25. BÖLÜM

130 10 9
                                    

... Bismillahirrahmanirrahim...


Kızlar okulun kantininde oturmuş hem ders çalışıyor hem de kahve içerek sohbet ediyorlardı. Vize sınavları yarın başlıyordu. Ceren kahvesinden son yudumunu alıp ablalarına döndü.

- Evet ablalarım biriniz bir buçuk aya yakın evli biriniz de üç haftalık nişanlı. Nasıl hissediyorsunuz? Hayatınız da ne değişti?

- Valla Cerencim ben kendi adıma çok mutluyum çünkü abim en sevdiğim arkadaşımla evli ve artık aynı evde kalıyoruz. Arada bir abimi de delirtiyoruz dimi yengecim. 😁

- Evet genelde sen delirtip suçuda bana atıyorsun.

- Yaa ne yapıyorsun Eylül abla öyle?

- Ne yapmışım ki ımm dur bir düşüneyim. 🤔

- O kadar çok yani 😧

- Bir akşam tutturdu akşam film izleyelim diye saatte dokuz  bende kabul ettim. Neyse film başladı falan film izliyoruz. Film de üç saatlik. İzle izle bitmiyor birde korku filmi. Bizde korkudan birbirimize sarılmışız falan böyle zombiler  çıkıyor ara ara. Biz de hala birbirimize sarılı bir şekilde izlerken biranda ekranda bir zombi belirdi o anda da odanın kapısı açıldı bizde çığlığı bastık tabi. Meğer kapıyı açan Çağataymış geldi yanımıza bizi ayırmaya çalışıyor ama biz korkudan gözlerimizi kapatmışız. Çağatayı da zombi sandık. Neyse sonra Çağatayı görünce ikimiz birden boynuna sarıldık. Çağatay zorla bizi kendinden çekti ve öksürmeye başladı.
Artık korkudan nasıl sıkmışsak. Allah'tan Ayşe anne sesimize uyanmamıştı.  Çağataydan azarda işittik. Korku filmine yasak getirdi.  Çünkü korkudan gece Çağatayı ortamıza alıp yerde uyuduk. Sabahda beli bile tutuldu kocamın.

- Hahahha Yaa çok eğlenceli ama. Keşke orda olupta canlı görseydim.
Kızlar biraz daha konuşup çalışmaya geri döndüler.

...

Bir  hafta geçmiş ve vizeler bitmişti. Eylül tam rahatladım derken akşama dini nikahı kıyılacaktı. Bu yüzden sabahtan erken kalkınmış ve evde hararetli bir temizlik işine girilmişti. Eylül ve Ekim temizlik yaparken, Ayşe Hanım ve kızkardeşi de   mutfakta akşam için hazırlık yapıyordu.

Akşam olmuş Eylül beyaz bol bir elbise giymiş ve beyaz bir örtü takmıştı. Kapı çalmış ve içeriye Cihangir, ailesi ve imam girmişti. Erkekler salonda kadınlarda oturma odasında oturuyordu. Biraz sonra Çağatay oturma odasına gelmiş ve kızkardeşini odasına çağırmıştı. Odada imam, Efe, abisi ve Cihangir vardı. Cihangir'in yanında yerini aldı. Şahitler Efe ve Çağatay olarak belirlenmişti. İmam nikah duasını edip  genç çiftin nikahını kıymıştı. Onlar artık Allah katında helallerdi birbirlerine. Efe ve Çağatay imamı uğurlarken Cihangir sevdiği kıza bakıp çenesinden tutup alnına bir buse kondurdu. Sonrada birbirlerine sarıldı genç çift ve Allah'a şükrettiler birbirlerine nasip oldukları için.  Sevdiğinden ayrılan Cihangir cebinden iki kutu çıkarıp ilkini Eylüle verdi. Eylül heyecan ve merakla kututyu açınca içinde tektaş bir yüzük vardı. Beğeniyle yüzüğü parmağına takip kendisine helal olan eşine bakıp teşekkür etti. Daha sonra Cihangir'in elindeki kutuya gözü kayınca ne olduğunu sordu.

- Diğer kutuda ne var Cihan?

Cihangir sevdiği kızın kendisine tekrar Cihan diye seslendiğini duyunca tebessüm edip kutudaki kolyeyi çıkardı.

- Müsade eder misin? Diye sordu sevdiği kıza bakarak.

- Ama bu o kolye. Kaybettim sanıyordum.

- Sen o gün hastaneye kaldırılırken elinden düşmüştü bende aldım. Vermek şimdiye nasip oldu.  Şimdi izin olursa eğer

Kimsin Sen?  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin