36. Profesyonel

1K 144 110
                                    

25 yaşındaki bu öğretmenin gay olduğunu öğrendiğimden beri iyi değildim. Ve yaş kriteri olmadığını söylemişti.

5 yaş çok mu fazlaydı?

Ben 20, o ise 25'ti. Tanrım... Ne diyorum böyle? Koskoca akademisyenin basit bir öğrenciden hoşlanacak hali yok ya.

Gülerek "Ne düşünüyorsun öyle kara kara?" demesiyle başımı sağa sola sallayıp "Hiç, sanırım benim için de yaş önemli bir faktör değil

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gülerek "Ne düşünüyorsun öyle kara kara?" demesiyle başımı sağa sola sallayıp "Hiç, sanırım benim için de yaş önemli bir faktör değil." diye cevap verdim.

"Açık olmana sevindim, Seungmin."

O günden beri işler değişmişti. Kitaplıkta dolaşırken minik minik temaslar kurarak aklını çeliyordum. Chan da birkaç saniye boşluğa baktıktan sonra hemen toparlanıp uzaklaşıyordu.

1. yıl böyle geçti, 2. sınıfa geçtiğimde ise bakış açım tamamen değişmişti. Daha fazla vakit kaybetmeye niyetim yoktu. Cesaretlenmiştim.

-Merhaba.

-Merhaba Seungmin, özlemişim seni!

-Ben de sizi özledim.

Bu benim gibi donuk bir insan için fazlasıyla anlam barındıran bir cümleydi. Chan beni artık tanıyordu, o da böyle konuşmama şaşırmıştı.

"Size bir soru gösterecektim." deyip yanına yaklaştım. Kitabı masaya koyup ortamıza almışken bakışlarımı ondan ayırmıyordum.

Şimdi de o göz teması kurmuyordu, tahmin ettiğim gibi kaçıyordu. 2 dakikalık dersi anlattıktan sonra geri çekilmedim. "Teşekkür ederim."

Bir süredir yüzüne baktığımın farkındaydı. "Daha ne kadar böyle duracaksın?"

"Uzun bir süre."

Ani bir hareketle yerinden doğrulup kitaplığa ilerledi. "Bu haftaki kitabını seçelim en iyisi."

Peşinden gidip tam köşeye varmasını bekledim. O an gelince bileğini tutup kendime çevirdim ve sırtını raflara yasladım.

Kollarımı tutup hemen hafifçe itti.
"Ne yapıyorsun?"

Dudaklarına ilk öpücüğümüzü bıraktıktan sonra hafifçe geri çekildim. "Beni ilk zamanlardan beri çekici bulduğunuzu biliyorum, bunu anlamamak için kör olmak lazım..."

Donup kalmıştı, onu öpmeme bir şey dememişti. Ayrılıp yakalarıyla oynadım. "Bu yaşananlar burada kalacak, kendinizi serbest bırakabilirsiniz..."

Dudaklarına geri yumulunca gözlerini kapattı. Bir elini belime, diğer elini enseme götürüp beni ilerideki raflara yapıştırdı ve o da öpmeye başladı.

"Başıma bela olacaksın Kim Seungmin..."

Kıkırdayıp öpmeye devam ettim. Yapılı fiziğinin arasında kaybolmak güzel hissettirmişti. O da resmen bu anı bekliyormuş gibi, en az benim kadar hareketliydi.

O gün itibariyle gizli ilişkimiz başlamıştı. Ben zeki ve sessiz bir öğrenciydim; o ise efendi ve kibar öğretmen. Çevreye zararımız yoktu, kendi halimizdeydik ve kimseye bir şey çaktırmamıştık.

Derste profesyonelliğini bozmayarak benimle göz temasından kaçınıyordu. Ofisine çıktığımız gibi tekrar birlikte oluyorduk.

Tanrım... Bu aşırı heyecanlıydı.

Benim gibi ölü ruhlu bir çocuğu ancak böyle bir ilişki canlı tutardı. Kurallara aykırı bir ilişki...



🥀🥀🥀



Okul hayatım bu şekilde geçerken mezun yılımıza gelmiştik. Tabii ki hâlâ daha arkadaşlarıma hiçbir şey anlatmıyordum. Çünkü böylesi daha eğlenceliydi.

Minho Jisung'la yakınlaşmayı başarmıştı. Changbin de gerçekten çok değer verdiği bir kardeş bulmuştu hatta son yıl odaya onu almıştı. Jeongin'le ne kadar didişseler de aralarında özel bir bağ vardı.

Hyunjin... Hyunjin hâlâ daha aynıydı, sadece bir tık daha deliydi. Ciddi ciddi sanatla kafayı bozmuştu. Kendi yaptığı heykele aşık olmuştu... Manyak herif.

Hep birlikte kahvaltı eder, akşam yemeği yer, birlikte uyur olmuştuk. Vakit bu yüzden hızlı geçiyordu.

Heykellerle ilgili duyduğumuz efsaneden sonra hayatımız gizem filmine dönmüştü. O gün o kilisede girdiğimiz iddia bizim için dönüm noktasıydı...

Resmen büyülerle uğraşıyorduk. Bu o kadar garipti ki, Han Jisung gibi alakasız bir kişiyi bile bizim arkadaşımız yapmıştı.

Felix'in ortaya çıkması hayatımızı rengarenk yapmıştı. O bizim gün ışığımızdı, biriciğimizdi. Grup içinde birbirimize çok satışsak da hiçbir üye ona kıyamıyordu.

Hyunjin onun gerçek bir insana döndüğünden beri kör olmuştu. Hwang Hyunjin? Dersleri salmak? Heykel yapmayı bırakmak?

Çocuk Felix'ten sonra sadece onunla birlikte yaşamayı ve bir an önce bu okuldan kurtulmayı bekler hale gelmişti.

Birlikte bahçelerde dolaşır, yalnız vakit geçirir, piknik datelerine çıkarlardı. Tanrım... Fazla romantiklerdi. Bu asla benlik değildi.

Ama bulmuşlardı birbirlerini. Hyunjin'in o yakışıklılıkla yıllardır yalnız kalmasının sebebinin ancak Melek derecesinde güzel bir erkekten hoşlanabilmesi olduğunu anlamıştık.

Felix gibi bir masumiyet ile de sadece Hyunjin gibi saygılı ve sabırlı biri başa çıkabilirdi. Aralarındaki sevgi bana hitap etmese de tatlıydı.

Balo gecesi bu ikili gelmemişti. Halbuki onlara Chan'ın aşırı lüks arabasını gösterecektim. Tanrım... Bu yeni bebek benim bile kalbimi hızlandırıyordu!

Yurda döndüğümüzde Jisung'la Minho'nun bizim kata çıktığını fark ettik. "Bir sorun mu var çocuklar?"

"Alt katın kapısı kilitli, bunlar kesin işi pişirmiştir. Açmaya korktuk."

Kimse buna şaşırmamıştı.
Hyunjin aylarca iyi bile dayanmıştı.

"Hmm, tamam öyleyse. İyi geceler!" deyip odalara dağıldık. Bu balo gecesi hepimiz için fazlasıyla özeldi, unutulmayacaktı...



🥀🥀🥀

Kiss in Church | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin