40. Bölüm

37 2 0
                                    

Medine Sultan'ın hayırseverliği ve dindarlığıyla tanınması, onun han yapımına karar vermesinde etkili olmuştu. Meke ve Medine gibi kutsal şehirlerde hacıların ve ziyaretçilerin konaklaması için yeterli olanakların sağlanması, Medine Sultan için önemli bir görevdi. Bu nedenle, sarayın büyük bütçesinden bir kısmını bu hanların yapımına ayırmıştı.

Bu hayır işleri, Medine Sultan'ın itibarını artırmış ve halk arasında saygınlığını pekiştirmişti. Ayrıca, dindarlığıyla tanınan Medine Sultan'ın, kutsal şehirlerin ziyaretçilerine ve hacılara daha iyi hizmet etmek için bu adımı atması, onun dini görevlerini yerine getirme çabasının bir yansımasıydı. Hanların inşası, sadece maddi bir yardım sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda hacıların rahat ve huzurlu bir konaklama imkanına sahip olmalarını sağlayacaktı. Bu da Medine Sultan'ın dini sorumluluklarını yerine getirme isteğinin bir yansımasıydı.

...

Bu sırada Abdullah, Venedik üzerine yapılacak olan seferin hazırlıklarına başlamıştı. Ancak Medine Sultan, oğlunun sefere çıkmasına pek de razı gelmiyordu. Oğlunu gözyaşlarıyla uğurlarken içinde karmaşık duygular yaşıyordu. Bir yandan oğlunun zaferle dönmesini umut ederken, bir yandan da onun güvenliği için endişeleniyordu.

Medine Sultan'ın gözyaşları, hem anneliğin getirdiği doğal bir endişe hem de oğlunun başarılı olma arzusuyla doluydu. Onun için Abdullah'ın sefere çıkması, hem gurur verici bir durum hem de kalbinde derin bir endişe kaynağıydı. Bu karmaşık duygularla, oğlunu dualarla ve iyi dileklerle uğurladı, ancak içindeki endişe ve kederi gizlemek zordu.

Azra ve Mahizar da Abdullah'ın sefere çıkmasına üzülüyorlardı. Hem eşlerinin güvenliği için endişe duyuyorlar, hem de onun yanında olamamanın verdiği hüzünle içlerini burkuyorlardı. Sarayda kalan ve seferin sonucunu bekleyenler arasında yer aldıkları için, her gün dualarla ve iyi dileklerle eşlerinin emniyeti ve zaferi için dua ediyorlardı. Zaten ellerinden de başka bir şey gelmiyordu.

...

Sarayın koridorlarında sessizlik hüküm sürüyordu. Valide Medine, oğlu Abdullah'ın sefere çıkmasının ardından sarayın yönetimini eline almıştı. O, şimdi oğlunun yokluğunda devlet işleriyle ilgileniyor ve sarayın düzenini sağlamaya çalışıyordu. Ancak içindeki endişe ve hüzün, sarayın atmosferini etkiliyordu.

Sarayın odalarında ise hizmetkarların telaşlı adımları ve huzursuz bakışları dikkat çekiyordu. Herkesin yüzünde bir kaygı vardı.  Medine Sultan ise, bu dönemde güçlü bir lider olarak hareket etmek zorundaydı. Devletin işlerini düzenlemek ve halkın güvenini sağlamak için elinden geleni yapıyordu. Ancak oğlunun tehlikeli sefere çıkmış olması, içindeki endişeyi ve kederi gizlemesini zorlaştırıyordu. Öyle ki içinde bir sıkıntı vardı.

MEDİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin