~ IV ~

566 67 22
                                    

İki gün su gibi akıp gitmiş, büyük gün gelmişti. Daha hava masmavi rengine bürünmemiş, güneş bile açmamışken Seungmin'in kapısı büyük bir tıngırtıyla açıldı. Seungmin korkuyla uyandığında başında çalışanlardan birini gördü.

"E yuh artık!"

Seungmin'in birden bağırmasını beklemeyen çalışan hafif eğilerek özür diledi ve başı eğik bir şekilde konuştu.

"Efendim, yaklaşık bir saat sonra Lee ailesi burada olacaklar. Bayan kraliçe benden hızlıca giyinmeniz ve aşağı inmeniz için sizi uyarmamı söyledi. Saçlarınız da yapılacakmış."

Seungmin elini alnına koymuş ve parmaklarıyla gözlerini ovalamıştı. Sabah sabah neydi ki bu acele?

"İyi, sen çıkabilirsin."

Çalışan Seungmin'in komutuyla tekrar eğilmiş, odadan çıkmıştı. Kapının kapanma sesiyle Seungmin başını kaldırdı ve doğru düzgün ışık bile girmemiş odasında bir süre boş boş göz gezdirdi. Hızlı olması gerektiği aklına geldiğinde ayağa kalktı ve odasındaki banyoya girdi. Bir kaç dakikasını banyoda yedikten sonra hızlıca soyunma odasına girmiş, kendisi için özenle hazırlanmış siyah, gümüş desenli parçayı giyinmişti. Soyunma odasından çıktığında boy aynasından kendine baktı. Kombin gözüne eksik geldiğinde çekmecesinden bir kaç gümüş takı çıkardı ve kombinini tamamladı.

Artık hazır olduğuna kanaat getirdikten sonra hızlıca aşağı inmiş, kendisini bekleyen validesine ve çalışanlara bakmıştı. Hepsi zarif ve şık parçalar giyinmiş, özenle hazırlanmışlardı. Seungmin'in yanına gelen çalışanlardan biri omuzlarından tutup onu oturttuktan sonra saçlarını yapmaya başladı. Seungmin göz ucuyla validesine baktığında onun da kendisine, büyük bir gülümsemeyle baktığını fark etti.

Her ne kadar bu evlenme konusunda sinirli olsa da Chaemin onun annesiydi. Seungmin de validesine sıcak bir gülümseme sunmuş, tekrar önüne dönerek saçlarının ne halde olduğuna bakmıştı.

Dakikalar dakikaları kovalamış, sonunda bütün hazırlıklar bitmişti. Joo-won da yanlarına özel dikim bir takım elbiseyle gelmiş, elindeki zarif, gümüş taçla Seungmin'e yaklaşmıştı. Seungmin pederine bakarken Joo-won gözlerindeki ışıltıyla elindeki tacı Seungmin'in saçlarının arasına usulca yerleştirdi. Chaemin de kendi tacını taktığında artık her şey hazırdı.

Hep birlikte genelde konukları misafir ettikleri büyük odaya geçtiler. Çalışanların hepsi yapmaları gereken şeyleri en iyi şekilde yapmış, yerlerine geçmişlerdi.

Saray bahçe kapısının gıcırtısıyla bakışlar kapıya yönelmişti. Çalışanlardan  birinin büyük kapıyı açmasıyla içeri üç silüet girdi.

Seungmin'in kalbi öyle bir atıyordu ki istemsizce feromon salgılamaya başlamıştı. Yanlarına ulaşan bedenlerle Joo-won ve Chaemin hemen karşılarına geçmiş, önce selamlaşıp sonra el sıkışmışlardı. Seungmin gerginlikle onlara bakarken kendisine sert bakışlar atan bir çift kırmızı gözü fark etmiş, bakışlarını o yöne çevirmişti.

Kendisinden bedenen iri gözüken bu adam oldukça çekiciydi ve genç gözüküyordu. Seungmin'e öyle ters bakıyordu ki, Seungmin bir an bakışlarıyla kendini yiyeceğini sandı.

"Ah! Sen de Seungmin olmalısın."

Seungmin kendi adını duyduğunda gözlerini kırmızı gözlerden çekmiş, kendisine el uzatan güler yüzlü kadına bakmıştı. Uzatılan eli havada bırakmamak için hızlıca elini uzatıp yüzüne zorlama bir gülümseme yerleştirdi.

"Evet ben Seungmin. Memnun oldum Bayan..."

"Hae-rin."

Seungmin aniden kendi cümlesini tamamlayan kalın sesin sahibine baktı. Kendine hâlâ sert bakışlarla bakmaya devam ediyordu. Seungmin gülümsemesini korumaya çalışarak başını salladı ve tekrar Hae-rin'e döndü.

Welcome to Royalty // 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin