatımdaki tek pişmanlığım kulağıma dizilmişti.
Küçük bir çocuğun babasıyla olan ilk anısını elinden aldığım gün duyduğum cümle karşımdaydı.
Aynı ya da farklı kişiler olması değildi bunun önemi. Küçükken içimde tohumlanan kötülük tohumlarıydı. Bense o tohumlarla gayet mutluydum bir takım şeyleri anlayıncaya kadar.
Anlamış olsam da her şey için çok geçti ve artık bir şeylere müdahale edemez hale gelmiştim.
Artık büyümüştüm ve emir almaktansa emir verir hale gelmiştim.
Bir zaman sonra alışkanlık haline gelen şeylerden kurtulmak istesem de her şey için çok geç olduğunu yaşayarak anlamak zorunda kalmıştım.
Çisem'in yüzüne şaşkınlıkla bakıyordum. En büyük pişmanlığımın yıllar sonra tekrardan karşıma aynı cümlelerle çıkması beni o kadar şaşırtmış olmalı ki Çisem'in cümleleri tekrardan kulaklarıma doldu.
"İyi misin? Yanlış bir şey mi söyledim?" söylediklerinin bende yarattığı etkiyi fark edemeyecek kadar sinirliydi.
Neyse ki sinirlenmekte haklıydı ve geçmişimle alakalı bilmediği şeyler için onu suçlayamazdım. Hala anlayamaz bir şekilde suratıma bakarken yanlış bir şey yapmadığını anlatacak şekilde kafamı olumsuz şekilde salladım.
Arabayı binmesini anlatacak şekilde ona elimle arabayı gösterirken olumsuz gözlerle bana bakması bana arabaya binmeyeceğini anlatıyordu.
O gelmiyorsa benim onun dediğini yapmam gerekirdi çünkü bu gidişle bir yere varamazdık ve o Sinem'i gördüğü kadarıyla yanlış anlamıştı. Ona açıklamam için önce yalnız kalmamız gerekirdi ve içeride Samet bozuntusu varken bu mümkün değildi.
Mert'in bana gönderdiği fotoğraflara sinirlenip bir hışımla buraya gelmem bazı şeylere sebep olabilirdi. İyi ya da kötü fark etmezken Çisem'in bu denli kıskanması hoşuma gitmişti.
"Yalnız konuşabilir miyiz?" dediğimde suratında ki alaylı ifadeyle yapıştırdı cevabı
"Sevgilimden gizlim saklım yok, senin de olmamalı. Tez ayrılık getirir." Sinirlensem de belli etmemeye çalışarak
"Sevgilim yok Çisem."
"Ama benim var." Şansını hala zorluyorken sinirden kızardığımı hissediyordum. Çalışanlarımın karşısında ilk defa bir kadını konuşmaya ikna etmek için bu kadar çabalıyordum. Onlarında şaşırdığını kulağıma değen fısıltılarla anlıyordum.
"Peki küçük hanım, sabah evine gönderdiğim adamla bi anda sevgili olma fikri nereden geldi aklına?"
Neden şaşırdığını anlamadığım bir şekilde suratıma bakıyordu.
"Onun kim olduğunu bilmiyor musun gerçekten?" Tabii ki de biliyordum.
Uzun zaman sonra bir şeyler hissettiğim bir kadının evine can güvenliğini hesaplamadan birini göndermezdim. Onun adı Samet'ti. Samet Sönmez.
Sönmez ailesinin tek oğlu. Eskiden aşk hayatı çalkantılı olan sonra meşhur çakal ailesi sayesinde durulan bir hayatı, bir de onlara can borcu varmış.
Çisem'le eskiden çok yakın arkadaşlarmış fakat Sinem Amerika'dan dönünce Samet Sinem'le yani kuzeniyle daha fazla takılır olmuş ve araları bozulmuş.
Sinem'in söylediklerini araştırmaya vaktim yokken aynı zamanda Çisem'i başka bir adamla bir evin içinde daha fazla bırakmak istememiştim. Hemde Mert bana onların sarmaş dolaş fotoğraflarını atmışken.
Benim cevap vermeyeceğimi anladığında konuşmaya başladı.
"Samet benim eski sevgilim Batu. Ayrılmamızın tek nedeni de Sinem'in sevgilimin koynuna girmesi. Sen nasıl beni aldatan bir adamı evime gönderirsin? Sinem sana her ne demişse baya inanmışsın. Şimdi sevgilinin kollarına git ve benden uzak dur. Ben Sinem değilim, sevgilisi olan bir adamla 1 dakikadan fazla aynı ortamda bulunmam."
"Şu adamdan sevgilim diye bahsetme." söylediklerinde ciddi olmasının ihtimali bile benim Sinem'e yapacaklarımın acımasızlığını artırırken o benim bunu bildiğimi düşünüyodu ve ben o adamı gerçekten de Çisem'in evine göndermiştim. Kendi ellerimle altın tepsi de sunmuştum ona.
Hayret edercesine bana bakıyordu. "Gerçekten tek sorun Samet'e sevgilim demem mi?" diye bağırdığın da artık herkes bizi izliyordu.
Duyduklarıma tahammül edemezken Çisem'in bu vahşi hallerine istemeden yükseliyordum. Kendimi kontrol edebilmek ve ona kendimi açıklayabilmek adına onu bir anda tutup hiç beklemediği bir hareketle sırtıma attım. Bunu beklemediği o kadar belliydi ki yoksa bu hareketi yapan kollarımı belki de saliseler önce kırardı.
Beni indir diye bağırışlarına kulak asmazken korumalarının herhangi bir tedbirde bulunmaması gözümden kaçmamıştı. Öylece elimi kolumu sallayarak evden çıkacakken Mert'in Çisem'e olan bakışlarının garipliğini fark ettim. Garipti ama ona güveniyordum. Ona şuan da diyebileceğim tek şey evden Samet'i aldırtmaları ve Hunter'a götürmeleri olacaktı.
Hunter benim gerçek yüzümü gösterdiğim tek yerdi. Samet'te bundan yararlanacaktı elbette.
***
Zaten kendi çapımda yazdığım bir kitap olduğu için bölüm aralıklarını pek kasmadım hatta yazmamayı bile düşünüyordum zaten kaldırmıştım bi ara.
Neden geri yüklediğimi bilmesem de kafamda ki saçmalıklardan kurtulmak istedikçe yazacağımı söylemek isterim.
Bölüme gelirsek ne kadar kısa olduğunun elbette farkındayım zaten bu bölüm taslaktı, yazmaya yaz tatilinde ya da son haftalarda başlayacağım gibi duruyor.(Bugün hariç)
Kitabın gidişatı hakkında fikrim yok. Popüler olmasını beklemesem de uygulamaya girdiğimde 42 özgün okuyucu yazısını görünce devam ettirmek istedim.
Kısa da olsa umarım beğenilmiştir.
Bir sonra ki bölüme kadar kendinize dikkat edinn..
Öpüldünüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butimar
Ficção AdolescenteBaşkalarının hele de babamın zorlamasıyla hiç bişey yapmak istemezken kalbim kardeşimin intikamıyla atıyordu. Yıllardır soğumayan tek şey onun acısı ve intikamımızdı. Babama bu sefer ortak amacımız için başımı eğerken karşımda ihanet yanımda düşmanı...