Vedalar acı olur kuşkusuz. Arkana bakmadan gittiğin vedalar. Bir daha yolunun kesişmeyeceğini düşündüğün biriyle olan vedalar. Acı olurdu işte.
Veda edecek cesaret de ben de vardı. Yapardım hani, becerirdim. Konu o olunca cesaretim de kırılıyordu ama yapmıştım.
Yan yana yatarken ve nefeslerimizi dizginlerken ettiği teklifi reddettim. Sebebim kırılan kalbimi kendi kendime onarmak, yok sayılan benliğimin silinmesini durdurup var etmekti. Bunun için kendimle kalmam gerekirdi.
"Hayır," dedim düşünmeden o yüzden. Anlık şokla aldığı nefesi tuttu. Bir şey diyecekken fırsatı vermedim ve devam ettim. "Kırıklarımı toparlayıp yeniden kendim olmam gerek. Seni seviyorum diye canımı yakmana müsaade etmem ben. Bir de ettiğin teklife kabul veremem."
Yanından doğrulup kalktım. Üzerimi giyinirken ona bakmadım. Onun kıyafetlerini uzattıktan sonra da kibarlıktan uzak şekilde evden sepetledim. "Gitsen iyi olur."
Bu elbette ki onu son görüşüm değildi. Bir gün sonrası pılımı pırtımı toparlayıp basıp gitmeden önce ona veda ettim. Hislerimi içime teptim ve karşısına çıktım. Bu sefer birbirine kavuşan dudaklar yoktu, deli gibi sevişmek de yoktu. Birbirimize karşı hissettiklerimizi dürüstçe ifade ettik. Beni sevdiğini ve pişman olduğunu ettiği teklifte de ciddi olduğunu söyleyip bana sarıldı. Ben de onu hala sevdigimi ama sevginin yetememe durumunda var olmayacağımı söyledim ona.
Murat'ın onu bana karşı dolduruşunu umursamadım, bu bir bahane değildi. Benim umursadığım kısım güven duygusuydu ve inançtı. Bana güvenmiyorsa ve inanmıyorsa sevgisini istemezdim. Ayrılık sancılı bir durumdu, Murat'ın ardından kolay toparlanmış olsam da ona duyduğum hisler itiraf etmem gerekirdi ki gerçek değildi. Oysa o aptala karşı hissettiklerim... Dut gibi aşıktım. Kalbimi kırsada beni yarı yolda bırakmakla itham etse de ve yine beni başkasına gitmekle doğrudan sadakatle vursa da seviyordu bu aptal kalp.
İçime derin bir nefes çekip İzmir de odamın penceresinden dışarı bakmaya son verip yatağıma uzanıyorum. Telefonumdan ona ait olan her şeyi siliyorum tabi. Yani, yedekleme kısmından da bahsetmeliyim. Kendime mail atarak silinmemesini sağlıyorum ki sonradan oradan yüklerim.
Babam daha ılıman bana karşı. Homurdanmasını elbette duyuyorum. Sorun bendeydi tabi ki neden olmasın yani dimi? Güzel bir ilişkiyi kim berbat eder, cevap ben.
Annem ise babamla zıt fikirde. Ona katılmıyor. Benden yana, olduğum durumdan ve ruhsal halimden olsa gerek gerçekten üzgün olduğumu görüyor. Arada Güven ile de konuştuğunu biliyorum, demese de bir iki konuşmasına denk geldiğim için biliyorum.
Kordon keygi yapasım geliyor, tek başına yürümek her daim bana iyi gelmiştir. Mis gibi hava, püfür püfür esiyor. Deniz ayrı güzel güneş ayrı, ruhumu doyuruyor. Gözüme bir bank kestirip oturuyorum. Telefonum o anı kollar gibi çalıyor.
0506...: Seninle konuşmak istiyorum.
Bu o, konusmak istesen de ben istiyor muyum acaba?
Parla: Konuş öyleyse.
0506...: Yüzyüze konuşmamız gerekiyor.
Parla: En son yüzyüze konuşup veda ettik. Yeterli bence.
0506...: Bence yeterli değil!
0506...: Göz göre göre seni kaybediyorum.
0506...: Bunu öylece izlememi bekleme benden.Parla: Sahi mi? Oysa gayet moralin yerinde hayata devam ediyorsun.
0506...: O ne demekti şimdi?
Parla: Şimdiye kadar kendi fotoğrafını paylaşmayan sen, birden model adasıyla paylaşımlar başlamış. Onu diyorum.
0506...: Yani?
Parla: Yani ne, ne yanisi be. Yok spordan çıkmış yok yemek pişirmiş yok kitap okumuş... altına da bir sürü kadının yorumu..
0506...: Parla.
Parla: Ne var be, ne parla, seninle konuşmak istemiyorum ben.
0506...: 😄
Parla: Ne bu gülücük.
0506...: Hiç, beni hâlâ gözlüyor olduğunu öğrenmek hoşuma gitti. Bu benden gitmediğini gösterir.
Parla: Hı hı öyle avut kendini.
0506...: Parla
Parla: Ne var?
0506...: Seviyorum seni
Parla: Ben sevmiyorum sanki ama
0506...: Ama ne?
Parla: Olmuyor Güven, bana inanmayan güvenmeyen biriyle olduramam ki.
0506...: Parla
Parla: Ben başta dedim sana. Kendi ailem bana güvenmezken senden beklenti içine girdim. İncitme dedim kırma ya beni, kıyama. Ama ne yaptın, ilk firsatta içimden geçtin.
Mesaj duruyor, sonrası sessizlik. Tam kabul edip pes etmişken biri sesleniyor bana.
"Parla."
Bu o, nasıl özlemişim onu. Gözlerim doluyor ama kendimi tutuyorum. Sakince telefonu indirip cebime koyuyorum ve oturduğum yerden kalkıp ona dönüyorum.
"Güven."
Yavaş adımla yanıma geliyor. Uzun uzun beni seyrediyor.
"Seni özledim."
Boğazım düğümleniyor. Yahu birkaç gün uzak kaldık ne bu özlem. Burnumda tütüyor şerefsiz. Kollarını iki yana açıyor bir de utanmadan. Yahu görüşüm de bozuldu.
"Ben hiç özlemedim." Diyorum terslenerek, ama yanaklarımdan da yaşlar akıyor. Oysa duruşunu bozmadan bakıyor bana yalvaran gözlerle. Dayanamıyorum ki ona. Zaafım oldu herif.
Usulca sığıyorum kollarının arasına, bana sarılıyor. İçimi çekip siniyorum ben de. Öyle kalıyoruz. "Eşekliğin büyüğünü yaptım ben," diyor. Susuyorum o anda ben de. "Eni boyu düşünmeden saçmaladım. Seni seviyorum. Seni özledim. Aklımı kaçıracağım Parla, beni sensiz bırakma."
Başımı geriye çekip bakıyorum.
"Bensiz bırakılan tek sen değilsin."
"Öyle konuşma ne olur." Kolları arasından çıkmak istiyorum ama izin vermiyor. "Bırakmıyorum, benimle evlenmek zorundasın. Kaçıracağım şimdi seni."
"Saçmalama yahu."
Birden kendimi onun omzunda buluyorum. Baş aşağı yere bakar halde.
"Güven!"
"Kaçırıyorum seni!"
"Delirdin mi?"
"Delirdim, delirttin. Aşkın kör etti beni aklımı kaçırdım. Seni de kaçırıyorum."
"Yaa bırak"
"Bırakmam"
"Güven!"
"Sus!"
Beni bir arabanın yanına getirip bırakıyor, açtığı kapıdan içeri geçmemi bekliyor. Bakışı bakış değil ama bu durum da hayvan gibi hoşuma gidiyor. O beyfendi adam ne halde. Gülmemek için tutuyorum kendimi.
"Bin," diyor. Sözünü ikiletmeden biniyorum arabaya. "Gidiyoruz."
"Nereye?"
"Evlenmeye!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sözler, akan bir yıldız. | Texting
RomanceAşk, basit bir duyguydu ve bence basitçe yaşanmalıydı. Ayrılık acısı çekerken aklımın ucundan geçmeyecek birinden aldığım karşılık her şeyi değiştirdi.