45. Bölüm

131 2 2
                                    


Ey sevgili kullarım, kıymetli dostlarım,

Bugün burada, yüreğimde derin bir hüzünle ve sonsuz bir teessürle sizinle vedalaşıyorum. Ben, Medine Sultan, bu kutsal devlette, bu büyük milletin hizmetinde geçen yılların ardından artık sizlerle birlikte olamayacağımı kabul etmek zorundayım. Zira kudret ve bereketin kaynağı olan Allah'ın takdirine boyun eğmekten başka çaremiz yoktur.

Sarayımızda yaşanan her an, benim için değerli bir anı olarak kalacak. Bu sarayda, büyük ve güçlü bir devletin lideri olarak hizmet etmekten onur duydum. Ancak şimdi, Allah'ın huzuruna çıkmak için hazırlık yapma vakti geldi. Bedenim, artık bu dünyanın sıkıntılarına dayanacak gücü kendinde bulamıyor.

Bir lider olarak, her zaman adaleti ve iyiliği gözetmeye çalıştım. Devletimizin refahı ve huzuru için elimden gelen her şeyi yapmaya gayret ettim. Sizlerin duaları ve destekleriyle ayakta durdum. Şimdi, dualarınızı, yeni valideniz için yapmanızı rica ediyorum.

Sevgili kullarım, beni güzellikler içinde hatırlayın. Benimle geçirdiğiniz güzel günleri, anılarınızda yaşatın. Benim için dua edin ve bu büyük devletin birlik ve beraberliğini daima koruyun. İnşallah, Allah'ın izniyle, bu yüce devletin her zaman daha büyük zaferler kazanacağına inanıyorum.

Şimdi, sizlere veda ederken, yüreğimdeki sevgi ve şükranla doluyum. Dualarınızı hep hissedeceğim ve hanedanımızın geleceği için her zaman dua edeceğim. Allah'a emanet olun, hoşça kalın! 


...

Medine Sultan, kırılgan bedeniyle haremin ahşap terasına çıktı. Harem halkı sessizce toplanmış, gözlerinde derin bir hüzün, yüzlerinde bir tebessüm vardı. Sultan, zorlukla adımlarını atarken, etrafındakiler derin bir sessizliğe gömüldü. Bir zamanlar güçlü adımlarla dolaştığı bu terasta şimdi zayıf bir gölge gibi duruyordu.

Medine Sultan, titreyen elleriyle konuşmaya başladı: "Ey sevgili kullarım, kıymetli dostlarım... Bugün burada, yüreğimde derin bir hüzünle ve sonsuz bir teessürle sizinle vedalaşıyorum." Cümlelerini zorlukla döküyordu, her kelime bir acı, bir hüzün taşıyordu.

"Hepinizin yüreğindeki sıkıntıyı ve endişeyi hissediyorum. Ancak... benim artık bu dünyadan göçmem gerekiyor. Allah'ın takdirine boyun eğmekten başka çarem yok. Sarayımızda yaşadığım her anı sonsuza dek hatırlayacağım... Sizler, benim için daima özel olacaksınız."

Medine Sultan'ın sözleriyle birlikte, harem halkının gözlerinden akan yaşlar durmaksızın süzüldü. Herkesin yüreği buruk, içi hüzün doluydu. Medine Sultan, son bir gayretle şu sözleri ekledi: "Dualarınızı, yeni valideniz Azra Sultan için yapmanızı rica ediyorum. Ve... beni unutmayın."

Harem halkı, Sultan'ın sözleriyle sarsıldı. Gözyaşları sel oldu, feryatlar yükseldi. Medine Sultan, zorlukla ayakta durduğu terasın kenarına yaslandı ve hizmetlilerin yardımıyla yavaşça yatağına taşındı. Ardında, harem halkının gözyaşları ve dualarıyla dolu bir keder hissi bıraktı.

...


