4. Özür

1.5K 229 372
                                    

-Minho'nun ağzından-

Yaklaşık bir haftadır okula gitmiyordum. Han Jisung farkında olmadan beni epey etkilemişti, reddedilişimden sonra afallamıştım.

Ortada ciddi bir teklif bile yoktu, sadece oda arkadaşlığına böyle tepki verdi...

Hyunjin çizim yapmak için dışarı çıkmıştı. Meleğinin yüzünü unutmaması gerektiğini söyleyip tepelerdeki ormanların birine gitti. Bu çocuk delirmişti, yakında bu heykele isim takmasından korkuyordum.

Odada yalnız kalınca rahatlamıştım. Changbin ve Seungmin de ben depresyona girdim mi hiç karışmazlardı.

Arkadaşlarımı bu yüzden seviyordum... Üçü de beni çok iyi tanıyordu ve gerektiğinde birlik olmayı, gerektiğinde rahat bırakmayı biliyordu.

Yatağımda dönüp sırtüstü uzandıktan sonra tavana bakarak kendi kendime mırıldandım. "Kaç yıl oldu Minho... Sence de artık Han Jisung'u unutman gerekmiyor mu?"

Kara kara düşüncelere dalmışken kapı çaldı. Hyunjin'in elinde yine bir ton çizim eşyası olabileceği aklıma gelince onun olduğunu ve kapıyı açamadığı düşündüm. Uykulu halimle ayaklanırken saçlarım kabardı.

Kapıya yöneldiğim sırada bir daha çaldı, bugün normale göre gayet kibar tıklıyordu.

"Geldim Hyunjin, geldim."

Açtığımda karşımda Han Jisung duruyordu. Üst vücudumun çıplak olduğunu görünce hemen bir eliyle gözlerini kapatıp diğer elini ikimizin arasında salladı ve bağırmaya başladı.

"YA! NEDEN ÇIPLAKSIN?! YEMİN EDERİM HİÇBİR ŞEY GÖRMEDİM VE DÜŞÜNMEDİM. SADECE SENİNLE KONUŞMAYA GELMİŞTİM-"

Deli gibi bağırdığı için bana yakın olan bileğinden tutup onu içeri çektim, kapıyı üzerimize kapattım.

"Neden koridorda terör estiriyorsun? Duyan da sapık sanacak. Erkek yurdunda ilk defa mı çıplak vücut görüyorsun?"

Jisung yavaşça gözlerini açıp önce yüzüme, sonra vücuduma, sonra tekrar yüzüme baktı. Tedirgin görünüyordu.

"Artık bir şeyler giy üstüne..."

İç çekip arkadaki dolaba yöneldim. Raftan rahat bir kıyafet ararken az öncekine göre daha sessiz bir tonda "Geçen gün kapıyı yüzüme çarpan beyefendiyi şimdi odamda bulmamın sebebi nedir?" dedim.

Şu anda bana dönük olduğunu hissedebiliyordum. Dudaklarını çok açmadan mırıldandı. "Odanda bulmak mı? Sadece kapıda bir şey diyecektim. Beni içeriye çeken sensin..."

"Neyse, buyur Jisung

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



"Neyse, buyur Jisung. Ne için gelmiştin?" derken üstümü giyip ona dönmüştüm bile. Kollarımın göğsümde çapraz olması ona bir nevi tepki göstermek istediğimi kanıtlamıştı.

"Minho ben... Özür dilerim..."

Bunu duyunca bütün ifadem değişti.

Çok tatlı söylemişti çünkü.

Resmiyeti ilk defa bırakmıştı...

Bir süre nefesim kesildi, olduğum yerde dondum kaldım. Başını aşağıya eğince iyice belli olan kirpiklerine baktım sadece. Suçlu hissettiği yüzünden okunuyordu, minik dudağı büzüldüğünde şirin durmuştu.

