17. Tünel

164 15 22
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz çoook mutlu olurum. 🫶🏻

Şimdiden hepinize iyi okumalar <3 <3

Sonraki bölüm duyurusunu hem buradan hem de Instagram'dan yaparım. Takipte kalınnn 😘😘

Hayko Cepkin, Kubilay Aka- Gamzendeki Çukur 🎶🎶

***

"Tünel"

Karışık bir playlistten çalan şarkıya eşlik ederken ikinci kez kek yapıyordum. Yaparken bu denli keyif alıp piştikten sonra elimi bile süremiyor olmak garipti. Gözümün önünden geçen eski anılarımla baş etmeye çalıştım. 

Gerçekten kek çırparken düşündüğüm şeyler hayat sorgulatıyordu. Kapının kırılır gibi açılıp sertçe kapanmasıyla beraber irkilip küçük bir çığlık attım. Korkulu gözlerle mutfak kapısının önünde beliren nefes nefese kalmış Çağlar'a baktım.

"İyi misin sen?" dedi soluklarının arasında. "O piç nerede?" Telaşla yanıma gelip kollarımı tutup sağıma soluma bakmaya başlayınca elimdeki çırpma telini kekin içine attım. "Ne yapıyorsun Çağlar! Ödümü koparana kadar gayet iyiydim."

Öyle derin bir soluk verdi ki omuzları düştü. Başını omzuma bıraktığı an dünyam bir kez daha başıma yıkıldı. Parmakları iki omzumu tutuyordu hala. "Korktum ulan." dedi kendi kendine. "Sonat nerede?" Bu defa banaydı serzenişi. 

Omzumdaki elleri titriyordu. Avucumu göğsüne yerleştirip ittirdim. "Korkacağın bir şey yok gördüğün gibi." Güçlükle yutkunduğunu gördüm. "Ayrıca Sonat ne alaka şimdi? Günler sonra dönüyorsun ve ilk sorduğun şey Sonat mı? Nereden bileyim?"

"Ulan Hira." Şakaklarını ovuşturup söylenmeye devam etti. Öfkeliydi ama bana göstermemek için sakinleşmeye çalışıyordu, eli titriyordu. "Sen..." deyip gözlerimi kıstım. "Sonat'ın burada olduğunu düşündüğün için mi geldin yani?" Gerçekten kırılmış gibi çıkıyordu sesim. 

Artık idrak etmem gereken bir gerçek vardı ki o da Çağlar'ın duygusal olarak umurunda olmadığımdı. Ona kızmaya da hakkım yoktu çünkü bana karşı duygusal bir şeyler hissetmediğini bile bile ona aşık olan bendim. Belki biraz fazla yakınlaştığı için olmuştu ama... 

Önüme dönüp onu yok saydım, çırpma telini tekrar elime aldığım sırada çalan şarkının farkındalığıyla boğazım düğümdendi. 

"Bak gülüm benim kafam karmakarışık." diyordu bilmediğim şarkıda. İkimizin de sessizliğine denk gelmişti ve sanki Çağlar'ın sözleriydi.

"Tek gülle sarmaz güçsüz hep bu sarmaşık." Gözlerinin içine bakıp histerik bir gülüş attım. 

"Benim gönlüm gelene gidene bir hayli alışık." Sözler biter bitmez daha fazlasını duymak istemediğim için şak diye kapattım. Sanki Çağlar içini dökmüştü ve daha fazlası bana ağır gelecekti.

Önüme dönemedim, bir süre gözlerine baktım. Günlerdir hasreti olduğum gözlerinde değişik duygular parıldıyordu. Yanıma iyice yaklaşıp tam karşımda durdu, tezgahta duran telefonumdaki tuşa basıp şarkıyı devam ettirdi. 

"Dur gitme, gece sonunda doğacak altın ışık. Ben sussam sen duysan artık bağıramam. Savaştığın yolda seni koruyamam. Dur. Sen gidersen yaşayamam kadın. Dur. Gamzenin çukurunda uyurum kadın."

KIYAMETİ ZORLAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin