"Amca, bir şey mi oldu?" dedi Heeseung. Jeff amcası ile daha dün konuştuklarından bugün onu neden aradığını merak etmişti. Jake ortalıkta yoktu ve eğer onlara da bir şey olduysa Heeseung bunu kaldıramayabilirdi.
"Heeseung, kapının önünde bir not var. Sana gelmiş oğlum. Önemli diye düşündüm."
Heeseung'un bakışları Niki ile kesişti. Jay ve Niki'nin de duyabilmesi için telefonu hoparlöre aldı. "Notu oku amca."
"Heeseung'a, diye başlıyor. Bu sadece bir uyarı, yazıyor oğlum. Biz ne demek istediğini anlamadık. Belki sen anlarsın."
Heeseung'un ifadesi sertleşti, karardı. Notun kimden geldiği hakkında bir tahmini vardı. Kimden bahsettiğini ise çok iyi biliyordu. "Herhangi bir adres yazıyor mu?" diye sordu.
"Adres yok ama birkaç tane sayı var. 12-35-06." dedi amcası.
"Tamamdır amca, siz iyisiniz değil mi?"
"Bir iyiyiz oğlum. Sen iyi misin asıl?" Amcasının sesi endişeliydi.
"İyiyim. Kapatıyorum." Heeseung amcasının bir şey demesini beklemedi. Telefonu kapatıp cebine attı ve dikkatini önündeki iki adama verdi.
"Bu neydi şimdi?" diye sordu Jay. Oldukça öfkeli gözüküyordu. İçinde nasıl fırtınalar döndüğünü kimse bilmiyordu o an. Jake, çocukluk arkadaşıydı. En yakın arkadaşıydı. Ona o kadar büyük bir değer veriyordu ki hiçbir şey bilmemek canını yakıyordu.
"Not Jake ile ilgiliydi, değil mi?" dedi Niki. Heeseung başını olumlu anlamda salladığında gözlerindeki endişe katlanarak arttı.
"Arkadaşımız senin yüzünden kaçırıldı demek öyle mi!" Jay hışımla Heeseung'un yakasını kavradığında bu sefer müdahale etmemişti Niki. Yıkılmakla meşguldü çünkü.
Heeseung, Jay'in elini ittirdi. "Benimle kavganı onu buraya sağ salim getirdikten sonra et." dedi. Kadife sesi güçsüz çıkıyordu. Jake uzaktaydı. Heeseung, gittikçe kendini kaybetmeye başlıyordu.
"Onu nasıl bulacağız?" dedi Niki. "Sayılar ne anlama geliyor?"
"Lokasyon olduğunu düşünüyorum." dedi Heeseung. "Merak etmeyin, kimse ona zarar vermeye cesaret edemez."
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" diye sordu Jay. Hala sakinleşmiş değildi. Ki sakinleşecek gibi de gözükmüyordu.
"Çünkü o benim. Onu benden alamazlar. Biri onu kaçıracak kadar tanıyorsa bunu da biliyordur." Saf bir kesinlikti bu. Kimse Jake'e dokunamazdı. Kimse onun saçının tek bir teline bile zarar veremezdi. Heeseung'u tanıyan biri, Jake'i tanıyan biri bunu yapmanın sadece kendi sonunu getirmekle kalmayıp yedi ceddini yer yüzünden silmek anlamına geldiğini bilirdi. Bu yüzden ona dokunmaya cesaret edemezlerdi. Bu sadece bir uyarıydı. En azından şimdilik.
Heeseung güçlenmezse, geçmişi tamamen kabul etmezse onların kendi etrafındakilere zarar verebileceklerini biliyordu. Bu yüzden ilk önce Jake'i kurtarmaya sonra da eski sıfatını geri kazanmaya odaklanacaktı. Yer yüzünde hiç kimse onun olana dokunamazdı.
"Planın ne?" diye sordu Niki.
"Eve gitmeliyim."
"Olmaz." dedi Jay.
Heeseung'un ona bakarken kaşları çatıldı.
"Sana gram güvenmiyorum, tamam mı? Evine gidip ne yapacağını biz nereden bileceğiz? Jake yeterince tehlikede zaten. Onu daha fazla riske atamam."
Niki de Jay'e katılıyordu. Heeseung'un Jake'i bulmak istediği açıktı ama ona yüzde yüz güvenemezlerdi. Sonuçta o daha önce sürülerinden alfaları öldürmüştü ve Jake'i de pek sevdiği söylenemezdi. İkilinin ona güvenmek için hiçbir nedenleri yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BITE ME {HEEJAKE}
FanfictionBir kehanet bu, Sim Jaeyun. Her ne kadar sen inanmasan da bizi bir araya getiren şey kaderin oyunu.