-10-

229 21 2
                                    

Sahnelere dönmeye kararlı olan Sahra, ilk iş olarak imzasını attığı fotoğraf çekimine gitmişti. Telefonu defalarca kez çalmasına rağmen ısrarla meşgule attığı bir gündü. En sonunda dayanamayarak sessize aldığında ise diğer taraftan elindeki telefonu sinirle fırlatan Han'dı. Tarık da en az onun kadar, hatta ondan daha sık aramalar yapsa da daha sabırlı bir hali vardı. Ki zaten bu arayıp mesaj atma ısrarcılığını da ailesine borçluydu. Babası öyle ya da böyle Sahra'nın kalbini geri kazanması gerektiğini söyleyip duruyordu. Tarık için ise Sahra artık o kadar da ilgi çekici değildi. Hem bu saatten sonra o keçi inadı yüzünden geri dönmeyeceğini bile bile peşinde koşturmak saçmalık olurdu. Tabii bunu sesli düşünemezdi, yani şimdilik.

Diğer taraftan meşgule atılan telefonları sebebiyle burnundan soluyan Han Tarık kadar sabırlı bir kişilik değildi. Çabuk sinirlenen yapısının yanı sıra konu Arap kızı olunca nedense gözü körleşiyordu. Evet, artık ona olan duygularından kesinkes emindi. Fakat bu durum kendi açısından göründüğü kadar kolay ilerleyeceğe benzemiyordu. Daha telefonlarını bile açmazken ona karşı ani duygu değişikliği besleyeceğini düşünmüyordu.
Zaten son konuşmalarının da pek harika geçtiğini söyleyemezdi. Kendisini hemen kabul etmeyeceğini biliyordu evet, ama bu kadar çabuk reddetmesi de hoşuna gitmemişti. Tamam, kaçırıp onca zaman ahırda bekletmesinden sonra bir şeyler olabileceğini düşünmesi bile ilginçti, kabul ediyordu. Yine de tekleyen kalbine söz geçiremiyordu, ne yapsaydı?
Son sözleri biraz tehditkar olabilirdi belki, ama onu o kışkırtmıştı. Öyle laflar edip çekip gitmesi gerekmezdi. Ani bir kalkış sergilemeseydi belki kendisi de o kadar öfkelenmezdi.

Sahra ise doğal ve haklı bir serzenişle tam tersini düşünüyordu. Ona olan ani ilgisi zerre umurunda değildi. Tarık'tan sonra hayatına odaklanmaya karar vermişti ve şimdi mahkeme günü kapıdayken bir de bu dağ ayısıyla uğraşmak, onu etrafında görmek falan istemiyordu.
Hem hala anlamakta zorlandığı şeyler vardı. Bu minvalde de konu dönüp dolaşıp aynı yere çıkıyordu - kendisini kaçırıp öldürmeye çalıştıktan sonra nasıl olur da onunla bir şeyler yaşayabileceğini düşünürdü?

Son görüşmelerini ve o akıl almaz, arsız tehditlerini unutmaya çalışarak yazın ilk ve en büyük konserlerinden birini vermek üzere Dubai'ye doğru yola çıkmış, telefonunu da bu süreç içerisinde sessize almıştı. Hatta yeni bir hat almayı bile düşündüğü oluyordu ama bu denli güçlü bir adamdan liseli çırpınışı beklemek imkansızdı herhalde. Numarasını vermesi için yalvaracak hali yoktu ya.

Konser devam ederken üst düzey iş insanlarıyla yakın ilişkilerde bulunmuş, o hafta son birkaç ayından hayli hayli yoğun geçmişti. Yemek davetleri, akşam konserleri, sabah yürüyüşleri onu hiç olmadığı kadar yorgun hissettiriyordu. Yanına aldığı yedek telefon vasıtasıyla yalnızca Banu ve birkaç yakın çalışanla iletişime geçiyor, diğer telefondaki çağrılara denk geldiği an meşgule atıyordu.

Yorucu geçen iki haftanın sonunda ise Dubai'de kalmak yerine özel bir uçakla Türkiye'ye dönmeye karar verdi. Yanlışlıkla telefonunu meşgule attığı annesiyle olan uzun konuşmaları sonrası ise en kısa zamanda Dubai'ye tekrar geleceği sözünü vermişti. Zaten bu seferki gidişinde annesi yurtdışındaydı. Bu da kendisi için bulunmayacak bir fırsat olmuştu aslında. Çünkü çıkan haberler sonrası annesi evliliği hakkında uzun soluklu bir sohbet için an kolluyordu. Sahra ise buna henüz hazır olduğunu söyleyemezdi.

Geri dönüşünde ise sürprizlerin en büyüğüyle bu kadar çabuk karşılaşacağından habersizdi. Uçaktan çoktan inmiş, valizlerine yardımcı olan birkaç kişi eşliğinde Banu ile ilerlerken karşısındaki çıkış noktasında bekleyen silueti görmesiyle adımladı yavaşladı. Telefonu hala sessizdeydi ve karşısında durmuş öfkeyle kendisine bakan adamın telefonu ise kulağındaydı. Elindeki telefon ekranına baktığında çalmakta olduğunu gördü fakat kendisi bir hamle yapamadan kapanmıştı.

SAPLANTI -  2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin