İzin alıyorum bir hafta bana iyi gelir diyerek. Ardıma bakmadan gidiyorum baba evine. Annem halimden anlıyor bir şeyler olmuş, hissediyor. Zaten başarısız olan konuşmalarımız sonrasında hâlimin hâl olmaması onu da üzüyor.
Babam yaramı deşmemek için sormuyor bile onu. Anmıyoruz ismini sanki hiç hayatımda yokmuş gibi.
Ara sıra dışarı çıkıp koşuyorum, temiz hava alıyorum. Geri dönüp odamda yalnızlığımla oturup ağlıyorum. Bana güvenmediği gerçeği, ilk anda elini bırakacağım düşüncesi içimi oyuyor. Bir de dayanamadığım özlem var ki, en fenası da o.
Onu özlüyorum. Silmedim hâlâ onu, aosyal medyada takipteyiz birbirimizi. Ara beraber olduğumuz kısıtlı zamanda paylaştığı fotografları kaldırmıyor. Yorumlar geldikçe bakıyorum ona. Sonrasında profil resmi değişiyor, arşive çekiliyorum. Ya da sildi bilmiyorum. Takipten düşünce ne olduğunu anlamıyorum beşinci günün bitiminde.
Sevmemiş.
Hiç sevmemiş.
Beni sevmemiş ki.Siliyor, fotoğrafı gidiyor wp de. Elim titreye titreye siliyorum onu bende ama fotoğraflarımıza kıyamıyorum. Silmiyorum. Oturuyorum gecenin bir yarısi ağlıyorum. Kapım çalıyor, gelen annem.
Yanımda oturuyor, saçımı okşuyor. Durmuyor ki yaşlar. Ateşim fırlıyor, hasta oluyorum üzerine bir de. Annem halime üzülüyor. Dayanamıyor bana.
Babama derken duyuyorum onu, kızın hali hal değil diyor. Toplanıp gelsin yavrumu sokakta mı buldum ben.
Kafama yatıyor o benim. Tamam diyorum buraya kadar. Sevmese de ailem yanım da, o yeter.
Ertesi günü dönüyorum İstanbul'a. İş için hazırlanıyorum, bir de istifa mektubum. Binada denk geliyoruz onunla, yandan bakıyor bana. Ses yok tepki yok.
Ofise gidiyorum, veriyorum istifayı. Beklemiyorlar kimse. Vakit kaybetmeden toplarlanıyorum. Dönüyorum eve. Eşyalarımı da topluyorum. Ev sahibine haber veriyorum iki güne çıkıyorum diye. O ayın kirasını da veriyorum. Ben bunlarla ilgilenirken, kapım çalıyor. Arkadaşım geldi sanıp açıyorum. Karşımda o, Güven.
"Gidiyorsun."
Bakıyorum öyle, yine atak geçirip ağlamak istemiyorum. Susuyorum o yüzden.
"Gitmeni istemiyorum."
Bir adım atıyor üzerime doğru. Kapıyı açıp benle beraber giriyor içeri. Geriye attığım adımla birlikte. Kapıyı kapatıyor gözlerini ayırmadan yüzüme bakıyor.
"Gidemezsin."
Sesi öyle acı dolu ki. Dağ gibi adam ağlamamak için karşımda titriyor.
"Göz yumacağımı mı sanıyorsun."
"Beni hayatından çıkardın." Diyorum kırık bir sesle. "Sen beni sildin hayatından Güven."
"Silmedim, silemem seni ben Parla."
"Güven."
Başka bir şey dememe fırsat vermedi. Dudakları dudaklarımı buldu. Ah ne özlemiştim onu. Öptü, öpücüğü büyüttü. Yetmedi, ateş hara döndü. Tutuşturan bir dansa başladık beraberinde. Beni aldı olduğumuz andan kopardı, götürdü.
Nefes nefese ve yan yanayken beklemediğim o itirafta bulundu.
"Aptalım ben. Murat'ın oyununa geldim, bunu sana diyemedim. Gitmene izin veririm sandım yanıldım. Yapamam sensiz Parla sen olmadan yapamam ben. Kıskandım, çok kıskandım. Ne dediğimi bilemedim ama biliyorum şu an. Ben seni çok seviyorum."
"Güven, ben-"
"Evlen benimle Parla, hayatımın ışık kaynağı hep sen ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sözler, akan bir yıldız. | Texting
RomanceAşk, basit bir duyguydu ve bence basitçe yaşanmalıydı. Ayrılık acısı çekerken aklımın ucundan geçmeyecek birinden aldığım karşılık her şeyi değiştirdi.