Sim Jaeyun, gözlerini yatağında açtı. En son hatırladığı şey boynuna batırılan dişlerin verdiği acıydı. Bununla birlikte bedeni üç gün üst üste ava çıkmışçasına yorgundu. Kaslarının ağrısı bıçak yarasından bile keskin bir sancı duymasına sebep oluyordu.
Jaeyun ilk andan itibaren kendindeki değişiklikleri fark ediyordu. Kaslarının bu kadar ağrıması büyümelerinden kaynaklanıyordu. Görüşü her zamankinden bin kat daha iyiydi. Algıları saf su kadar berraktı. Koku duyusu bile gelişmişti. Bunların hepsi bir enigmanın bağı olmanın avantajıydı.
Jaeyun yatağından zorla kalkarken kendindeki bu değişiklikleri arkadaşlarının da fark edeceğini biliyordu. Onu korkutan da buydu zaten. Sürüsüne saldıran, alfaları öldüren bir adamın bağı olmayı arkadaşlarına nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Bunun üzerine bir de güçlenmişti. Hem de o adam sayesinde. Sürüsünü daha iyi koruyabilecek bir hale gelmişti ama bu yine o adam sayesindeydi.
Jake bu düşünceden nefret etti. Ona hem zarar veren hem de fayda sağlayan bu adamdan kurtuluşu yoktu. Ömrünün sonuna kadar ona bağlı kalmak zorundaydı. Ve biliyordu ki ilerleyen zamanlarda yavaş yavaş ona bedenden öte, ruhen bağlanmaya başlayacaktı. İkisinin arasındaki asıl savaş birbirlerinden gerçekten kopamayacak zamana geldiklerinde onları zorlayacaktı.
İşte bu olmadan önce Jake'in bu adamdan kurtulması gerekiyordu. Fakat ne bu adamın kim olduğunu biliyordu ne de ondan ne istediğini. Bir intikam peşinde olduğunu anlamıştı ama bu intikam neydi? Jake hem bunu bilmek istiyordu hem de enigma kavramının tam olarak ne olduğunu. Jake bunun bir lanetten çok ötesi olduğunu düşünüyordu. Yüzyıllar boyunca kimse katliam yapmamış olamazdı. Başka enigmaların da doğmuş olması gerekiyordu.
Jake'e göre lanette bahsedilen enigma bir metafordu. Hapsedilen canavara verilen bir isimden ibaretti sadece. Jake, Heeseung'un bulunduğu enigma formunun bir kurt türü olduğu ihtimalini benimsemişti. Ona en mantıklı gelen buydu. Bunun da üzerine gidip Heeseung'un gerçekte nasıl biri olduğunu öğrenecekti.
Yataktan çıktıktan sonra ilk işi ayaküstü bir şeyler atıştırmak oldu. Çok açtı ama yemek yemek içinden gelmediğinden ağzına birkaç parça atmakla yetindi. İkinci işi ise hızlı bir şekilde ortak binaya gitmek oldu. Avdan sonra gelen çok kişi olmayacağını düşünmüştü ama kurtların çoğu buradaydı.
Jake bunun nedenini çabuk kavradı ve bir lider olarak bu kadar önemli bir şeyi unuttuğu için kendine kızdı. Baharın ilk ayının son haftası Seul'de yaşayan sürüler arasında bir festival düzenlenirdi. Avın hemen ardından yapılan bu etkinlik lezzetli yemekler, güç gösterileri, genç kurtlar arasında rastgele randevular ve çok daha fazlasını içerirdi. Sürüler hem aralarındaki barışı hem de diğer sürülerin yapısı hakkındaki bilgilerini tazelerlerdi.
Bu yıl bu etkinliği düzenleyecek olan onların sürüsüydü. Binada toplanan kurtlar çoktan hazırlıklara başlamış gibi gözüküyordu. Jake teker teker hepsine selam verdi. Daha sonra odasına gitti. Beklemediği bir manzarayla karşılaştığında şaşırmıştı. Niki ve Jay odanın ortasında durmuş onu bekliyorlardı. Ciddi yüzlerle.
"Beyler, yine bir saldırı mı oldu? Ne yapıyorsunuz burada böyle dikilerek?"
"Daha kötüsü." dedi Niki. Gözlerini Jake'e dikmişti.
"Bir şey olup olmadığını sen açıklayacaksın." dedi Jay. Jake uzun zamandır onu bu kadar sinirli görmemişti.
"Beni korkutuyorsunuz." Jake içeri girip kapıyı kapattı.
"Bize karnını göster." dedi Niki. Bunu derken çoktan Jake'in yanına ulaşmış ve tişörtünün eteklerinden tutmuştu. Jake onu engelledi. Niki ısrarla tişörtü tutunca Jake onu itmek zorunda kalmıştı ama bu itiş gereğinden fazla güç barındırdığı için Niki'nin sırtı arkadaki duvara çarpmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BITE ME {HEEJAKE}
FanfictionBir kehanet bu, Sim Jaeyun. Her ne kadar sen inanmasan da bizi bir araya getiren şey kaderin oyunu.