31. Bölüm

27 1 0
                                    

3 Ay Sonra

Adile Azra'nın hamile olduğu müjdesi Amasya Sarayı'nı sevince boğmuştu. Bu haberi duyan Şehzade Abdullah, sevgili eşiyle arasındaki bağı daha da kuvvetlendirmiş, aşkları Amasya'nın sokaklarında konuşulmuştu. Medine Sultan ise bu haberi duyduğunda sevinçle dolmuş, gelini Azra'nın bir erkek çocuk doğurması için Allah'a dualar etmişti. Bu mutlu haberi paylaşmak için sarayda kutlamalar düzenlenmiş ve herkes bu yeni haberi coşkuyla karşılamıştı. Medine Sultan da gelecekteki torununu büyük bir sabırsızlıkla beklemeye başlamıştı.

Manisa'da ise Şehzade Murad'a olan sevgi ve saygı her geçen gün artıyordu. Halk, onu geleceğin padişahı olarak görmeye başlamıştı ve adını dilden dile dolaştırıyordu. Bu durum Gülniyaz'ın da gücünü pekiştirmesine sebep oluyordu. Gülniyaz, bu durumu avantajına kullanarak Manisa'ya kendi adına bir şifahane yaptırmaya karar verdi. Bu şifahane hem halkın sevgisini kazanmasına, hem de etkisini artırmasına yardımcı olacaktı. Gülniyaz'ın bu hamlesi, onun halk nezdindeki itibarını daha da yükseltecek ve gelecekteki siyasi planlarında ona avantaj sağlayacaktı.

Bu sebeple Gülniyaz, Manisa'da yapılacak olan şifahane için cömert bir miktarda kaynak ayırdı ve inşaatın hızla ilerlemesi için gerekli adımları attı. Mimar Davud Ağa, bu önemli projenin mimarlığını üstlendi ve şifahanenin tasarımını başarıyla tamamladı. Gülniyaz'ın destekleriyle birlikte inşaat başladı ve kısa sürede büyük bir ilerleme kaydedildi. Şifahane, dönemin gelişmiş tıbbi standartlara uygun olarak tasarlandı ve halkın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde donatıldı. Gülniyaz'ın bu cömert ve insani hamlesi, halk nezdinde büyük bir memnuniyet ve minnetle karşılandı, onun saygınlığı ve itibarı daha da arttı.

...

Sultan İbrahim ise devlet işleriyle ilgilenirken aynı zamanda Kafkasya üzerine bir sefer düzenlemeyi planlamaya başladı. Bu sefer, stratejik konumuyla önem taşıyan Kafkasya'nın kontrolünü sağlayarak Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarını genişletme ve güçlenme hedefini taşıyordu. Sultan, bu seferin askeri stratejisi üzerinde kafa yormaya başladı ve gerekli hazırlıkları yapmak için komutanları ve danışmanlarıyla görüşmelerde bulundu. Ordunun donanımı, topların yapılması ve askeri yönetimler gibi konular üzerinde titizlikle durdu. Kafkasya'daki potansiyel müttefiklerle ilişkileri güçlendirme ve seferin diplomatik yönlerini de göz ardı etmedi. Bu sefer, imparatorluğun gücünü ve etkinliğini artırma yolunda önemli bir adım olacaktı.

Sultan İbrahim'in bu Kafkasya üzerine düşündüğü seferin zorluğunu herkes hissediyordu. Kafkasya, coğrafi konumu, dağlık arazisi ve yerel kabileler arasındaki karmaşık ilişkileriyle biliniyordu. Bu seferin, askeri strateji, teçhizat planlama ve diplomatik müzakereler açısından büyük bir zorluk olacağı açıktı.

Askerler, dağlık ve zorlu arazide ilerleyerek düşmanı yenmek için mücadele etmek zorunda kalacaklarından endişe ediyorlardı. Eğitimsel zorluklar, uzun mesafelerin katedilmesi, ikmal hatlarının güvenliğinin sağlanması ve askeri birliklerin beslenmesi gibi konular üzerinde titizlikle düşünülmesini gerektiriyordu.

Diplomatik olarak, Kafkasya'daki farklı kabileler arasındaki ilişkileri dengelemek ve potansiyel müttefikleri kazanmak da zor olacaktı. Ayrıca, Rusya'nın bölgedeki etkisi de göz önünde bulundurulmalıydı. Bu nedenle, sefer planlanırken tüm bu zorluklar dikkate alınmalı ve uygun stratejiler geliştirilmeliydi. Öyle de yapılacaktı.

MEDİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin