16

102 15 6
                                    

Heeseung elindeki haritayı bir kez daha kontrol etti. Arabayı Sunghoon kullanıyordu. O ise haritayla oynuyordu işte. Saat gece ikiyi geçiyordu ve hem kendisi perişan haldeydi hem de Jake'in o halde olduğunu düşünüyordu. En çok da bundan nefret ediyordu. Jake'i o şekilde göreceğini düşünmek bile istemiyordu. Şimdiye kadar ona ne yapmışlardı? Kim bilir onun aklına nasıl girmişlerdi.

Heeseung bugün bininci kez kızdı kendine. Nasıl Jake'i yalnız bırakırdı? Düşmanın kendisine bu kadar yaklaşmasına izin vermişti. Kocasını kaçırmışlardı. Eğer kendisine en yakın olanı koruyamıyorsa bu kadar güçlü olmasının ne anlamı vardı ki? Jake'i koruyamayacaksa kendinden dünyanın en iyisi diye söz etmemeliydi. O şu an bir insandan bile daha güçsüzdü.

"Tamam artık." dedi Sunghoon. Kendi son model arabasının gazına ucunda ölüm yokmuş gibi basıyordu. Eğer hızını yavaşlatırsa Heeseung'un lensle rengi değiştirilmiş gözlerinden alev çıkabilirdi.

"O orospu çocuğunu doğduğuna pişman edeceğim." dedi Heeseung sakince. Tabii bunu sakin olduğu için değil gücü olmadığından bu şekilde söylemişti. Yoksa tüm dünyanın kendisini duyması için gücünün yüzde birini bile kullanmasına gerek kalmazdı.

"İlk önce kocanı bulalım." dedi Sunghoon. "O itin dersini sonra vereceğiz."

"İyi misin Heeseung?" diye araya girdi Niki. Heeseung'un durumu hiç de iyi gözükmüyordu.

"Bağ çok zayıf daha. Çok etkiliyor bu yüzden. Eğer ben böyleysem o..."

"Jake hyung güçlüdür." dedi Jaekyoung onun sözünü kesip. "O bundan çok daha büyük acılara katlandı."

Jake'in hayatı kötü anılarla, zorluklarla doluydu. Her ne kadar arada bir patlasa da bunlardan sağ çıkmayı hep becermişti. Ne kadar düştüyse o kadar ayağa kalkmıştı. Bu kadar kolay zarar görecek biri değildi. Onu sürünün gençlerinin idolü yapan da buydu. Bitmek bilmeyen hırsı, azmi, enerjisi, zekası... Sürüdeki tüm gençlere favorileri sorulduğunda ağızlarından tek bir isim çıkardı.

Bu ünvanı kazanmak için çok çalışmıştı Jake. İnsanlar onu sevsin diye elinden geleni yapmıştı. Herkese iyi davranmış, kimseyi birbirinden ayırmamıştı. O bir liderdi. Gerçek bir liderdi. Doğuştan bu makama layıktı. Bu sürüde onun kadar zirveye yakışan kimse yoktu.

Fakat Jake'in bu yolu seçerken dikkat etmediği bir unsur vardı. Zirve demek yalnızlık demekti. Sırtını kendinden başka birine dayayamamak demekti. Arkanda kimsenin durmaması demekti. O beş yıl boyunca yalnızdı. Evet yanında arkadaşları vardı ama nereye kadar? Herkesin kendi görevi vardı ve yine herkes ondan bir şeyler bekliyordu. Arkadaşları bile ondan birçok şey yapmasını bekliyordu. Jake bunu bilerek bu konuma gelse de bu kadar zorlanacağını tahmin etmemişti.

"Biliyorum." dedi Heeseung. "Onun güçlü olduğunun farkındayım. Güçlü olmak başına gelen her şeyi kolaylıkla sindirmek anlamına gelmiyor ama. O şu an orada yalnız. Yanında kimsesi yok. Ne halde kim bilir! Peki ben? Eğer böyle olacaksa ben ne işe yarıyorum ki?"

Bunun üzerine kimse bir şey diyemedi. Sunghoon zaten Heeseung'a karşı ağzını açmaması gerektiğini biliyordu. Jaekyoung ve Niki ise kendilerini en az Heeseung kadar suçlu hissediyorlardı. En az onun kadar Jake'in burada olmamasından kendilerini sorumlu tutuyorlardı. Özellikle Niki arkadaşının başına gelebilecekleri düşündükçe çıt çıkartamıyordu.

Boğucu atmosfer karanlık bir binanın önüne geldiklerinde son buldu. Heeseung, Jake'in burada olduğunu biliyordu. Onu hissedebiliyordu. Jake'in de kendisini hissetmesini umuyordu. Burada olduğunu, onun için geldiğini bilmeliydi.

Binayı koruyan kurtlar vardı. Diğerleri Heeseung'a Jake'i bulmasını söylediler. Burayı kendileri halledebilirlerdi. Ona hızlıca alan açtılar ve Heeseung binanın içine daldı. Şaşırtıcı bir şekilde binanın dışında onlarca kurt olmasına rağmen içeride kimse yoktu.

BITE ME {HEEJAKE}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin