Öncelikle, uzun aradan sonra bölüm yazdığım için özür dilerim...
Ve ülke gündemimizde olan, kadın cinayetleri hakkında çokça üzüldüğümü de belirtmek isterim. Bu ülkede, eve tek parça halinde gelmek bizim için bir şans olduysa... Bu duruma gülmek mi yoksa ağlamak mı lazım bilemem...
2 meleğimize... İkbalimize ve Ayşenurumuza Allahtan rahmet diliyorum. Sadece onlara değil bir çok iğrenç ve pislik insanlar yüzünden ölmüş. Tüm kızlarımıza ve kadınlarımıza...
#kadınaveçocuğadokunma
Ziyech
Antreman odasında kalan son eşyalarımı aldım. 2 gün sonra fas'a uçacaktım. Kulağımda çalan şarkı ile odadan çıktım.
Son 2 gündür elvin'i görmemiştim bile... sanırım özlemiştim. Bilinmeyen hakkında konuşmamıştı bile, eminim bana inanmamıştı.
"Ziyech!" Arkamı döndüm.
"Barış?" Adını yamuk şekilde söylemem ile hemen telefonu uzattı.
"Elvin değil mi bu?" Dedi endişe ile.
Kaşımı çatarak hızla videoya baktım. Arkadan gelen siyah maskeli bir adam, kızın karnına bıçak saplayıp gidiyordu. Kıza dikkatle baktım... Elvin!
Koştum. Hızla otoparka girdim ve arabama bindim. Barış arkamdan bağırıyordu ama ben çok kötüydüm. Arabayı son gaz sürdüm. Telefonumdan elvini aradım.
Çaldı, çaldı... açmadı.
Tekrar aradım.
"Alo?" Dedi ağlayan, narin bir ses.
"Alo? Elvin!"
"Elvin yoğun bakımda... aysu ben" Yutkundum.
"Aysu... hangi hastahanedesiniz?"
Aysu ağlayarak adresi söylediğinde, hemen kapatıp, oraya sürdüm.
Kalbime bir kurşun gibi saplanan acı ile yüzümü buruşturdum. Bunu bir kere daha yaşamıştım... bu acıyı...
Babam, gözümün önünde öldüğünde.
Arabadan bindim ve hastahaneye girdim. Yoğun bakım bölümüne girdim.
Uzaktan baktım onlara. İçeri girmeye yüzüm yetmedi bile...
Görüğüm kişi ile kaşım çatıldı. Murat. Onun ne işi vardı burada? Sinir ile gözümü yumdum.
Hemen çıktım oradan. Ne sanıyoru lan bu kendini? İlk önce o hastalıklı kız kardeşine sahip çıksın.
Elimde olan telefonumdan menajerimi aradım.
"Bileti öne al."
Artık elvine acı çektirmeme gerek yoktu.
2 ay sonra
"Sağol murat..." Dedim telefonda gülümseyerek.
Elimde olan çiçek buketine baktım tekrardan. Her ayın başında ve sonunda, murat bana hep çiçek gönderirdi.
"Rica ederim... sen yeter ki gülümse." Konuşmanın ardından, vedalaştık.
Telefonu kapattığımda, bilgisayarın üzerinden bana manalı manalı bakışlar atan bir adet aysu gördüm.
"Moto moto... senden hoşlandı galiba." Yaptığı şaka ile ben yüzümü buruştururken, o ofiste delice kahkaha atıyordu. Tabi herkesin ona delici bakışlar attığını saymazsak.
"Elvin... Aysu." Bizi çağıran Bukete baktık.
"Mete bey, sizi çağırıyor." Aysu ile bakışırken, kartımı boynuma takıp ayağa kalktım. Aysu da bana eşlik ederken mırıldandı,
"Hayırdır inşallah..."
Odaya girmemiz ile... Mete bey dosyaları bırakıp bize döndü.
"Elvin ve Aysu. Bugün önemli bir kutlama yemeği var. Orada olmanız için sizi görevlendiriyorum."
Haydaaaa
Çaktırmadan aysuya baktım. Aynı tepkiyi verdiğimiz kesindi.
"Bugün saat akşam 7'de floryada." Bize baktı.
"Bu kadar... buket size konum gönderir." Onaylayan mırıltılar çıkarıp, odadan çıktık.
"Şansa bak anam." Aysuyu buldu bakışlarım.
"Bir de futbolcuların kutlama yemeği çıkıyormuş..." Deyip, kahkaha attı.
Kaşımı çattım.Onu görmek dahi istemiyordum. 2 aydır, yüzünü dahi unutmuştum. Oflayarak yerime oturdum. Aysu huzursuzluğumu görmüş olacak ki, suspus yerine oturdu.
Tik Tak Tik Tak...
Gözümü açmam ve kapamam bir olmuştu. Saat 6.30'tu. Aysu ayağa kalktı.
"Geç kalacağız. Trafik saati yaklaşıyor. Hadi elvin." Çantamı alıp kalktım, kabanımı giydim ve otoparka girdik.
"Ben sürüyorum..." Aysu sürücü koltuğuna binmiş, bana işaret veriyordu. Gülümseyerek yanına bindim.
"Neşemiz yerine gelsin canııım!" Gülümseyerek açtığı radyo ile, radyo da olan kadın konuştu.
"Bu ülkede kanunlar ne zaman yerini bulacak?" Dedi bir kadın bağırarak, sanırım röportajdı.
Aysunun gülümsemesi soldu.
"Ben ölünce mi?! Ailem, annem, kardeşim... Ayşeler, özgeler, fatmalar, ikballer, açelyalar, narinler... Ölünce mi!" Gözyaşımı silip, kapattım radyoyu.
Boğazım düğümlendi. Gözüm camdaydı.
Yarım saat sonra gelmiştik. Hemen arkadan kameraları aldık. Işıklar ile dolu alan insanın gözünü kamaştırırken, ayağımızı içeri bastık.
Hemen gazeteciler için konulan alanda, kameralarımızı yerleştirdik. Aysu bana baktı.
"Makyajımı tazeliyorum ben."
Kameralara bakarken, sadece başımı salladım ona. Ardından son düzenlemeleri yaptım. Etraf doluyordu.
Aysu gelmek bilmezken, bende çantamı alıp, lavaboyu aramaya koyuldum. Koca binada koridor gezdim. Ardından saçma bir koridora girdim.
Kapılarda menajer olduğunu düşündüğüm kişiler vardı. İlerledim. Burası olmadığını anladığımda, hızla arkamı döndüm.
Döndüğüm gibi, birine çarptım. Görüş alanıma, ilk önce siyah giyinmiş kalıplı adamlar girdi. Ardından elinde kıyafetler olan bir kız.
Başımı yukarı çevirdim ve uzaklaştım.
Gördüğüm ile kaşım havalandı. Hakim Ziyech...
Bana bakmadı bile... yanımdan geçip gitti. Bende sadece arkasından baktım.
***********************
Sınır, 20 oy
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gazeteci, hakim ziyech
FanfictionEtrafı çekerken, belimden tutulup ziyeche çekilmem ile neye uğradığımı şaşırmıştım. Arkamdan kopan büyük bir ses ile garsonun bardakları düşürdüğünü gördüm. Gözlerim refleks ile kapandı. Herkes bize bakıyordu kameramanların gözü bize ilişince, ziyec...