"Büyük acılar gördüğümü öğrenirsen belki beni bir de sen yaralamamaya dikkat edersin."
Oliver Twist, Charles Dickens
🕳
Bir kere daha yüzüme doğru savurduğu yumruğundan bu kez başımı eğerek kaçmayı başarmıştım. Hızlı hareketlerine yetişebilmek için kendi etrafımda dönüp beline doğru bir tekme savurdum. Karşımdaki kişi Gürkan olduğu için canını yakmamaya çalışıyordum.
"Kendini bayağı gelirtirmişsin," dediğinde ne sandın der gibi başımı sallayarak güldüm. Kovulduğum eve hırsız gibi gireceğim için her şeye hazırlıklı olmam gerekiyordu. İki haftadır bu plan üzerinde çalışıyorduk. Orada karşılaşacağım şeyleri bilmediğimden kendimi biraz daha geliştirmem yararıma olurdu.
Evet, doğru okudunuz. Kovulduğum eve, ki bu çocukluğumun geçtiği ev oluyordu, gizlice girecektim. Aileme yaklaşmam neredeyse imkansız olduğundan en mantıklı çözüm bu gibi gelmişti. Çünkü bir şey bulacaksak bu kesinlikle evde olurdu. Kale gibi korunuyordu. Ayrıca annemin bir şeyleri gözünün önünden kaldırdığına şahit olmamıştım.
Terden alnıma yapışan saç tutamlarını geriye iterken derin bir nefes alıp sıktığım yumruğumu yüzüne geçirdim. Gözlerini devirip başını geriye çekti. Sanırım anıları depreşmişti. "Gerçekten bunu hiç özlememişim," derken kenardaki su şişesini kafasına dikti.
İki hafta. O malum günün üzerinden iki hafta geçmişti. Evin güvenlik önlemlerini arttırmıştık. Artık bahçenin neredeyse her köşesinde bir koruma vardı. Tabii bunları hem Gürkan hem Baha hem de bu iki hafta içinde tanıştığım savcı arkadaşları Burak ayrı ayrı araştırmıştı ama yine de onların yanında önemli şeylerden bahsetmiyorduk.
Bu iki haftada hiç not gelmemişti. Bize gönderdikleri bir mesaj falan da yoktu ama sanırım patlattıkları bombayı sindirmemizi bekliyorlardı. Bu sessizlik beni korkutsa da hiç gelmemesini istediğimden biraz da olsa rahattım. Tabii bu süreçte ne kadar rahat olabilirsem...
"Ara verelim istersen," diye sorduğumda başını sallayarak kabul etti. Benden çok daha yorgun gözüküyordu. Tabii bunda benim her gün antrenman yapmam onun ise arada bir antrenman yapması da etkili olabilirdi. Ara vermemiz en iyiydi çünkü zaten Caner Bey ile toplantım vardı. Yine.
Evet, bir de o vardı. İki haftadır en çok gördüğüm insan o olabilirdi. Projeye hemen başlamak istediği için sürekli iletişim halindeydik. Bugün de yeni bulduğu arsaya bakmaya gidecektik. Kendimi daha fazla yormasam iyi olurdu.
Elimdeki eldivenlerden birini çıkarıp şişemi alırken "Bir şey soracağım," dedim. Gerçekten iki haftadır en çok kafamı kurcalayan şeylerden biri buydu ve sormazsam meraktan ölecektim.
"Ablasına, yani Defne'ye, ne oldu?" Defne'nin adı geçer geçmez derin bir nefes alıp gözlerini kaçırdı. Baha örgütü anlattığı günden beri Gürkan bir tuhaftı. Eğer delirmediysem ya da kafamda kurmuyorsam Nehir'den de kaçıyordu.
"Bunu anlatmak bana düşmez," derken oturduğu yerden kalkıp havlusunu omzuna attı. Evet, delirmemiştim. Gürkan bu konunun açılmasından korktuğu için Nehir'den kaçıyordu. Ve sanırım artık benden de kaçacaktı.
"Ona aşık mıydın?" Damdan düşer gibi sorduğum soruya histerik bir şekilde gülerken "İnsan alıştıra alıştıra sorar," dedi. Açıkçası yakın arkadaşıma bir şey sorarken çekinecek halim yoktu. Başını yavaşça sallarken "Evet," diye cevap verdi. Başımı omzuma doğru eğip başka bir soru soracağım sırada "Bu kadar yeter," diyerek bunun önüne geçti. Gülerek başımı salladıktan sonra şişemi başıma dikip suyun neredeyse yarısını içtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN POSTACISI
Roman pour AdolescentsSONUÇ: İlgili raporumuzda sonuç bölümünün beşinci (5.) maddesinde belirttiğimiz ve yangından çıkarılan mütevaffadan aldığımız DNA örnekleri ile Melis SARAÇ'a ait DNA örneklerinin UYUŞMADIĞI tespit edildi. Kalp atışlarımın sesi kulaklarıma geliyordu...