35. Öğretmen

1.1K 135 196
                                    

-Seungmin'in ağzından-

Hankwang... Bu okula ilk geldiğimde kimsem yoktu. Ailemin yurt dışı planları için fazlalık olarak görülüyordum, onlar da böyle bir fikir sunmuştu.

Ne yaptıkları ve ne düşündükleri zerre umrumda değildi. Ders çalışarak geçen ömrüm devamında da öyle olacaktı.

Gençliğimin baharı 20'li yaşlarımın başında bu yurda taşınmıştım. İlk oda arkadaşım Changbin ve Yoongi Hyung'du.

Sabah akşam saçma sapan rap kapışmaları yapsalar da çıtımı çıkarmıyordum. Yoongi Hyung'un son yılıydı, askere gidecekti.

Changbin de benim gibi bu yıl gelmişti, daha sosyal bir insan olduğu için şimdiden çevre edinmişti.

"Ya, Kim Seungmin. Öğle yemeğinde yeni arkadaşlarımla takılmak ister misin? Onlar da bizim gibi yüksek lisans yapıyormuş."

İlk defa bu tarz bir şeyi kabul etmiştim çünkü çalıştığım konu fazlasıyla sıkıcıydı. "Tamam." dememle şaşırmış olsa da belli etmedi, ayakkabımı giyip onunla birlikte dışarıdaki yemekhaneye ilerledim.

Karşımda Hyunjin ve Minho duruyordu. İlk izlenimleri havalıydı, görünüşleri soğuk ve sertti. Ama yakından tanıyınca aslında kalplerinin sıcak olduğunu fark ettim. Saygılı, kibar çocuklardı.

O gün karar vermiştim, bu havalı grupla arkadaş olacaktım.

Changbin herkesin tanıdığı çocuktu. Minho ise başka bir bölümden dindar bir çocuğa kafayı takmıştı, fantezi dünyası rengarenkti.

Ve Hyunjin... Hyunjin en havalımızdı. Genel anlamda sessizdi, kendi halindeydi. Okulu geçtim, hocaların orman içindeki kişisel atölyelerine bile onlardan izin alıp giderdi. İlham geldikçe resim çizerdi, heykel yapardı. Kendini sanata adamıştı.


🥀🥀🥀


İlk yılın ortalarında okulumuza yeni bir öğretmen atandı, Christopher Chan.

Bu genç adam aşırı sexy bir şeydi, diğer derslerde soğukkanlı olsam da onun verdiği derslerde... Her seferinde farkında olmadan ona dalıp gitmiş bir şekilde bulurdum kendimi.

Onun da bana baktığını hissederdim, arada göz göze gelirdik ama çok önemsemezdim.

Sadece ders anlatırken öğrencileriyle göz teması kuruyor Seungmin... Sakin olur musun?

Tabii ki iç sesime odaklanamazdım çünkü benim gözlerime hep birkaç saniye daha fazla bakardı. Ben de ne düşündüğümü unutuverirdim.

 Ben de ne düşündüğümü unutuverirdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Haftalarca bu şekilde devam etmişti. Aramızda bir şey geçmeyeceğini bildiğim için de Minho, Hyunjin ve Changbin'e bu konudan hiç bahsetmezdim.

Sınıfımız aşırı hareketliydi. Notları iyi olan kendi halindeki sessiz çocuk olunca da her hocanın ilgisini çekiyordum.

Chan'ın hazırladığı ilk sınavlar açıklanmıştı. Derse elinde bir dosyayla girdi. "Bugün aranızdan birini tebrik etmek istiyorum."

Herkes merakla ona odaklanınca konuşmasına devam etti. "Son soru bonustu, çözmeniz zorunlu değildi ama bir arkadaşınızın kütüphanelerde dolaştığını anlamış oldum. Bu konuya sadece eski bir kitapta değinilmişti."

Asla onun için ekstra çalışmamıştım canım, alakası yok.

"Kim Seungmin."

Adımı duyunca ona baktım, o da bana. Kalan bütün gözler ikimiz arasındaki garip sessizliği izliyordu.

"Öğleden sonra odama gel, sana ödül vereceğim."

Kalp krizi geçirecektim. Sınıfın içinde birkaç cümle söyler ve bırakır sanmıştım ama hayır... Bu adamla bir ortamda nasıl yalnız kalacaktım?

Başımla onaylayınca tatlı gamzeleriyle gülümsedi, derse geçti. İlk defa anlattığı hiçbir şeye odaklanamamıştım.

Odasına gittiğimde kapıyı tıkladım ama çıt çıkmıyordu. Kilitli olmadığını görünce içeri girip başımı çıkardım. "Hocam?"

Kahve kokusunu alınca adımlarını duydum, sanırım masasına geçmişti. "Gel bakalım."

Yavaş adımlarla odasını incelerken o da yerine oturdu. Burası hazine gibiydi, dekoru da muhteşemdi.

Sehpaya bana getirdiği kahveyi bıraktığında tabii ki ona değil, önüme baktım.

O ise bakışlarıyla delecekmiş gibi dakikalardır beni izliyordu.

-Ne istiyorsun?

-Anlamadım.

-Ödül olarak, ne istiyorsun?

-Siz neyi uygun görürseniz.

Ayağa kalktı ve odasının ileriki kısmındaki minik kütüphanenin içinde bir yere gitti. "Gel."

Raflar arasından bakarak onun nerede olduğunu bulunca adımlarım yanını buldu. "Seç bakalım, istediğin kitabı hediye edeceğim. Sınırlı üretimse olmaz ama!" deyip güldü. Gözleri kısılınca yok oluyordu.

Tepki vermeden önümdeki kitaplara baktım. Sıra sıra dolaşırken o da bir adım arkamdan beni takip ediyordu.

"Bunu istiyorum."

Üstünde Limited Edition yazıyordu. Genç adam iç çekti ama bir şey demedi. Başıyla onaylayınca sırıttım, demek ki az önce söylediği kurallar sadece laftaydı.

-Merak etmeyin, 2 haftaya okuyup geri getireceğim.

-Ama öyle hediye sayılmaz ki.

-O zaman düzenli olarak 2 haftada bir buraya gelip kitap değiştiririm. 

-Bu dersle gerçekten ilgileniyorsun... Tabii ki, nasıl istersen. Sana güveniyorum değerli kitaplara zarar verecek bir tip değilsin.


🥀🥀🥀


Haftalar bu şekilde geçmişti. Yanına uğradığımda genelde yalnızdı. Yeni atandığı için diğer yaşlı hocalarla takılmayı sevmezdi, sadece arada Müdür Park ile kahve içtiklerini görürdüm. Avustralya'da lise arkadaşıymış.

Sevgili olamazlar, değil mi?

Zaman geçtikçe kitap değişiminden sonra bana kahve ısmarlardı, öğle arası bitene kadar sohbet ederdik. Ben de arada ağzımı tutamayıp gevşerdim. "Hocam, Müdür Roseanne ile sevgilisiniz, değil mi?"

Kahve boğazına takılınca öksürdü. Mendille dudağını sildikten sonra "O nereden çıktı?" dedi.

"Bilmem, sürekli birliktesiniz..."

"Seninle de sürekli birlikteyim, seninle sevgili miyim?"

Resmen tuzak soruydu. Yüzüme bakarken yaptığı masum gülümseme de onun silahıydı.

Yüzüne sıfır ifadeyle bakarken "Kendinizden yaşça büyük kadınlardan hoşlanıyor olabilirsiniz, bunda ne var?" dedim. Aklıma başka bir şey gelmemişti.

"Kendimden olgun insanları sevmek gibi bir şartım yok Seungmin." dedi. "Ayrıca, ben kadınlardan hoşlanmıyorum."


🥀🥀🥀

Kiss in Church | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin