Eski fotoğraf. Athena'nın babasını hatırlamaya çalıştı. Onu bilmezdi, aynı Athena'nın da bilmediği ve hatırlayamadığı gibi. Sıkıntıyla bir nefes bırakıp viski şişesini kafaya dikerek boğazını yakmasına izin verdi. Yine de hiçbir şey sol göğsündeki acı kadar can yakmıyor, ben buradayım ve benden kurtuluşun yok nidaları atmıyordu.
Babasına ulaşmaya çalışmalı mıydı? Athena'yı terk eden ta kendisiyken bilmeye hakkı var mıydı? Asıl korktuğu bu muydu? Elbette hayır, ne yazık ki hayır. Asıl korktuğu babasını gerçekten bulabilmesi ve bir tanecik karısı Athena için herhangi bir üzüntü hissetmeyişine birinci gözden şahit olmaktı. Bunu Athena'ya nasıl söylerdi, onca gece kucağına bir bebek gibi kıvrılıp kimsesiz bir silüet olarak hatırlasa da özlem duyduğu babası için sessiz gözyaşları akıtırken, babasının onun başına gelenlere karşın tek bir duygu kırıntısı belirtmeyişinin tokat hissiyatı yaratan acımasızlığını Athena'ya nasıl söylerdi? Çok güçlü olduğunu sanardı Zayn, şimdi görüyordu ki hiç değildi.
Fotoğraftaki kız çocuğu nasıl da mutluydu. Belki birkaç ay, belki de bir iki sene sonra bir hiçliğe terk edileceğinden habersiz, gülümsüyordu. "Baba!" nidaları atarak büyüdüğü bu adam onu terk edecek ve kendini kurtararak güvenli bir eve nihayet ait olabildiğini zannederken hiçliğe karışacak, ölü mü diri mi olduğu bile bilinmeden herkesi soru işaretleriyle bırakacaktı. En kötüsü ise kimse onu bulmak için kılını kıpırdatmayacaktı.
Şişe birkaç saniye önce sağlam, içi doluydu. Şimdiyse duvara fırlatarak parçalarına ayrılmıştı. Başının döndüğünü hissetti Zayn. Damarlarındaki kan adeta fokurduyor, bu geniş ev ona dar geliyordu. Her şeyden nefret ettiğini hissetti. En çok da şu uzun boylu adamdan. Onu neden terk etmişti? Güzeller güzeli kızına nasıl kıymıştı? Athena'sına nasıl en büyük yarayı vermişti?
Konsolu devirdi. Kendini bu eve attığı andan itibaren odaya kilitlemiş, babası Yaser yalnız kalmak istediğini anlayarak ona saygı duymuştu. Ancak duyduğu yaygaralar onu daha fazla sakin tutmaya yetmedi, kapıya vurarak açmasını bağırırken oğlu için yalnızca endişe duyuyordu. Zayn bundan da nefret etti. Hiçbir şeyi hak etmeyen aptalın tekiydi o, biricik karısını bile koruyamamış bir beceriksizken neden hâlâ onu önemseyen biri vardı? Tek başına hayatta kalabilecek kadar güçlüyken neden arkasında dağ gibi duran bir babası vardı, neden o her şeye kolayca ve bazılarına zaten doğuştan sahip olmuşken Athena'sının hiçbir şeyi yoktu?
Fotoğraf tekrar gözüne çarptı. Koltuklar ters dönmüş, göğsü nefretle inip kalkarken gözlerinden yaşlar hızlıca akmaya başlamıştı. Görüşünün neden bulanıklaştığını anlayamadı, ağladığının farkında bile değildi. Athena'sı oradaydı. Lanet bir fotoğrafın içine hapsolmuş, kimsesiz kız çocuğu. Ve yanındaki kahrolası ahmak adam. Vitrini tuttuğu gibi tek hamlede yere devirdiğinde içindeki biblolar, değerli kadehler ve şişeler de devrilerek halıya yayılmaya çoktan başlamıştı. İçeriyi pahalı alkollerin keskin kokusu sarmaya başladı. Kapıdaki yumruk sesleri daha da artıyor ama Zayn hiçbir şey duymuyordu. Çıplak ayaklarıyla kırıkların üstüne basarak odadaki tek sağlam şeye, fotoğrafı taşıyan sehpaya, yürüdü. Fiziksel acı ayaklarında değildi, yalnızca sol göğsündeydi. Yüreğinin hemen içindeydi.
Nasıl da çekip almak istiyordu Athena'sını oradan, o fotoğrafın içinden. Athena'nın ait olduğu yer bu kasvetli ortam değildi ki. O her zaman gülümseyen küçük çocuk olarak kalmıştı. Fotoğrafa baktıkça bazı şeyleri hatırladı. Gülümsemesini asla batmayan bir güneşe benzetirdi Zayn, kahkahasını ise buz gibi günden sonra açan güneşin teniyle buluştuğunda verdiği sıcaklık hissine. İçini yakar ve onu da gülümsetirdi. Athena'ysa ona "Keşke aşkım," derdi ufak bir tebessümle. "Hiçbir zaman güneşli bir gün olamayacağım. Ama sen benim hayatımın asla batmayacak olan güneşisin. Bense kapalı günün yağmurları."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nights in white satin • zayn
FanfictionCesaret nasıl hayatın tehlikesiyse, korku da onun güvencesidir. - Leonardo Da Vinci