32. Bölüm

28 1 0
                                    

Aradan geçen mevsimlerin sonunda Adile Azra, sevgili Şehzade Abdullah'a Şah-i Naz adında sevimli bir kız çocuğu armağan etti. Bu haber, Amasya Sarayı'nı sevince boğdu. Şehzade Abdullah, minik kızına bu ismi sevgiyle verirken, Adile Azra'nın annelik sevinci yüreğini ısıttı.

Ancak, Medine ve kızları için bu sevinçli haberin bir acı tarafı vardı. Bir erkek çocuğunun doğmamış olması, onları hüzünlendirdi. Şehzade Abdullah'ın bir oğlu olmaması, hanedanın devamı ve Şehzade'nin geleceği açısından endişelerini artırdı. Ancak yine de, bu tatlı kız çocuğunu sevmekten geri durmadılar. Herkes, Şah-i Naz'ın büyüdüğü zamanın güzelliklerini ve bereketini dört gözle beklemeye başladı.

Şehzade Murad ve Mihrinur'un da hanedanlarına bir oğulları daha oldu. Bu sevinçli haber Manisa Sarayı'nı aydınlattı. Şehzade Ahmed, ailenin mutluluğuna yeni bir ışık kattı. Mihrinur, şimdi hem Şehzade Mahmud hem de Ahmed'in annesi olarak, hanedanın geleceği için bir umut kaynağı oldu.

Gülniyaz Haseki Sultan ise torunlarının varlığından dolayı büyük bir sevinç yaşadı. Onun için bu, hanedanın gücünün ve devamının bir işaretiydi. Torunları Şehzade Mahmud ve Ahmed, hanedanın geleceğini temsil ediyorlardı ve Gülniyaz, onların büyüyüp güçlenmelerini dört gözle bekliyordu.

...

Bu sırada Fatma Sultan'ın beklenmedik ölüm haberi Osmanlı'da büyük bir şok yarattı. Sarayda ve sancaklarda bulunan tüm hanedan üyeleri, bu üzücü haberle sarsıldı. Cenaze için payitahta toplanan kalabalık, Fatma Sultan'ın önemini ve etkisini bir kez daha anlamış oldu.

Sultan İbrahim, kız kardeşinin ani ölümünden derin bir sarsıntı geçirdi. Onun yokluğuyla yalnız kalmış gibi hissetti. Fatma Sultan, İbrahim için sadece bir kız kardeş değil, aynı zamanda en yakın dostu ve güvendiği bir kişiydi. Onun kaybı, İbrahim'i derinden etkiledi ve onu büyük bir hüzne boğdu. Öyle ki artık sarayda ve hanedanda kendini daha da yalnız hissediyordu.

Aynı zamanda Sultan İbrahim'in derin kederine rağmen sefere çıkmaya niyetli olması şaşırtıcıydı. Bu, onun liderlik vasıflarını ve sorumluluklarını ne kadar ciddiye aldığını gösteriyordu. Ancak, bu kez sefere tek başına gitmeye niyetli değildi. Tecrübe kazanması için büyük oğlu Şehzade Murad'ı da yanına almayı planlıyordu.

Şehzade Murad'ı sefere götürmek, ona hem liderlik deneyimi kazandıracak hem de devlet işlerine daha yakından bakma fırsatı verecekti. Sultan İbrahim, onun babası olarak görevlerini ve sorumluluklarını öğrenmesini istiyordu. Ayrıca, sefere gitmek, İbrahim'in kederli halinden uzaklaşmasını ve yeni bir hedefe odaklanmasını sağlayabilirdi. Bu sebepten şu birkaç ay içinde sefere çıkmayı kesinleştirecekti.

MEDİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin