Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen ❤️ hepinize iyi okumalarrr 😗
***
"En Dip"Kaşları çatılmış ve oldukça öfkeli görünüyordu, öfkesini anlamama fırsat bile vermeden "Dakikalardır çalıyorum şu kapıyı! İnsanları endişelendirmekten zevk mi alıyorsun?" diye bağırmasıyla onu hiç görmediğim bir ifadeyle görmüştüm.
"Ne kapısı, ne çalması ya." dedim kısık bir sesle. Çünkü karşımdaki sinirliyse ortalığı boşuna harlamaya gerek görmüyordum.
"Zil çalmıyor anladık da kapıyı kıracaktım ulan nasıl duymazsın!" birkaç adım daha ilerlediğinde öfkeyle üzerindeki yağmurluğu çıkarmaya başladı öfkesini ondan çıkarır gibi. "Hadi sen duymadın, kimse mi yok evde?"
"Kimse yok. Güzide müştemilatta."
Başını ellerinin arasına alıp parmaklarıyla sertçe saçlarını karıştırdı. Burnundan soluduğu solukları sakinleşmeye başlamıştı. "Arasaydın?"
"Elene Hanım ulaşamadığını söyleyince arama gereği duymadım."
Ortadaki ada tezgahın tam karşıma gelen sandalyesine oturdu. Pantolonunun cebinden çıkardığı sakızı dudaklarına götürürken ben de karşısına oturup sakinleşmesini bekledim. Öfkelendiğinde korkunç görünüyordu ve ona hiç yakışmıyordu.
"Clause ile restoranda yemek mi yedin?"
"Evet."
"Umarım Hira yanındayken yapmışsındır bunu."
"Hira otoparkta bekledi."
Kaşları şaşkınlıkla havalandı. "Otoparktaydı. Hira toparktaydı ve Clause ile yalnızdın." Sol elini düşünceli bir edayla çenesinde gezdirdi. "Efsun, Clause'un ne kadar tehlikeli biri olduğunu tanıştığınız gece hissetmiş olman gerekirdi."
"Senden daha güvenilir biri olduğunu düşünüyorum."
Yüzüme donuk bir ifadeyle baktı ve yemin ederim ki gözbebekleri ansızın değişip yüz ifadesi açıkça gevşedi. Bu çiğnediği şeyin ne olduğunu gerçekten anlama vakti gelmişti. "Bak onu doğru söyledin." diyerek arkasına yaslandığında aramızdaki mesafe açılmasına rağmen yeşil irislerinin içindeki göz bebeklerinin büyüdüğünü görüyordum. "Ben aklından hangi fantazileri geçireceği bile belli olmayan herifin tekiyim. Mesela şu an-"
"Duymak istemiyorum." Kaşlarım her zaman olduğu gibi tek çizgi halindeydi.
Üzerimde evde giydiğim rahat kıyafetler vardı ve beni bu halde ilk görüşüydü. "Başka sakızın var mı?" dediğimde yaslandığı yerden doğrulup dirseklerini mermer adaya yerleştirdi. Paketi görmüştüm, eğer olumsuz bir cevap verirse yalan söylediğini anlardım.
"Ne kadar zeki ve iyi bir gözlemci olduğunu biliyorum Efsun."
Türkleri sevmeyen insanların Efsun ismimi kullanmasından nefret ederim ta ki onu tanıyana kadar.
Cebinden çıkardığı sıradan bir sakız paketini masanın ortasına attı. Paket boş olduğunu belli eden tok bir ses çıkarmış ve gevşek kağıt kapağı açık halde önüme serilmişti. Tam bir tane kalmıştı içinde.
"Ne olduğunu öğrenmek istiyorsan tek bir şansın ve tek bir yöntem hakkın var." Tek kaşını kaldırdığında gözlerindeki ormanda ağaçlar yeşerdi. Tam tepemizdeki lambadan yayılan ışık benim gözlerimin rengini açtığı kadar onunkini de açıyordu. Bir tilkide olması gereken tüm sinsi ifadeler yüzünde peyda olmuştu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYAMETİ ZORLAMAK
RomanceYıl 2039; İstanbul Yunan işgalindeydi. Ofelya Zaharyas, dokunmanın, sarılmanın bile yasak olduğu sıkı kurallarla yetiştirilmiş bir genç kızdı. Kozasına sarılı altın bir kelebekken potansiyelinin farkında bile değildi. Sahte milliyetçiler, askerler...