Bu bölümü Eriklimeyvesuyu'ya itaf ediyorum..
Duyduklarım karşısında kitlenirken Yağız benden bir cevap bekliyordu. "Evet" dememle hızlıca yukarıya kalkmam bir oldu.
Yağız beni etrafında döndürüyordu.
"Yağız dikkat et duvara çarpacağız bu gidişle" dedim korkarak ama severek.
Durduğumuz da beni yere bırakıp anlımı öptü."Seni çok seviyorum biliyor musun, herşeyden çok.. kendimden bile çok" dedi.
Sanırım artık mutlu oluyorduk, birşey çıkmazdı umarım.
****
"Uyudun mu" diye sordum. Gözleri kapalı bir şekilde "hayır" dedi. "Gözlerin kapalı ama" dedim. Gözlerini açarak gözlerime baktı.
Siyahları maviliklerim de yüzmek istercesine baktı."Bugün pek konuşamadık" dedim tok bir sesle. "Uyumasaydın konuşurduk güzelim" dedi ve ekledi "akşam yemeğine kadar yanında bekledim" Bu hareketi ve bana söylemesi yüzümü gülümsetti.
"Teşekkür ederim" dedim. "Neden teşekkür ediyorsun Efil" dedi. Elini tutup "beni sevdiğin için, sesimi duyup beni kuyumdan çıkardığın için" dedim.
"Teşekkür etmene gerek yok, sen benimdin ve ben seni çok geç buldum" dedi.
Arkasından "evlilik işlerini halletmem gerekiyor yarın" dedi. "Sadece nikah yapsak" dedim çekinir bir ifade ile. "Neden birtanem, bir kere evleniyorsun sonuçta yapmak istemez misin" diye sordu.
"Yani öyle ama istemiyorum" dedim.
Gözlerini kapattı birkaç dakika düşündü ve dudaklarını araladı."Tamam, senin istediğin olsun" dedi. Gülümsedim, gülümsedi, gülümsedik
"Benim uykum kaçtı da dışarı çıkabilir miyiz" dedim. Başıyla onayladı ve yataktan kalktı.Bende kalktım ve kapıdan dışarı çıktım. "Seni çok sevdiğim bir yere götürmek istiyorum, götürebilir miyim" dedi. Başımı sallayarak "tabi" dedim.
Aşağı kata indiğimizde "üstüne birşey giy, üşüme" dedi. Zaten sıcaktı üşümüyordum ve alma gereğide duymuyordum. "Üşümüyorum almayacağım" dedim.
"Al dediysem al Efil" dedi ciddi bir tonda.
Söz konusu ben isem beni kendinden daha çok düşünüyordu ve seviyordu.
Kapıyı açıp dışarı çıkmak için adım attım Yağız ise askılıktan hırka alıp omzuma bıraktı. Bu onun hırkalarından biriydi çünkü vanilya kokuyordu..
Arabaya bindim ve kapıyı kapattım. Yağız da arabaya bindiğin de arabayı çalıştırdı. Başımı cama yaslarken Yağız'ın bakışlarının üstümde olduğunu çok iyi biliyordum.
"Bana öyle bakma" dedim. Başını öne çevirip "nasıl bakmayayım" diye sordu. "Öyle işte" dedim az önceki bakışlarını ima ederek. Arabayı kenara çekti ve üzerime eğildi.
"Nasıl bakmayayım, kadın" dedi. Gözlerimi kırpıştırarak yerimde kıpırdandım ve gözlerimi yorgunmuş gibi kıstım. Üstümden çekilirken arkadaki ince vanilya kokan siyah örtüyü üstüme örttü.
Üşüdüğümü düşünmüştü ve öyleydi. Arabanın ısısı düşüktü. Arabayı çalıştırıp sürmeye devam etti.
Aklıma takılan bir soruyu yönelttim "senin hiç düşmanın falan yok mu" dedim. Direksiyondaki elleri sıklaşınca "yanlış bir soru mu sordum" dedim.
Gözlerini kırptı, camı açtı. Üşümemi o an umursamadı sanki. Açıkçası o an bende umursamadım. "Var, sayamayacağın kadar çok ama biri var ki en çok ondan korkarsın" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gün Doğuşuna Yakın
Teen Fiction"Teşekkür ederim" dedim. "Neden teşekkür ediyorsun" dedi. "Beni kuyumdan çıkardığın, beni sevdiğin için" dedim. "Teşekkür etmene gerek yok, sen benimdin ama ben seni geç buldum" dedi...