Etraftaki her şey koca bir sonsuzluk gibi hissettiren birkaç saniye için durmuştu. Sanki onun aciz bedeninden ve Athena'sından kalan kumaş parçasından başka hiçbir şey yoktu, onun hak ettiği bu muydu? Ne olup bittiğinden habersiz ve çözülmek istenmeksizin poşete tıkıştırılmış bir delil. Bu gecelik Athena'ya ait değildi artık. Yazık, çok yazık ki ondan geriye kalan bir şeydi.
Kahkahasını duyar gibi oldu. Kulaklarına ahenk dolu o bayıldığı senfoni doluşunca şelale misali akan gözyaşlarına rağmen gülümseyerek, O'nu arar bir edayla başını kaldırmıştı. Muhtemelen sarhoşluğun etkisiydi bu, ya da artık sahiden aklını kaybetmeye başlıyordu.
Babasının endişeli sesini duydu. Hiçbir şey net değildi. Athena'sını duyabiliyordu ama. Bir kez daha güldüğünde Zayn de burnunu çekerek gülmüştü. Sahi gülmeyeli ne kadar olmuştu? Tüm insanî fonksiyonlarını kaybetmiş, öylesine yaşayan bir robottu sanki. Tek bir amaca hizmet ediyordu. O da artık yaşamadığına adı gibi emin olduğu bir kadını bulmak: Onun kadını, hayat arkadaşı, her şeyi. Çoktan gitmiş olan o kadın. Nasıl bu kadar emindi? Bir fikri yok.
"Beni terk ettin." diye düşündüğünü zannetti, oysa kendi kendine konuşuyordu. Sevgilisinin kıkırtısını duydu bu kez. Bununla beraber tüm öfkesi, tüm yalnızlık hissi kaybolarak onu hemen affetmişti. Ne kadar da kolaydı. Özlem denilen şey her şeyi basit kılabiliyordu. "Beni neden terk ettin?" Şimdi ne babasını duyuyordu ne de Connor'ı. Gözleri yalnızca bir köşeye odaklanmış, sanki orada Athena'sı duruyordu.
"Benden vazgeçmelisin."
Tüyleri ürperdi.
Haftalar sonra onun sesini duyuyordu. Ona musallat olmuş bir hayaletmişcesine yankılanmıştı sesi. Yankılar halinde kulağına gelmiş, göğsüne doğru bir yol izleyerek kalbini yakıp kavuran o aynı ateşi bırakmıştı.
Yumuşak, kadınsı sesi. Yine ağlıyordu. Deliler gibi.
"Sesini unutmaya başlıyorum. Acı çekiyorum Athena," Hıçkırıkları konuşmasını öyle engelliyordu ki titreyen dudaklarının arasından yorgunlukla dökülen "Neredesin?" kelimesini kimsenin duyamadığına emindi.
"Senin olduğun her yerdeyim sevgilim. Sol göğsünde, kollarının arasında, baktığın her yerde. Beni aramaktan bu yüzden vazgeçmelisin. Ben zaten seninleyim."
Sol göğsün deyince en başından beri yanıp kavrulan göğsüne gitti eli. Acıyla tuttuğunda keder dolu bir inleme dökülmüştü bu kez ağzından. Dökülen gözyaşları pantolonuna damlıyordu. Athena gerçekten buradaydı. Bu ateş oydu, en başından beri oydu.
"Senden vazgeçmeyeceğim." dedi hırsla. "Seni bulacağım. Ve seni bulana kadar herkesi yakacağım."
"Beni bulamayacaksın." Gülümsediğine yemin edebilirdi. Gülümsüyordu Athena'sı, onunla konuşurken her zaman olduğu gibi. Yumuşak tını kulaklarına bir müzik gibi geliyor, ıssız bucaksız çölün ortasında nihayet bir damla su bulmuş gibi coşmasını sağlıyordu. Ancak öyle yorgun bir coşkuydu ki bu, yalnızca ağlayabiliyordu. "Kaderimizi kabullenmeliyiz. Başından beri kabullendiğimi biliyorsun. Bu acımasız sonu ben seçmedim sevgilim. Sana bu acıyı ben vermedim."
"Athena..." dedi mırıldanarak. Zaten dizlerinin üstüne çökmüş haldeyken sanki bu bile onu tutmaya yetmiyormuş gibi ellerini de halıya koymuştu. "Ne olur bana yol göster. Yalvarırım. Sensiz hangi yolu seçmem gerektiğini bilmiyorum. Renk yok. Hiç renk yok. Sen yoksun." Gözlerinin önü dönerek sarmallar oluşturuyor, gözleri kapanmak için Zayn'le bir savaşa giriyordu. Onu sarsarak bağıran babasını da, yüzüne su atarak kendine getirmeye çalışan Connor'ı da hissetmiyor, görmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nights in white satin • zayn
FanfictionCesaret nasıl hayatın tehlikesiyse, korku da onun güvencesidir. - Leonardo Da Vinci