17

38 10 10
                                    

Saat gece dördü geçiyordu. Evde ayakta olan sadece iki kişi vardı ve onlar da Heeseung ile Jake'ti. Jake artık açlığa dayanabilecek durumda değildi. Yemek yemeyeli bir günden az süre olsa da kurtların açlık seviyesi insanlarınkiyle karşılaştırılmamalıydı. Şu an bir parça et için katliam yapabilecek kadar gözü dönmüş hissediyordu kendini. Dayanabilmesinin tek sebebi Heeseung'un mutfağa yaydığı feromonlardı.

Tezgahın üstündeki ışık açıktı. Ocağın üstünde et, önünde Heeseung vardı. Jake onun kendisi için yemekleri ısıtmasını izledi mutfak masasının lüks sandalyesinde otururken. Üzerinde sadece eşofman bulunan kocasının sırt kasları çorbayı karıştırırken kasılıyordu. Bu bir görsel şölendi. Jake ağzının sulandığını inkar edemezdi. Nefis yemek kokusundan mı Heeseung'un seksi vücudundan mı orası belli değildi gerçi.

Heeseung ocağın altını kapattıktan sonra çorbayı ve et yemeğini Jake'in önüne koydu. Onun karşısına oturdu ve yemesini bekledi. "Annem yaptı. Eli lezzetlidir." dedi.

Jake ona gülümseyerek baktı. Babasının Heeseung'un sürüsünü katlettiğini daha sadece birkaç saat önce öğrenmişti. Bu iç karartıcı olaya rağmen Heeseung'un bir aile ile büyümesine o kadar seviniyordu ki. Ona güzel yemekler yapan bir annesi olması harikaydı. Jake bunun eksikliği ile büyümüştü. Heeseung'un her ne kadar biyolojik olmasa da annesi ile büyümesine mutluydu.

"Gerçekten çok güzel." dedi Jake et yemeğinden bir kaşık aldıktan sonra. Kurtlar için en lezzetli besin etti. Jake etin iyi pişmiş olmasına dikkat ederdi. Kendi yemeğini yaparken de özenle pişirirdi. Heeseung'un annesinin yaptığı yemek tam ağzına layıktı.

Heeseung onun iştahla yediğini gördükçe daha da büyük gülümsüyordu. Tabii bir tarafı hala buruktu. Kocası o ıssız binada saatlerce aç susuz beklemişti. Bunun için Shin'i ölmekten de beter edecekti. Şimdilik ise ana odaklandı. Jake'in kendi yaptığı yemekleri de bu kadar iştahla yediğini düşündü. Tabii Heeseung'a sadece basit bir eline sağlık demekle yetinirdi. Yine de Heeseung onun beğendiğini anlayabiliyordu.

"Gerçekten sana hiçbir şey yapmadılar mı?" diye sordu Heeseung. "Yalan söylediğini anlayabiliyorum Jake. Kalbin deli gibi atıyor."

Jake boş tabakları üst üste koyup kenara aldıktan sonra loş ışığın altında harika gözüken kocasına ciddi bir ifadeyle baktı. "Fiziksel hiçbir şey yapmadılar bana."

"Ne demek bu?" Heeseung'un kasları gerilmişti.

"O adam benimle konuşmaya geldi sabah." dedi Jake. "Bana bazı şeyler anlattı. Doğrular mı emin değilim ama inandırıcı oldukları kesindi."

Heeseung'un bakışları sert bir hal aldı. Ellerini masada birleştirdi ve kocasına anlatmasını işaret etti. Jake anlatmak istemiyordu. Heeseung'un onun bir şeyler bildiğini öğrenmesini istemiyordu ama anlatmazsa da Shin'in elinde büyük bir koz olacağının farkındaydı.

"Beni öldürmeyeceğini çünkü senin ben ölürsem kaybedecek hiçbir şeyinin kalmayacağını söyledi."

Heeseung bu cümlenin doğru olduğunu biliyordu. Jake'i öldürmek istemesinin en büyük nedeni buydu zaten.

"Bana... seninle alakalı bazı şeyler anlattı." dedi Jake.

"Ne anlattı?" diye sordu Heeseung. Jake'in ifadesinden kendisinin açıklamaktan hoşlanmayacağı şeylerin ortaya çıktığını anlamıştı çoktan ve bunun hoşuna gittiği söylenemezdi.

"Ben lanetliymişim." dedi Jake. Suyundan bir yudum aldı. "Babam da bu laneti bozmak için senin... sürünü... katletmiş." Anlatmak çok zordu. Jake gözlerinden yaşların geleceğini düşündü. Kendine engel olmaya çalıştı. Ağlamanın zamanı değildi. Zaten kendini suçlu hissediyordu. Üzerine bir de ağlamak istemiyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: a day ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BITE ME {HEEJAKE}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin