"Aslında seni görmüyorum, bir sürü insan var, tuhaf şeyler oluyor; ama içimde bitmeyen bir acı var sürekli, yerine asla koyulamayacak bir şeyi kaybetmenin acısı. İçime bir ıstırap çörekleniyor."
Aşk Mektupları, Simone de Beauvoir
🕳
Kabus görmek hayatınızın bir parçası olmaya başladığında korktuğunuz şeyler sizin gerçekleriniz olmaya başlar. Başta acı veren şeyler artık etkisini yitirir, bağışıklık kazanırsınız. Sürekli kabus görürseniz bir süre sonra onu tatlı bir rüya sanmaya başlarsınız. İşte ben tam olarak o evreye gelmek üzereydim.
Gözlerimdeki ağırlık biraz olsun kalkmışken yavaş yavaş aralamaya çalıştım. Kolumda hissettiğim şeyin serum olduğunu biliyordum. O iğne çıktıktan sonra mosmor olacağını da...
Tamamen uyanmayı başardığımda etrafıma baktım. Hastanedeydim. Zaten bilincim kapanmadan önce de buraya geldiğimi bildiğimden şaşırmamıştım buna. Gözlerim bulunduğum ortamda Baha'yı ararken yalnız olduğumu fark etmiştim.
"Boğazında bir iltihap oluşmuş, ilaç verdim, düzenli kullansın. Geçmezse tekrar gelirsiniz," diye bir ses duyduğumda başımı o tarafa çevirdim. Şu an hiç konuşmak istemiyordum ve doktor gelirse muhtemelen bir sürü soru soracaktı. En iyisi uyumaya devam etmekti.
Adım sesleri benim olduğum alanda durduğunda nefesimi düzenli tutarak uyanık olduğumu çaktırmamaya çalıştım.
"Serumu bitince çıkabilirsiniz, geçmiş olsun."
Adım sesleri buradan uzaklaşmaya başlayınca Baha'nın "Gitti gitti, uyan," dediğini duydum. Bu adam benim uyanık olduğumu nasıl anlıyordu ayıptır sorması?
Gözlerimi açıp ona bakarken kollarını göğsünde birleştirmiş, arkasındaki duvara yaslanıp gülerken görmüştüm. Oldukça rahat ve olduğu ortama göre mutlu görünüyordu. Tabii hasta olan o değildi. Mutlu olması normaldi.
Uzandığım yerden biraz doğrulmaya çalışıp başaramayınca pes ettim. Hiç de kendimi yoramayacaktım. Zaten yeterince yorgundum.
"Niye sürekli bir numara yapma peşindesin?" Sorduğu soruya omuz silkerken yeniden gözlerimi kapattım.
"Konuşmak istemiyorum kimseyle," diyerek yaptığım açıklamadan sonra adım sesleri yatağımın yanına yaklaştı. Gözlerimi açmak istedim ama tuttum kendimi.
"Benimle konuşuyorsun," beklemedik tespitinden sonra gözlerim açıldı. Nehir'le bile konuşmamak için numara yapmıştım ama onunla konuşmuştum. Gerçi Nehir'e sinirli olduğum için bu normaldi ama doktoru tanımıyordum bile. Ya da çıkınca Ogün'le hiç konuşmamıştım. Onunla konuşmaktan rahatsız olmadığımı bile onun sayesinde öğrenmiştim.
Bakışlarımı tavandan çekip başımda dikilen Baha'ya yönlendirdim. Pür dikkat beni izliyordu. Şu serum hemen bitmezse kendimi camdan atacaktım.
"Mecbur," dedim aramızdaki sessizliği bozarak. "Yanımdasın, mecbur kalıyorum," diye devam ettim. Onunla konuşma sebebim bu değildi ama yanımda olmasaydı belki de onunla da konuşmak istemeyecektim. Aslında onun hakkında öğrendiklerimden sonra zaten onunla konuşamazdım.
"Tabii," derken son harfi uzatarak gülmüş, boştaki koltuğa oturmuştu. Gözlerimi devirirken serumu kontrol ettim. Kaç saattir uyuduğumu bilmek istiyordum.
"Saat kaç?"
"4."
"Yuh!" Verdiğim ani tepkiye karşı gülüşü daha fazla büyürken ben bu kadar geç olabileceğini hiç düşünmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN POSTACISI
Teen FictionSONUÇ: İlgili raporumuzda sonuç bölümünün beşinci (5.) maddesinde belirttiğimiz ve yangından çıkarılan mütevaffadan aldığımız DNA örnekleri ile Melis SARAÇ'a ait DNA örneklerinin UYUŞMADIĞI tespit edildi. Kalp atışlarımın sesi kulaklarıma geliyordu...