Eren Gökalp Ecran
01.11.2023
Evin içinde yine geziniyordum. Asla uyku girmiyordu gözüme. Bu artık bir yerde insanın kafasındaki seslerin yükselmesine sebep oluyor. Ve beynimin içindeki o şeytan en çok ses çıkaran lanet kaba ve kalın ses. Koltuğa oturduğumda neden yaşadığımı sorgulamaya başlamıştım. Annem yok babam ayrı kafalarda her an beni darlamaya müsait. Beni rahat bıraksa ve düşünmeme izin verse belki de şirketin başına geçmeyi ciddi ciddi düşüneceğim ama beni sıkıştırmadan 1 gün geçirmiyor. Hayat felsefesi oldu artık adamda.
En son yatağa gitmekten vazgeçip balkona çıktım ve uçsuz bucaksız İstanbul manzaramı izledim. Cebimden sigara paketimi çıkaracaktım ki paket cebimde yoktu. Bir küfür savurup kendimi tekli koltuğa bıraktım. Biraz kafamı dinlerken saatin 5 sularında olduğunu gördüm. Aradan bir kaç saat geçtiğinde artık güneşin doğuşunu izliyordum. Gözlerim çok ağrıdığı için hareketlendim ve odama çıktım. Üstüme siyah bir gömlekle siyah bir pantolon geçirdim.
Aşağı kata indim ve kendime acı bir kahve koydum çünkü tüm gün uğraşmam gereken adamlar ve yumruklamam gereken kansızlar vardı. Bu gün hem bir değişiklik olsun hem de adrenalin sayesinde mayışmayayım diye beyaz Mclaren canavara atladım. Koltukların dokusu bile o kadar iyi hissettiriyordu ki...
Her neyse son gaz bahçemden çıkıp kahvaltı için bi arkadaşımla buluşacaktım ki babam aradı. Telefonu açtım ve bekledim."Oğlum günaydın. Biliyorum bu aralar seni fazla sıkıyorum ama artık sana söylemem gereken şeyler var. Şirkete gelsen de anlatsam olur mu? Telefonda olmaz." dediğinde arabayı dönel kavşaktan u dönüşü yaptım.
"Geliyorum." dedim ve kapattım. Şirkete geldiğimde herkes bana selam veriyordu ama bir yandan da neden burda olduğumu sorguluyorlardı. Haklılar da aslında ben buraya toplasan 3 kere anca gelmişimdir. Bu şirkette hiç bilmediğim ve pis şeyler dönüyordu belliydi. Her neyse babamın odasına girdim ve bana sarılmasının bitmesini bekledim. Gözlerinin içi gülüyordu bana bakarken. Ama yıllar önce anneme o silahı doğrulturken beni sevmiş mi oluyordu?Yıllardır kendi başıma yaşıyorum. Her gece kabusla uyandığımı, annemi ne kadar özleyip kahrolduğumu, gecelerce uykusuz kaldığım günleri biliyor muydu acaba? Tabi ki bilmiyordu. Onun yüzüne bakarken düşündüğüm şeyleri savuşturdum.
"İyi ki geldin oğlum. Seni çok özledim. Şimdi geç karşıma da anlatayim olanları." dedi.
"Bak baba ne söyleyeceksen çabuk ol bir sürü işim gücüm var." dediğimde doğruyu söylüyordum."Ne işin gücün var oğlum? Sen okumuyorsun bile ne işte çalışıyorsun ne buranın başına geçiyorsun. Bak gerçekten bu konuşmayı bende yapmaktan bıktım ama ben çok yoruldum be oğlum. Artık söz anlatmaktan yoruldum bu insanlara. Yarın bir gün öldüğümde yerime geçemeyeceksin çünkü benim rızam olmayacak ve şirketteki kimse resmi bir evrak olmadan seni yönetici kabul etmez." dedi. Yeter artık bu adam ne zaman susacak?
"Baba yine başlayacaksan ben gidiyorum. Sadece anlatman gerekeni anlat vaktim gidiyor hadi."
"Oğlum bu söyleyeceğim şey ikimiz için de basit bir mesele değil. Önce sakin ol. Ve sakın hemen parlama. Yıllar önce annene o silahı doğrultmamın sebebi yine böyle şirkette otururken bilinmeyen numaradan bir fotoğrafın gelmesiydi. O karede annenle bu şirketi ortak yönettiğimiz Okan İpek vardı. Gülüşüyorlardı. Ben de sandım ki... Sandım ki annen beni en yakın arkadaşımla aldatıyor. Ama fotoğrafın ardı arkasını araştırmadan hışımla eve gittim ve olan oldu." dediğinde sinir katsayım habire artıyordu."Sen ne dediğinin farkında mısın? Annem sana nasıl böyle bir şey yapabilir? Melekti o! Melek. Madem doğru dürüst güvenmiyordun neden evlendin onunla? Senin bir yanlış anlaman benim annemin canına mal oldu. Allah kahretsin! Sen nasıl bir babasın ya? İnsan bunu düşmanına yapmaz sen oğluna yaptın! Lanet olsun senin gibi babaya! Sen bir tek annemi değil gülüşümü, hayallerimi, anneme göğüsümü gere gere anlatacağım başarılarımı her şeyimi elimden aldın!" derken tüm ofisi alt üst etmiştim. Kendime hakim olamayıp babamın yakasına yapıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurşunlara Dizili Beş Hayat
ChickLit"Hayat herkese eşit midir?" ya da "Kader nedir?" bunun gibi sorular insanların hayatında en az bir kez sorduğu sorulardır çünkü hayat kimseye eşit davranmaz ve kader önceden değişmeyecek bir biçimde belirlenmiş olay akışı anlamına gelse bile kimiler...