Yaser Malik'in önerisi, daha doğru kısmen emri ile, bugün Zayn ve Connor işbirliği yapmak zorunda kalmıştı. Yurtta meydana gelebilecek herhangi bir sorundan dolayı Zayn'in yalnız gitmesine asla izin vermemişti Yaser. Zayn de biliyordu ki babası bu evden çıkmasını engellerse, çıkamazdı.
Sinirleri fazlasıyla bozuk olsa da arabada Connor ile yanyana oturuyordu bile. Yapacak bir şey yoktu. İkisi de birbiriyle tek kelime etmeden Zayn arabayı sürüyor, dün bulduğu işaretleri düşünüyordu. Direksiyonu kavrayan tutuşu istemsizce sıkılaşarak parmak boğumları beyazladı. Böyle şeyler bulduysa Athena'nın başına gelme ihtimali olan şeyleri düşünemiyordu bile. Ona sapasağlam ulaşabilmeyi diledi. Hâlâ yaşıyor olmasını. Çünkü onsuz bir hayat nasıl yaşanır bilmiyordu, ondan önceyi de hatırlamıyordu. Athena ile doğmuştu. Onunla ölmek istiyordu.
Asla dinmeyen yağmur, güneşin doğmasına müsade etmiyordu. Sabahın ilk saatleri olmasına rağmen öyle bir karanlık hakimdi ki etrafa, iç ürpertiyordu. Biraz sis de vardı. İki saati biraz aşan bir yolculuğun sonunda yurda yakın bir yerde arabayı park etti Zayn. Connor'a bakmıştı.
"Fazla konuşma."
"Ben güvenliğin için yanındayım zaten."
Artık dayanamayan Zayn, Connor'ın yakasına yapışmıştı aniden.
"Sana yanımdayken güvende olmadığını tekrar söylemeli miyim?"
Connor cama yapışmış, Zayn'in gözlerinin içindeki bakıştan sahiden de ürküyordu. Ürkmemek elde değildi zaten. Connor'a duyduğu nefrete ilk kez bu kadar yakından şahit oluyor, ona hak da veriyordu.
"Yaser Malik böyle istedi sadece."
Zayn, Connor'ı son bir kez cama doğru iterek yakasını bırakmıştı.
"Sen beni korumaya değil, önce kendini benden korumaya bak."
Arabadan indiğinde gözlerinin önü karıncalanıyordu sinirden. Connor kendini ne sanıyordu? Silah kullanmayı bilmesi ve güçlü refleksler onu ne yapardı? Yalnızca koca bir hiçlik. Zayn kendini gayet de koruyabiliyordu.
Zayn'in duyamayacağı sessizlikte bir küfür mırıldanan Connor da arabadan indiğinde birlikte yurda doğru yürüdüler. Paslı kapı rüzgarın etkisiyle hafif hafif gıcırdayarak sallanıyordu. Celile. Şimdi yine burada, ancak bu sefer ilk seferki kadar toy değildi. Bir şeyler bilerek ve daha fazlasını bulmayı umarak buradaydı. Bu kez bahçede hiç çocuk yoktu, havanın kötülüğünden olmalıydı.
Haç işareti sinirlerini daha da bozdu. Athena'nın babasıyla olan fotoğrafını hatırlatıyordu ona.
"Korkunç bir yermiş." diye mırıldanmıştı Connor, Zayn'le birlikte paslı kapıyı ittirerek içeri girerken. Kapı gıcırdamış, bekçi kulübesi yine bomboştu. Bu çocukların başına her türlü iş gelebilirdi bu tekin olmayan yurtta. Aynı Athena'ya olduğu gibi.
Zayn, Connor'a herhangi bir cevap vermedi. Tek binadan oluşan yurda girdiklerinde etrafı taramıştı. O odayı gördüğünde bir an için nefes alamıyor gibi hissetmiş, parmakları aynı o günkü gibi gömleğine giderek üstten birkaç düğmeyi açmıştı. Adam gözlerinin önünde ölmüştü lanet olsun.
Hafif bir çene işaretiyle odayı gösterdi. "Şu odaydı."
"Orada mı öldü?"
Sertçe Connor'a bakarak onu uyardı. "Sessiz ol, aptal." Güya tecrübeydi işte Connor. Zayn'e sorulacak olursa başarısızlıktan başka bir şey ifade etmeyen akılsız herifin tekiydi o.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nights in white satin • zayn
FanfictionCesaret nasıl hayatın tehlikesiyse, korku da onun güvencesidir. - Leonardo Da Vinci