Medine Sultan, huzur dolu yatağında yatarken, etrafında huzur veren bir sessizlik vardı. Odanın köşesindeki rahle üzerinde, hafif bir rüzgar eşliğinde, Kuran-ı Kerim okunuyordu. Hasta yatağının kenarında oturanlar, hizmetkarlar ve ailesi, kızları sessizce dualarını okuyorlardı. Medine Sultan'ın yüzünde huzur dolu bir gülümseme vardı, çünkü o, Rabbine yakın olmanın huzurunu yaşıyordu.

Hafif esen rüzgar, perdeleri hafifçe oynatırken, Kuran-ı Kerim'in sesi, odayı dolduruyordu. Rahmetli kocasının da adı olan İbrahim Peygamber'in hikayesi anlatılıyordu, onun sabrı, teslimiyeti ve imanıyla dolu öyküsü... Medine Sultan, bu ayetleri dinlerken, yüzündeki gülümseme gitgide derinleşti. Çünkü o, bu ayetlerin anlamını derinden hissediyordu. İbrahim Peygamber'in sabrı ve imanı, ona ilham veriyordu.

Medine Sultan, gözlerini hafifçe kapatıp, ayetleri dinledi. İçinde bir huzur, bir kabullenme duygusu vardı. Rabbine olan teslimiyetini hissediyordu ve içi bir nurla doldu. Göğsündeki ağrılar, hüzünler, kederler, bu anlamlı anın güzelliği karşısında yok olup gitti.

Sessizlik içinde, ayetlerin yankılandığı odada, Medine Sultan, gülümseyerek son nefesini verdi. O an, etrafındakilerin kalplerinde derin bir huzur, bir kabullenme duygusu yarattı. Medine Sultan, Rabbine yüzünü dönmüş, huzurlu bir şekilde ruhunu teslim etmişti.

O an, odadaki herkesin gözyaşları içinde kalan sessizlikte, Medine Sultan'ın yüzündeki gülümseme hala duruyordu. O, artık bu dünyadan ayrılmıştı, ancak huzurlu bir şekilde, Rabbine kavuşmuştu. Onun hayatı, sabır, sevgi ve imanla dolu bir örnek olmuştu.

...

Odaya dolduğu sakinlik, huzurun ortasında, Medine Sultan'ın vefatıyla bozuldu. Hizmetkarlar, aile fertleri ve harem halkı, birbirlerine sarılarak, hıçkırıklarla dolu bir ağıtın ortasında buldular kendilerini. Medine Sultan'ın huzur veren gülümsemesi, odanın içindeki acının derinliğiyle karışıyordu.

O an, tüm sarayda, hatta belki de İstanbul'un dört bir yanında, bir matem hâkimdi. Medine Sultan'ın vefat haberi, hızla yayıldı ve herkesi derinden etkiledi. Sokaklarda, pazarda, camide, herkes Medine Sultan'ın ölümü hakkında konuşuyor, onun güzel yüreğini, cömertliğini ve adaletini hatırlıyordu.

Sarayda ise, Medine Sultan'ın vefatıyla birlikte bir boşluk hissediliyordu. O, sadece bir anneden öteydi. O, bir devletin anasıydı, bir milletin hamisiydi. Onun kaybı, herkesi derinden sarstı ve geleceğe dair bir belirsizlik duygusu yarattı.

Harem halkı, Medine Sultan'ın vefatıyla birlikte, onun adına dualar okuyor, onun için gözyaşı döküyordu. Onun hatırasını yaşatmak, onun adını daima anmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ancak yüreklerinde, bir boşluk, bir eksiklik hissediyorlardı. Medine Sultan, onlar için sadece bir valide değil, bir ana, bir sığınak, bir rehberdi.

Ve böylece, Medine Sultan'ın vefatı, Osmanlı Sarayı'nın ve hatta İstanbul'un dört bir yanının derin bir keder ve hüzünle sarılmasına sebep oldu. Ancak onun hatırası, yaşayanlarda daima yaşayacak, onun sevgisi ve adaleti sonsuza kadar hatırlanacaktı.


SON...

MEDİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin