4- Laleler, Casuslar ve Düşmanlar

66 10 116
                                    

"Beni neyin beklediğini bilmiyorum. Ama beni güzel günlerin beklediğine inandığım günler çoktan bitti. O günlermiş meğer güzel olan. Şimdi günler beni olduğum yere çiviledi."

Suzan Defter, Ayfer Tunç

🕳

Kaderimizi biz mi yazıyorduk?

Şu hayatte en çok merak ettiğim şeylerden biri buydu. Kaderimiz biz doğmadan önce mi belirlenmişti yoksa biz yaptığımız seçimlerle mi yön veriyorduk? Sanırım öyleydi. En azından çoğu durumda.

Yaşadığımız her şeyin bir sebebi vardı, buna canı gönülden inanıyordum. Yaptığımız seçimlerin getirilerini yaşıyorduk. Ama başkaları da kaderimizi etkiliyordu. Bazen planlarımız hesapladığımız gibi gitmezdi ve bunun sorumlusu bizim yaptığımız seçimler olmayabilirdi. Bazen biri kendi kaderini yazarken sizinkini etkileyerek bir çıkmaza girmenize sebep olabilirdi. Kaderimizi kendimiz yazıyorsak bile bunu başkaları etkileyebilirdi.

Biri bir bakışıyla, biri bir gülüşüyle, biri bir sözüyle, bazen de biri bir kurşunuyla sizin hayatınızda oldukça büyük bir etkiye sebep olabiliyordu. Tıpkı benim hayatımda olduğu gibi.

Dışarıdan gelen kurşun sesi susmadı, arka arkaya birkaç kez daha duydum aynı sesi. Yapabilecek hiçbir şeyim olmadığından mı yoksa o an neler olduğunu algılayamadığımdan mı bilmem tepkisizce seslerin susmasını bekledim. Sesler susunca unuttuğum her şey bir anda aklıma geldi. Arabada Nehir'in olduğunu hatırladım ve tehlikenin geçip geçmediğini bile düşünmeden kendimi dışarı attım.

"NEHİR!" Adımlarım hızlanırken koştuğumun farkında bile değildim. Hareket eden ben değildim sanki. Korku beni yönlendiriyordu. Biz Defne'ye zarar geleceğini düşünürken kurşun sesi dışarıdan gelmişti. Benim yüzümden biri ölmüş bile olabilirdi.

Bunları düşünmeyi bırakıp evden çıktığım gibi arabaya doğru koşmaya başladım. Baha'nın durmam için adımı söylemesi beni durdurmadı. O an öleceğimi bilsem yine durmazdım zaten. Arkadaşlarımdan birine bir şey olduysa kendimi asla affetmezdim.

"Nehir," bağırmaktan sesim kısılmak üzereyken minibüsten inen Nehir girdi görüş açıma. Gözlerimin dolduğunu o an fark ettim. Nehir'i görmek birkaç damla yaş akmasına sebep olmuştu hatta. Yanına gidip sarılırken zarar görüp görmediğini bile kontrol etme fırsatım olmamıştı.

"İyi misin, bir yerine bir şey oldu mu?" Saçlarını okşayıp konuşmaya çalıştım ama dudaklarımdan dökülen kelimeler pek anlaşılır değildi. Ağlamıyordum ama kendimi tuttuğum için bunu anlayışla karşıladı.

"İyiyim," derken kollarını etrafıma sardı. Biraz geri çekilip ellerimi yanaklarına koyarak vücudunun herhangi bir yerinde zarar olup olmadığını kontrol ederken devam etti konuşmasına.

"Asıl sen iyi misin?" Sesi yine normal tonunda çıkmıştı. Kendisinden çok benim için endişelenmiş gibiydi. Halbuki tehlikede olan kendisiydi.

"Özür dilerim," gözyaşlarım sözümü dinleyerek akmak yerine sabit durmayı seçti. Korkum gözlerimden okunuyor olacak ki Nehir beni göğsüne çekerek sarıldı. Bunun için beni sonrasında azarlayacağını biliyordum ama sanki tek ihtiyacım olan buymuş gibi başım göğsünde öylece durdum bir süre.

"Herkes iyi mi?" diye bir ses yükseldi arkamdan. Baha ne zaman yanımıza gelmişti bilmiyordum ama ben Nehir'den başkasını umursamadığım için kimseyi sormamıştım. Bu farkındalık kendimi kötü hissetmeme sebep olduğunda geri çekilip bizi izleyenlere baktım. Gürkan da Burak da gayet iyi gözüküyordu.

GEÇMİŞİN POSTACISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin