-14-

357 25 4
                                    

"Cümleten iyi akşamlar." diyerek içeri girdi Han. Herkes birbirinden yana hareket ederken ortada kalan kişi yine Sahra olmuştu. Bir tane el bile uzanmadı ona.

Yine!

"Ooo, bakıyorum herkes burada." diyerek her birinden yana kısa bir bakış atmış, en sonunda gözlerini Sahra'nın üzerinde sabitlemişti. 

"Kalan eşyalarım için..." dedi Sahra ama büyük bir adımla yanına varan Cengiz'le susup kalmıştı. İçini öylesine büyük bir korku kapladı ki elini atan yüreğine doğru götürüp bunu başka kimse yapmayacağı için kendi kendini sakinleştirmeye çalıştı. Yumruk halini alan eli tekrardan aşağı kayarken diğeriyle birleşti. Şimdide ikisi bir olmuş titriyordu. Onun karşısında tüm vücudu resmen kendisine ihanet ediyordu. 
Bu kadar korkak olmamalıydı. 

"Cık cık cık cık." diyerek tuttuğu saç tutamını okşar gibi yapıp bıraktıktan sonra ağır adımlarla genç kadının etrafında dolaşmaya başladı Han. Dolaşırken de bir başka saç tutamını tutuyor, onu bırakıp başka birini okşuyordu. 

"Yalan sana hiç yakışmıyor Ghulam." dedi arkasındayken. Bir süredir ona bu şekilde hitap etmemişti. 

"Üstelik yalanı bana karşı kullanman..." dedi tam karşısına geçip gözlerine bakarak. Suçlu, hata yapmış bir çocuk gibiydi Sahra şimdi. Yutkunarak gözlerini kaçırıp yerlere baktı. Ayaklarının altındaki pahalının desenlerini süzmek bir kurtuluş yolu değildi ama bu bile onunla göz göze gelmekten iyiydi. 

"Sana ne dedim?" diyerek Sahra'nın yüzüne bakarak sordu Cengiz. Sahra bu sorunun kendisine yönelik olup olmadığını anlamak için gözlerine bakarken Cengiz usulca Tarık'tan yana dönmüştü. Telaşla birbirlerine bakınan aile üyeleri ne diyeceklerini düşünürken:

"Zaman vermelisin Han." diye ilk araya giren Hakan beydi. 

"Verdim zaten." diyerek ailenin babasına döndü Han. Bu dediğini inkar edip yalanlayabilir miydi? 

"Bi-bir, hafta, için-de..." diye kekeleyerek söylenen Yeşim hanıma kayan gözleri korku salıyordu. 

"Öyle mi?" dedi sakince. Yeşim hanım gözlerini kaçırarak başını eğerken, kendilerinden yana endişeli bir bakış atan Sahra'yla göz göze geldi. Han gelmeden önce nefretle bakan, neden geldiğinin hesabını soran u kadın şimdi yalvarırcasına bakıyor, bir şey söylemesi için ağzının içine bakıyordu. 

"Bir..." dedi Yeşim hanıma bakmaya devam ederken. 

"Yanlış anlaşılma oldu." diyerek Han'a döndü. Bu insanlara acıyacağı aklına bile gelmezdi, ama bir kalbi vardı. Orada onlar için ufacık bir yer bile yoktu, ama yine de bir kalbi vardı. 
Onlar kendisi sürünürken, can çekişirken acımış, üzülmüşler miydi bilmiyordu ama, Sahra onlar gibi değildi. Olamazdı. Olmayacaktı. 

"Hm." diye kaşlarını kaldırıp kendisine döndü Han. Alay edercesine bakıyordu ama usulca Sahra'nın parmaklarını tutuşuna bakılırsa söylenen hiçbir şeye inanmıyor, tüm yalanları biliyordu. 

"Şimdi buradan çıkacağız." dedi Sahra'ya karşı. Bir geceyi daha onun yanında geçirmeye katlanması gerekecek gibiydi. Bir gürültü çıkmadıkça, dayanabilirdi herhalde.

"Sen benimle." dediğinde başını usulca sallayıp eğmişti ki:

"Sende dizlerinin üzerinde." diye bitirdiği sözleriyle içeri birkaç adamı girmiş, Sahra aceleyle Tuğba'ya bakmıştı. Gizem ve Yeşim hanım Hakan beyin yönlendirmesiyle kaçarcasına kenara çekilirken Tuğba hızlı bir hamleyle arkalarında duran konsolun çekmecesinden aldığı yemek bıçağıyla Tarık'ı arkasına çekerek abisine siper olmuştu. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SAPLANTI -  2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin