-Jisung'un ağzından-
Heykelin kilise bahçesinden çalındığı sabah üst odadan sesler geliyordu. Bununla uyanıp saçlarımı karıştırdım. "Tanrım... Bu ne?"
Yaklaşık yarım saat sonra nefes nefese bir şekilde odama dalan kişi Minho'ydu. "Ya! Han Jisung!"
"Tanrı aşkına Minho, neden bu kadar gürültü yapıyorsunuz-"
"Arama yapılacakmış!"
Panikle yatağımdan doğruldum. "NE?!"
O bana alkol şişeleri için yer olup olmadığını sorarken ben de gizli kutumu düşünüyordum. En son kilitlemiş miydim?
Gerçekten endişeli görününce elindeki pislik misali şişeleri aldım. "Burada bekle, yer var mı diye bakıp geliyorum."
Dolabımı açıp en alt köşedeki kutuyu açtığım sırada arkama geçerek beni gizlice izlediğini fark etmemiştim.
"Ya, fantezi kitapları mı o?"
Hemen kutuyu kapatıp mantar gibi yerimden fırladım. "Hayır, yanlış gördün!"
Şeytansı bir sırıtışla oraya eğilip kutunun içindekilere baktı. "Woah... Demek BDSM seviyorsun..."
Bu çok utanç vericiydi. En büyük sırrım bozulmuştu. Bunu pedere bile paylaşmamıştım.
Benden ses çıkmadığını görünce başını kaldırıp suratıma baktı. Hemen geri çekilip sessiz bir şekilde "Özür dilerim, özeline saygı duymadım." dedi.
Başımı 'Önemli değil.' anlamında sağa sola sallarken kutuyu kilitledim. "Bu zehri zıkkımlanırken ne zevk alıyorsun da yurtta yanında saklayacak kadar seviyorsun?"
"Çok nadir içerim, tadı da güzel değil." derken dindar olduğumu bildiği için yalan söylediğini anlayabiliyordum.
Katı bir ses tonuyla "Umarım bırakırsın, sarhoş insanlar sadece aptal gibi görünüyor. Havalı falan değil." dedim.
Minho da mırıldanıp "Havalı olduğunu düşündüğüm için almıyorum zaten..." dedikten sonra kutuma baktı, tekrar kötü kötü güldü.
-Fantezin olduğunu kimseye söylemeyeceğim, merak etme.
-Sahi mi?
-Tabii! Ama bunun karşılığında benim kölem olacaksın. ^^
BDSM sevdiğimi öğrendiğinden beri tavrı değişmişti, bu fark edilmeyecek gibi değildi. Tabii ki hâlâ güler yüzlü ve saygılıydı ama cümlelerinden, ses tonundan ve bakışlarından bunu anlamamak için aptal olmak lazımdı.
Bununla tahrik olmuştum...
Başımla onaylayınca gözlerini kısıp gülümsedi ve "Güzel!" dedi. "Bu kölelik anlaşması aramızda kalsın, kimseye çaktırmayalım. Eşyalarımı sakladığın için de teşekkürler."
Odadan çıktığı gibi derin bir nefes aldım. Az önce ne yapmıştım ben?
Köle sahip mi olmuştuk şimdi?
Aklıma kötü şeylerin gelmemesi imkansızdı... Bunu fantezim olduğunu bilerek yapması ayrı bir hoşuma gitmişti.
Hemen başımı sağa sola salladım. "Ne düşünüyorum ben ya... Yakın bir vakitte kiliseye gitsem iyi olacak."
🥀🥀🥀
Felix'i aradığımız haftalar Minho bazen herkesin içinde emir veriyordu ama bu beni rahatsız etmiyordu, hemen yerine getiriyordum. Aramızdaki bu garip ilişkiyi diğerleri de fark etmişti.
Açıkçası, fantezim olmasaydı bile Minho'nun utanç verici sırrımı insanlara söylemesindense köle sahip ilişkisini yine kabul ederim.
Birkaç haftada bu altılı iyice yakınlaşmıştı. Bizi daha ortalıkta bile olmayan Felix yakınlaştırmıştı. Sonunda arkadaş edinebildiğim için ona borçlu hissediyordum...
🥀🥀🥀
Bir gece gördüğüm rüyayla aklım başımdan gitmişti. Noelden önce de bu tarz şeyler görmüştüm ama hayır... Minho ile yakınlaştıktan sonra rüyalarım daha da sıcaklamıştı.
Sabah kalktığımda uyanmış başka bir şey daha görünce kendimi rahatlatmam gerekmişti. Okula bu halde gidemezdim.
🥀🥀🥀
Minho'nun yargısız konuşmaları onun yanında gevşememi sağlamıştı. Bir kez bile kahkaha atıp alay etmemişti, yaptığı tek şey gözlerini kısıp gülümsemek oluyordu. Beni olduğum gibi kabul eden ilk kişiydi.
Alkolleri geri almak için aşağıya indiğinde kitaplardan birini işaret etti. "Ben de okuyabilir miyim?"
Yanaklarım kızarmıştı. Benim daha önce okuduğum şeyi şimdi o da okursa... Aynı hisleri yaşamış olmaz mıydık?
Başımı yavaşça salladıktan sonra kitabı aldım ve titrek ellerle ona uzattım. "Günahı senin boynuna. Beni alakadar etmiyor."
Gülüp başını salladı. Şu an +18 bir kitap hakkında konuşmak bile fazlasıyla utanç vericiydi.
🥀🥀🥀
Hyunjin'in modu yerlerdeydi. Meleğinin gerçekten yok olduğuna inandığından beri biz de bir şey yapmıyorduk.
Minho onu rahat bırakmak için bazen benim odama inerdi. Yavaş yavaş kitap konusunda da ona açılmıştım. Biri bitince diğerine geçiyordu.
"Hassiktir... Azdım..."
"YA!" dediğim gibi elimdeki silgiyi yatağımda uzanıp kitap okuyan bedene fırlattım. Kahkaha atıp özür dileyince hemen dersime geri döndüm. Hiçbir şeye odaklanamamıştım o andan sonra.
🥀🥀🥀
Felix'in geldiği gece Minho onları yalnız bırakmak istediğini söyleyince mantıklı gelmişti. Başımla onayladığımda o da benimle aşağı kata indi.
Pijamalarımı giyerken arkasına dönerdi. Saygı çerçevesini hiç bozmamıştı, tıpkı ilk günkü gibiydi.
"İçkileri çöpe attım..."
Bunu duyunca gülümseyerek ona döndüm. "Sen ciddi misin?"
O da bana dönerek "Hıhım... Sen haklıydın. Beni kötü etkiliyor." dedi.
Bu pislik öyle bir şeydi ki insanları kendine bağımlı hale getirip vücutlarına zarar veriyordu.
Heyecanla üstüne çullanıp sarıldım. "Senin adına çok sevindim!"
Belimdeki sıcak baskıyla elleriyle beni kavradığını fark ettim. "Biraz daha böyle sarılırsak kendimi tutamayacağım."
Gözlerim kocaman açılınca geri çekildim. "Ben yatağıma gideyim en iyisi, iyi geceler."
🥀🥀🥀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiss in Church | Hyunlix
FanfictionYatılı Hristiyan okulundaki bir grup gencin yurtta dolaşan efsaneyle eğlenmek için yaptığı iddia, heykeli ile aşk yaşayan Hyunjin'i onu öpmeye zorlar. Tek bir öpücükle canlanan melek heykeli Felix, insanların dünyasında sandığından daha fazla günah...