19. Kurabiye

1.2K 201 156
                                    

Aşağıya indiğimde Jisung hüngür hüngür ağlıyordu. Panikle yanına gidip dizlerinin önüne çömeldim.

"Hey... Sakin ol-"

Üstüme çullanıp sımsıkı sarıldı. "Şimdi ne olacak Felix? Her şey bitti işte. Onunla sadece arkadaş olarak kalmak istemiştim ama beni yanlış anladı..."

Bir süre sakinleşmesi için bekleyip sırtını sıvazladım. İnsanlar bununla rahatlıyormuş, onu fark ettim.

"Her şey düzelecek Jisung~"

Kenardaki peçeteyle burnunu sildikten sonra koca bir bardak suyu kafasına dikti. Bununla yutkundum, epeydir su içmemiştim.

Bakışımı görünce yorgun yorgun gülümseyip içeriden bana da su getirdi, tıpkı onun gibi tekte içtim.

Biraz daha sohbet edip içini döktükten sonra tamamen kendine gelmişti. Gece yarısına doğru modu yükselmişti.

-Dur ya, kurabiye yapalım.

-O ne?

-İnsanların yaptığı bir tatlı. Buna bayılacaksın, zevklerini az çok anladım.

Yurdun mutfağındaki ajummadan malzemeleri isteyince gizlice Jisung'a verdi. Sanırım araları iyidi.

Ben de peşinden gidiyordum. Hocalar ve müdür hariç birine görünsek sıkıntı yoktu, yurttaki herkes beni öğrenci sanıyordu.

Jisung'un odasına çıkıp bir kapta karışımı hazırlarken ona yardım ediyordum. Böylece nasıl yapılacağını öğrenmiştim.

Yurdun her katının sonunda ortak kullanılan minik bir fırın vardı. Sessiz adımlarımızı oraya yönlendirip tepsiye kurabiye toplarını dizdik.

"Böyle durduğuna bakma, ısıyla birlikte yayılıp geniş dairelere dönüşecekler."

"Haa... Anladım!"

Dersimi güzelce dinlemiştim, belki ileride çok seversem kendime ve sahibime de yapardım, Jisung'u yormak istemezdim.

Yaklaşık 20 dakika sonra güzel kokular gelmeye başlamıştı. Bununla yurdun odalarında hâlâ uyanık olan birkaç kişi dışarı çıkıp lezzetin kaynağına bakmıştı.

Tepsiyi fırından çıkarıp kontrol ettiğimizde mükemmel görünüyordu. Jisung merak eden kişilere de verince bir ton dua aldı.

İnsanlar birbirine dua ediyordu!

Bu çok güzeldi, Melekler Diyarında hiç böyle bir şey yaptığımızı hatırlamıyorum.

Birkaç dakika sonra bizimkiler de alt kata indi. Merdivende göz göze geldiğimiz an donup kaldılar. Sahibimle ben gülümserken diğer ikili birbirine ölüm bakışları yolluyordu.

"Tombik yanaklarının sebebi belli oldu. Gece yarısı çikolatalı kurabiye mi yenir?"

Bununla Jisung yerine ben üzülmüştüm. Minho ilk defa kırıcı bir cümle kurmuştu.

Hyunjin konuyu değiştirmek için birkaç adım öne çıkarak "Şaka yapıyor, biz de tam bunun için gelmiştik. Çok güzel kokuyor, birer tane alabilir miyiz?" dedi.

"Hayır."
Jisung hiç beklemeden bu cevabı yapıştırmıştı. Bununla üçümüz de ona baktık.

"Minho hazretleri yaparsa yersiniz, hazıra konmayın." deyip hızlı adımlarla odasına çıktı. Diğeri de merdivenleri geri çıkarken Hyunjin'le ben birbirimize mahcup bir bakış attık. Olan bize oluyordu.

Güzel bir kahve hazırladıktan sonra keyifle dışarıda yağan karı izledik. Gece 1'e gelse de yarın okul olmadığı için Jisung rahattı.

Üst kattan pata küte sesler gelirken gözlerini devirdi. "Öküzler ya. Gürültüye bak. Saygı yok ki!"

"Neden böyle yapıyorsunuz?" dememle gözleri titredi. Sanırım benden böyle bir çıkış beklemiyordu.

"Hiç iyi değilim, kafam çorba gibi Felix. Minho da bir o kadar agresif. Eskisine göre kişiliği değişiyor, bunu hissedebiliyorum."

Kurabiyemden bir ısırık daha alırken "Ogrosof tovorlorondon sonro mo ondon soğodon?" dedim.

Kahvesinin son yudumunu aldıktan sonra "Hayır, bunları seviyordum..." dedi ve bardağını masaya bıraktı.

"Uyusam iyi olacak, yukarıdaki sesler de kesildi. İyi geceler."

"İyi geceler..."



🥀🥀🥀



Daha 10 dakika bile geçmemişken Jisung uykunun tatlı sularına dalmıştı. Ben de ona çaktırmadan bir peçeteye iki kurabiye aldım.

Hyunjin yemezse rahatça uyuyamazdım çünkü! Kedi gibi bakmıştı az önce kurabiyeleri incelerken...

Yavaşça kapıyı kapatıp üst odaya çıktığımda ışıklar kapalıydı. Yanındaki çekmeceye bırakmak için sessiz sessiz cam kenarındaki yatağın olduğu tarafa adımlıyordum.

Tam baş ucuna kurabiyeleri bıraktığım an bileğimi tuttu. Bununla nefesim kesildi.

Parmağıyla tenimi yokladıktan sonra bileğimi gevşetip "Felix... Bu sensin." dedi.

Sessizce "Hıhım..." dememle beni yatağındaki boş yere çekip oturttu ve fısıldayarak konuştu. "Bir şeye mi ihtiyacın var Meleğim? Aşağıda korktun mu yoksa?"

Ay ışığı pencereden yüzüne vururken iri gözlerini seçebiliyordum. Başımı sağa sola sallayıp "Daha uyumaya çalışmadım ki, size kurabiye getirmiştim. Sadece 2 tane alabildim yoksa Jisung fark ederdi. O şu an uyuyor." dedim.

Bakışları üstümde gezinirken bir tepki vermiyordu. Sessizlik oluşunca uyumak istediğini düşünüp kalkıyordum ki beni tutup geri oturttu ve yataktan doğruldu. Böylece yüzlerimiz dip dibe oldu.

Burnuma minik bir öpücük bırakıp "Çok tatlısın, hâlâ daha bizi düşünüyorsun. Tanrım... Hep böyle güzel niyetli mi olacaksın?" dedi.

Bense az önce tenime değen dudaklara bakıyordum. Hyunjin'in alt dudağı gerçekten fazla dolgundu, öpesim geliyordu.

"Sanırım düşündüğün kadar iyi niyetli değilim sahibim..."

Güldü ve başını omzuma gömdü. "Meleğim benim. Seni seviyorum."

Bunu ilk defa söylemişti. Nabzımın artışıyla dilim tutulmuştu, cevap verememiştim.

Birbirimizle vedalaştıktan sonra aşağıya inip yatağıma geçtim. Hyunjin'le ayrılmadan önce sarıldığımız için huzurluydum, şimdi rahatça uyuyabilirdim.



🥀🥀🥀

Kiss in Church | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin