Yazardan...
Seungmin ve Minho'nun sevişmelerinin üzerinden birkaç gün geçmiş, bu sürede Seungmin biraz daha iyileşmişti. Artık yürüyebiliyor ve pek fazla ağrı hissetmiyordu.
Minho ise bu süreçte her ne kadar günlerini Seungmin ile geçirmek istese de babasına yardım edebilmek için onunla gitmek zorunda kalmıştı. Seungmin ise içten içe onu deli gibi özlediği için hislerine kızmıyor değildi. Sonuçta Minho'dan az çekmemişti.
Minho Seungmin'i tanımadan yargıladığını ve aslında onun ne kadar tatlı ve güzel olduğunu fark etmiş, ona kötü davrandığı zamanların acısını tek tek çekmeye başlamıştı bile. Gerçi kasabada geçirdiği zamanlarda çektiği özlem ona yeterince ızdırap oluyordu.
Yine kasabada babasıyla birlikte çalışırken bugünün son olduğunu, yarın ise ailecek geldikten sonra bütün işlerin biteceğini bildiği için rahattı. Aklında çok güzel planlar vardı.
Eve gitmelerine yarım saat kala Minho planını yavaş yavaş yürürlüğe sokmak için babasının yanına doğru ilerledi ve işiyle ilgilenen adamın başında dikildi.
"Baba benim küçük bir işim var, işin bitmeye yakın geri dönsem olur mu?"
Babası bir süreliğine Minho'ya baktıktan sonra geri işine döndü.
"Ne yaparsan yap ama yanında bir tane korumayla git."
Minho aldığı onayla başını sallayıp kocaman gülümsememek için kendini zor tutarak kendini dışarı attı. Öyle hızlı yürüyordu ki koruması resmen peşinden koşuyordu.
Minho istediği yere vardığında içeri girdi ve eşyalara bakınmaya başladı.
"En sevdiği renk mor..." Diye geçirdi içinden hediyelik eşyaların arasında dolaşırken. Ne alacağını bir türlü bulamıyordu.
Havalar soğumuştu, bir kazak alabilirdi ama çok sade olurdu. Bir yüzük alsa çok abartı...
Eşyaların arasında bakınmaya devam ederken kapalı, solgun mor renk bir kutu ilgisini çekti Minho'nun. Başta rafların en arkasında kalmış sıradan bir şey sansa da üstündeki küçük altın pırıltılar sanki ilgisini iyice çekmek için uğraşıyordu.
Elini rafların arasına uzatıp arkada kalan hafif tozlanmış kutuyu aldı. Küçük bir kutuydu, bir sandığı andırıyordu. Eliyle üstündeki tozları hafifçe süpürüp kutuyu açtı. Kutu açılır açılmaz çalmaya başlayan nazik müzik kulaklarına dolduğunda kutunun kapağına monte edilmiş aynadan gözlerinin parıltısını görebiliyordu.
Bu küçük müzik kutusu o kadar hoştu ki, Minho Seungmin'in bunu kesinlikle beğeneceğinden emindi. Kutuyu sanki çok değerli bir parçayı saklar gibi nazikçe kapattıktan sonra tezgaha ilerledi. Fiyatı önemli değildi, önemli olan Seungmin'in yüzünde görmeyi hayal ettiği gülümsemeydi.
Minho bu düşünceyle kendi kendine sırıtmaya başlarken satıcının elini gözünün önünde sallamasıyla bütün düşünceleri dağılmıştı.
"Efendim dalgın gibisiniz, kutunun fiyatı 3000 won. Hediye paketi isterseniz..."
"Ah evet, hediye paketi. Hediye paketi de olsun lütfen."
Minho parayı uzattıktan sonra aldığı küçük poşetle birlikte dükkandan çıktı. Kapının önünde bekleyen koruma onu gördüğünde hızlı hızlı dükkanların arasında ilerleyen Minho'nun peşinden tekrar koşturmaya başlamıştı.
Minho bu sefer de kıyafet satan bir dükkana girdi. Sadece bir hediye almayacaktı. Elinden gelse Seungmin'i hediyelere boğmak isterdi ama şimdilik bir iki şey alsa yeterdi.