"Ne için özür diliyorsun? Dün beni rencide ettiğin için mi yoksa Yang Jeongin'le onca zaman dedikodumu yaptığın için mi?"

"Ne- hayır- yani şey... Aslında kapıyı yüzüne çarptığım için özür dilemeye gelmiştim. Bir haftadır okula gelmiyorsun, belki de sebebi benimdir diye düşündüm. Sorumluluğumu yerine getirmek istedim."

"Senin yüzünden okulu bir hafta asmak mı? Bu kadar önemli biri olduğunu sanma."

Kendime bile yalan söylüyordum. Tamamiyle onun yüzünden bu haldeydim.

Ama asıl olay Jisung'un arkadaşlarımın önünde beni reddetmesi değildi, başkalarıyla dedikodumu yapması ve zorba olduğumu sanmasıydı. Ben sadece onunla iletişim kurmak istemiştim oysaki...

Son cümlelerimi soğuk bir ifadeyle söyleyince o da başıyla onayladı. "Haklısın, az önce gereksiz bir tribe girdim. Jeongin'le senin hakkında konuştuğum için de üzgünüm. Konuyu o başlattı, ben de farkında olmadan çok laf yaptım sanırım."

"Jeongin başta ne dedi ki?"

"Senden hoşlandığımı düşündü- yani saçma sapan şeyler söyledi işte. Ben de panikledim. Neyse bunlar önemli detaylar değil, tekrardan özür dilerim."

Elini dirseğine götürmüş, siyah tişörtünün kolunu düzeltiyordu. Farkında olmadan pot kırmıştı.

Yüzümde kötü bir gülümseme belirirken göğsümdeki kolları çözüp serbest bıraktım. "Han Jisung... Sen var ya..."

Sesim tamamen değişince ürküp sıçradı, bir adım geri çekildi. "Ya! Bu şeytansı ifade de ne?!"

Ben de bir adım yaklaşıp aramızdaki mesafeyi geri kapattım. "Jeongin sana benden hoşlanıp hoşlanmadığını soruyor, sen de panikleyip kendini korumaya alıyorsun ve benim dedikodumu yapıyorsun. Bundan ne anlam çıkarmamı bekliyorsun?"

"Ne alaka, ben öyle mi dedim?! Kendimi savunmam için ortada gerçekten öyle bir durum olması gerekir!"

"O zaman neden zorba olduğum yalanını ortaya attın? Hayır yani, ciddi ciddi böyle düşünseydin ve benden korksaydın yurt odama kadar gelmezdin herhalde."

Bununla seslice yutkunup gözlerime baktı, diyecek bir şeyi kalmamıştı. Bense hâlâ keyifle sırıtıp mimiklerini izliyordum, kaybetmiş gibi görünüyordu.

"Neyse ne, olayları istediğin şekilde anlayabilirsin. Ben özrümü diledim, içim rahat. Artık okula gel de vicdan azabı çekmeyeyim. Senin yüzünden derslerime odaklanamıyorum!" deyip bir hışımla kapıya yöneldi. Minik ellerini yumruk yapınca sinirli görünmüyordu, sadece komik duruyordu.

Hızla koridorun sonundaki merdivenlere ilerlerken ben de kapıya çıktım. Alaylı bir tonla "Beni bu kadar özlediğini bilseydim önceden dönerdim!" dedim.

Arkası hâlâ dönükken koridorun ortasında elini havaya kaldırıp orta parmak çekti. Bununla seslice kahkaha attım, neyse ki kimse görmemişti.

Dindar birine göre fazla yaramazdı, ilk defa böyle bir şey yaptığını görmüştüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Dindar birine göre fazla yaramazdı, ilk defa böyle bir şey yaptığını görmüştüm. Bana nihayet kendini açmıştı ve tavırları oldukça rahattı.

"Her hareketin hakkında daha da çok meraklanmamı sağlıyor Han Jisung..."



🥀🥀🥀

Kiss in Church | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin