9.Bölüm-Nefret mi Sevgi mi?

7 4 0
                                    

Arda durdu. Hiç bişey demiyordu. Sandalyeden kalktım. Gece değildi ama hava kararmıştı. Yağmur yağıyordu. Sınıfa gidip çantamdan kulaklığımı çıkardım. Telefonumla eşleştirip bahçeye çıktım. Çok az kişi vardı. Hava buz gibiydi fakat umrumda değildi.

Bi banka oturup ağlamaya başladım. Yağmur damlalarıyla göz yaşlarım birleşti. Bağıra bağıra şarkı söylüyordum.

"Neden uzun uzun sarılmadın bana?

Veda eden sözlerindeyim hâlâ

Seni gördüğüm ilk gün gibi

Gözünü kapat ve öp beni

Kalabilirsem bu hikayede

Minik elinle sar kalbimi

Beni öptüğün son gün gibi

Gözünü kapat öldür beni

Kalamadım bu hikayede

Bilemedim ben kim üzdü seni"

Şarkıyı söylerken saçlarım ıslanmıştı. Yağmur her kelimem de daha da artıyordu sanki. Sonunda daha şiddetli ağlamaya başladım. Banka biri oturdu. Kapanan gözlerimi açıp yanıma baktım. Karşımda Bora duruyordu.

"Sen" dedim ona bakarak. "Ben" dedi. "Sen burdasın! Ölmemişsin!" dedim heyecanla. "Beni kolay kolay öldüremezler prenses." dedi. Dudağının kenarı hafifçe kıvrılmıştı. Öylece dururken başımı geriye attım. Derin bir iç çekip ona döndüm ve bi anda sarıldım. O da tıpkı benim gibi sırılsıklam olmuştu yağmurdan.

"Seni.." dedim. Sustu devam etmemi bekliyordu. "Seni çok özledim." deyiverdim bi anda. Daha da sıkı tuttu. "Bende." dedi. "Ne sende?" dedim. Konuşmasına izin vermeden "Ah,siz erkekler bi türlü doğru düzgün cümle kuramıyorsunuz. 'Bende seni özledim demek' bu kadar zor olmamalı." dedim kollarımı bedeninden çekerken. Kollarımı birbirine doladım ve banka yaslandım.

"Gerçekten buna trip mi atacaksın?" dedi masum masum bakarak. Ona bakmıyordum. Eğer bakarsam dayanamazdım. "Evet,başka soru?" dedim sinirle. "Ya tama-" sözü yarı da kesilmişti çünkü çoktan ayağa kalkıp yürümeye başlamıştım bile.

Hızlı gitmiyordum. Çünkü yanıma gelsin istiyordum. Ben ona gerçekten aşık mı olmuştum? Hayır hayır hayır. Asla. Bu öyle birşey değildi. Sadece...

Yanımda olsun istiyordum o kadar.

Arkama döndüm oturmuş beni izliyordu. "Noldu? Tribin yarım mı kaldı? Ben senin gibileri iyi bilirim." dedi sırıtarak. Dudağımı ısırıp "Ben senin bildiğin kızlardan değilim koçum." dedim hafifçe gülmüştüm.

"Koçum deme lazım olur." dedi. Ayağa kalkmış yanıma gelmişti. Öksürüp okula koşmaya başladım. Arkamdan koşuyordu. Aslında koşmuyordu. Gerçekten koşsaydı nolurdu acaba. Yağmur azalmıştı.

Sınıfa girdim hızlıca. Arkamdan geldi. Hemen yerime geçip kafamı duvara dayadım. Kıpkırmızı olduğumu bakmadan anlıyordum şuan. "Elma gibi oldun." dedi Bora gülerek. "Komik mi?!" dedim sinirle. Elini dudağıma koyup "Sessiz ol. Farkındaysan herkes uyuyor." dedi sınıfın içini göstererek.

Gözlerimi bi sağa bi sola hareket ettirip etrafa baktım. Kafamı sallayıp elini işaret ettim. Elini çekti. "Eğer susmasaydın başka yollara başvurabilirdim de neyse." dedi ve derin bir iç çekti. Gözlerim kocaman olmuştu. Kafamı hemen duvara çevirdim. Duvarla burun burunaydım.

Bora gülmeye başladı sessizce. "Çok komiksin. Merak etme,düşündüğün şeyi kastetmedim." dedi. Başımı hemen ona çevirim "Neyi kastetdin?" dedim tek kaşımı kaldırarak. "Sonra anlarsın" dedi ve göz kırptı. İyice kırmızı olmuştum. "Sen elmayı da geçtin domates oldun bildiğin." dedi kahkaha atarak.

"Gülme!" diye bağırdım. "Bu kadar erken mi?" dedi. "Ne bu kadar erken mi?" dedim kafamı yana yatırarak. "Anlamadın demi?" dedi oflayarak. "Seninle çok işimiz var be prenses." dedi kafasını geriye atarak.

"Neyi anlamadım mı söylesene ya!" dedim sesli bi şekilde. "Bi daha sesini yükseltirsen ne olduğunu anlatırım." dedi. Dudağının kenarı kıvrılmıştı. "Beni delirtmekten zevk alıyorsun değil mi?" dedim bu sefer sesim oldukça sakindi. "Ya öyle mi olmuş hiç farkında değilim." dedi alaycı bir ses tonuyla.

"Madem sessiz olayım o zaman sen de beni delirtmesene be adam." dedim. İçten içe bağırmak istiyordum ama yapamıyordum. Yapacakları ürkütüyordu beni.

Hiç bişey demeden sessizce güldü ve gözlerini kapattı. Bende yorulmuştum kavga etmekten. Kendimi derin bir uykuya soktum.

******
Sabah uyanmak zorunda kalmıştım. Kalmıştım çünkü Bora beni kucağına almış götürüyordu. Gözlerimi yavaş yavaş açtım ve "Noluyo?" dedim yorgun bir sesle. Gözlerimi ovuşturup görüş alanımı
netleştirdim. "Bişey olduğu yok." dedi ve beni yere indirdi. Kantine gelmiştik. Gözlerimi devirdim. "Ne yani kantin mi?" dedim oflayarak. "Ne bekliyodun? Okuldayız farkındaysan. Haa başka şeyler beklediysen bi gün evime beklerim." dedi gülerek.

"Sus" dedim koluna vurarak. Kantin de oturduk. 4-5 dakika sonra elinde birkaç bişeyle Bora geliyordu. Tost,çay falan vardı kantinde ne kadar kahvaltı yapılabilirse.

Yemeye başladım. Tostu ağzıma atarken konuşmaya başladı. "Sende bu taşınmalara alıştın hee" dedi sırıtarak. Tost boğazım da durmuştu resmen. "Sen de taşıma o zaman."

"Ama napayım dayanamıyorum." dedi tostundan ısırık alarak. Bi an da ciddi ciddi bakmaya başladım. Neden böyle bişey demişti ki şimdi? Şaka yapıyor sanıyordum. "Noldu prenses?" dedi. "Yok bişey" diye kekeledim. "Bişey oldu belli,noldu bi an da?" dedi ellerini masa da birleştirerek. Sadece şaşkın bir şekilde ona bakıyordum. "Sen alındın mı yoksa?" dedi. "Hayır,asla." dedim kafamı iki yana sallayarak.

"Eee o zaman sorun ne?" dedi beni süzerken. Yutkundum. "Sorun... Sorun yok." dedim. Bunu derken kendimden emin bir şekil de durmaya gayret ediyordum. Bu konu da becerikli olduğum söylenemezdi.

"Sende bişeyler var ama çıkar kokusu." dedi geriye yaslanarak. O dakikadan sonra ikimiz de sessizliğe gömülmüştük. Sadece tost yiyor,arada kaçamak bakışlar atıyorduk. Tostum ve çayım tamamen bittiğin de ona bakarak "Mete'yi gördün mü hiç?" dedim. "Hayır,noldu ki?" dedi tek kaşını kaldırarak.

"Gerçekten hiç merak etmedin mi?" dedim. "O hep böyleydi." dedi kendinden emin bir şekilde.

"Cesed gününden sonra bi daha ortalıkta hiç gözükmedi." dedim çok net bi şekilde belli ediyordum düşüncelerimi. "Saçmalama." dedi. Yüzün de pek emin bir ifade olduğu söylenemezdi. Ama öyle birşey olamaz diyordu gibi de. Emin değildim.

"Bi düşünsene." dedim. "Düşünmek falan istemiyorum." dedi. "Am-" dememe kalmadan "Kalk gidiyoruz." dedi sandalyesinden kalkarak. "Nereye?" dedim ona bakarak. "Bahçeye." dedi. "Neden?" dedim ellerimi iki yana açarak.

"Ya sabır. Bişeyi de sorma be kadın!" dedi yüzünü avuçlayıp. "İyi be!" dedim ayağa kalkarak. "Sen unuttun galiba." dedi ellerinin arasından bana bakarak. "Neyi?" dedim kaşlarımı çatarak. "Hatırlatma mı ister misin?" dedi sırıtarak. O an anladım neyden bahsettiğini. Dudaklarımı dişleyip koşmaya başladım sınıfa doğru. Bi yandan "Kalsın!" diye bağırıyordum gülerken.

Peşimden geliyordu. Sınıfa girip telefonumu aldım. Hemen kapıyı açtım. Kapıyı açacak  olmalıydı ki burun burunaydık. Neye uğradığımı şaşırırken gözlerim kocaman olmuştu. Geri adım attım. Bi adım attı.

Geri adım attım. Bi adım attı. Beni duvarla arasına sıkıştırdığın da hemen altından çıkıp kaçmaya başladım. Herkes bize bakıyordu. Bazıları gülüyor,bazıları sinir olmuştu. Genellikle sinir olanlar zaten kızlar oluyordu. Onların gözünde 'Bora'yı ellerinden alan kız' gibi bişeydim.

Ama umursamıyordum. Bahçeye çıkıp nefes nefese taşlara oturdum.

Arkamdan gelmişti. Yanıma oturdu. Benim aksime hiçte yorulmuşa benzemiyordu. "Senden bişey isteye bilir miyim?" dedim ona dönerek. "Söyle bakalım neymiş?" dedi.

"Benimle instagram hesabım için video çeker misin?" dedim sırıtarak. "Ben ve sen öyle mi?" dedi şok içinde. "İyi yapmazsan yapma be." dedim kollarımı birbirine bağlayıp. "İki dans edicektin o kadar." dedim homurdanarak.

ÖLÜ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin