7

307 24 32
                                    

Sim Jaeyun artık resmî olarak evliydi. Bir kocası vardı. Birbirleriyle fiziksel bir bağdan başka hiçbir ortak yönleri olmasa da artık bir aile olmuşlardı. İki kişilik bir aile...

Bundan beş yıl önce, 20 yaşındayken, babası daha ölmeden Jake'i evlendirmek için sürü içinden omegaları değerlendirirdi. Jake'in bir sonraki sürü lideri olacağı kesindi. Bu nedenle sürü liderinin eşi ünvanını taşıyacak kadar zarif, yetenekli ve güzel bir kız omega bulmak için kolları sıvamıştı.

Daha önce hiç kimseye ilgi duymamış olan Jake ise bu işe hiçbir zaman sıcak bakmadı. Kendisine getirilen omegaların hiçbirini beğenmiyor, hepsine yüz çeviriyordu. Bu durum babasını kızdırsa da Jake geri adım atmıyordu. O hayatında hiçbir zaman geri adım atmamıştı.

Ona reddettiği güzel kızların yerine kendisinden daha baskın bir cinsiyete sahip bir erkekle evleneceğini söyleselerdi belki de kızlardan birini kabul edebilirdi.

Evin kapısının önünde durduklarında Jake bunları düşünüyordu. Çünkü kapının önünde sadece ikisi vardı ve gergin ortam aklına her türlü fikri getiriyordu.

Heeseung, Jake'e baktı. Kapıyı açmadan önce onu baştan aşağı süzdü. Daha sonra Jake'in elinden tuttu. Onu kendine doğru çekerken tahta kapıyı aralamıştı.

"Hazır mısın?" dedi Heeseung, düz bir ifadeyle.

"Neye?" diye sordu Jake. Bu soru Heeseung'u güldürmüştü.

"Neye olacak? İçeri girmeye."

Jake sinirli bir ifadeyle başını salladı. Bu adamın alaycı tavırlarından nefret ediyordu. Şimdi bir de her gün onunla aynı evde kalmak zorundaydı. Bundan büyük bir işkence olabilir miydi?

Heeseung Jake'i gelin pozisyonunda kucağına aldığı an kısa olan adamın yüzü ateş kadar sıcaktı. Yanakları pembeleşmişti ve utançtan bir süre elini nereye koyacağını bilememişti.

Heeseung onu elinde tüy tutuyormuşçasına kolayca taşıyarak üst kata çıkardı. Jake'i yavaşça yatağına yatırdıktan sonra bir süre ona üstten bakmayı sürdürdü.

"Ne yapacağız şimdi?" diye sordu. İkisi de ne yapmaları gerektiğinin pek tabii farkındalardı. Heeseung bunu ne yapmaları gerektiğini bilmediğinden soruyor değildi. Jake'ten bir söz duymalıydı. Hala kararlı bir şekilde tek beden olmak istiyor mu öğrenmeliydi.

Jake dirseklerine dayanarak hafifçe doğruldu. "Ne yapmamız gerektiğini biliyorsun." dedi. Sesi kendinden emin değildi. Güpegündüz korkuyordu. Saklamaya çalışmasının da işe yaradığı yoktu. Her şey ortadaydı. Bir tek tir tir titremediği kalmıştı.

Heeseung onun bu korkak haline karşı kaşlarını çattı. Vücudunda sinirle dalgalanmayan tek bir hücre bile yoktu o an.

Jake'in üzerine çıktı. Karşısındaki oğlanın sırtı ani hareketle yatakla buluşmuştu.

"Bunu yapmak için kendini bu kadar zorlayacaksan sana asla dokunmam Sim Jaeyun!"

Jake ona baktı. Üzerinde kaşlarını çatmış, damarları belirginleşmiş, büyük vücudu kasılmış bir şekilde duran adam çok yakışıklı gözüküyordu. Fakat şu an konu bu değildi.

"Lee Jaeyun." dedi Jake onu düzelterek. "Ben senin istediğini yaptım. Sıra sende, sevgili kocacığım."

Heeseung'un çatılı kaşları havalandı. Jake'in ciddi anlamda kendisinden korktuğunu biliyordu. Buna rağmen cesaretle konuşuyor, dikbaşlılık gösteriyordu. Heeseung bundan etkilendiğini itiraf etmeliydi.

"Biz... bunu yapmazsak yarınki törenleri gerçekleştiremeyiz." dedi Jake.

Heeseung başını iki yana salladı. Bu lanet tören işlerinden nefret ediyordu. Kasabada kalmak için bir nedene ihtiyacı olmasa kesinlikle Jake ile evlenmezdi. Ayrıca Jake'in de bunu istemeyerek yaptığını biliyordu. Bu işleri hiç kolaylaştırmıyordu.

BITE ME {HEEJAKE}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin