¹

283 27 41
                                    

• • 𝕄𝕪 ℂ𝕙𝕚𝕝𝕕 • •

𝐁𝐢𝐫

Beş yaşındaki Y/N:

"Baba!"

Küçük sen her zamanki gibi küçük narin ellerinde, yaralı bir kuşu tutarken babanın olduğu odaya doğru koştun. Babanla beraber yaşadığın tapınağın bahçesinde oynarken bulmuştun küçük kuşu. Sukuna her ne olursa olsun, tapınağı terk etmiyeceğini söylemişti, ama Uraume yanında olduğu müddetçe tapınağın bahçesinde oynayabiliyordun. Nedenini bilmiyordun, her ne kadar yalnız hissedip, bazenleri yaşıtlarınla oynamak istesende babanın emirlerine karşı gelemezdin. Ona neden buradan ayrılamadığını sorduğunda; sana dünyanın tehlikeli bir yer olduğunu, yaralanabileceğini hatta daha kötüsünü olabileceğini söylemişti. Ama sen içinden, her çocuk gibi meraklıydın. Dış dünyayı görmek istiyordun.

Tanıdık sürgülü kapıya ulaşıncaya kadar boş koridorlarda koştun. Kapıyı sürükleyerek açtın. Ve babana doğru yürüdün. Baban endişeli ifadeni görünce kafasını kaldırdı. "Noldu, Y/N?" Sakince sordu sana. Hafif bir nefes aldın. Ellerindeki küçük kuşu ona doğru uzattın. "Lütfen bu kuşa yardım et, babacığım." Kocaman yalvaran gözlerle ona baktın. Sukuna eline baktı. Küçük kuşun zar zor nefes aldığını fark etti.

Sukuna'nın kırmızı gözleri sana döndü. "Bunu nereden buldun?" Dört elinden biriyle kuşu işaret etti. "Onu b-bahçede buldum. A-Ağacın altındaydı."
Avucunun içinde, zar zor nefes alan narin yaratığa bakarak kekeledin. Sukuna yüz hatlarını incelerken kendince mırıldandı. Ağlıcak gibiydin. Her an bu küçük yaratık için ağlayabilirdin. Fakat, sizde onun gibi (yarıda olsa) lanettiniz. Böyle şeyler için endişelenmemeliydiniz. Ölümlü olan varlıklara karşı, oldukça nazik ve yumuşaktın. Onların acısından zevk alarak öldürmen gerekiyordu. Sen lanetler prensesisin, en kısa sürede lanetler kraliçesi olacaksın. Seni şuanda olduğundan daha çok yumuşak yapma konusunda yardımcı olmamalıydı.

Ama...

Ona attığın bakış bu düşünceleri zihninden söküp attı.

Senin tek umudunmuş gibi hissetti. Ona bağlıydın, ki bu onun herşeyden çok istediği şeydi. Seni koruma duygusu o kadar kuvvetliydi ki, büyüyünce onu bırakıp gitmeni istemiyordu. Bunun içinde yedi yaşına geldiğinde, bir lanet tekniği kullanarak seni her daim çocuk bırakmayı planlıyordu. Böylece, hep ona güvenen, onun küçük itaatkar prensesi olacakdın.

"Babacığım?" Tatlı sesin sayesinde Sukuna düşüncelerinden sıyrıldı. Yüzünde hala yalvaran ifaden vardı. Sukuna derin bir iç çekti. Küçük kuşu tekniği ile iyileştirmek için kendi eline senin ellerinin üstüne kaldırdı. Kuşun yarası hızla kayboldu ve geri canlandı. Yüzünde güller açtı. "Kuş iyileşti! Teşekkürler, babacığım!" Teşekkür göstergesi olarak yanağına bir öpücük kondurdun. Mırıldandı ve ayağa kalkıp, elini sana doğru uzattı.
"Dışarı çıkalım da, uçup gitmesine izin verelim." Kafanı salladın ve küçük elini onun elinin üstüne koydun.

Bahçeye ulaştığınızda, baban seni kuşup gitmesine izin verirken, terastan izledi.
[Aslında teras değil, hani japonların evlerinin bahçesinde eve bitişik küçük yerler olur ya, oralardan bahsediyor hatta adı Engawa]

"Elveda, küçük kuş! Kendine iyi bak!" Uçan kuşa elini sallarken bağırdın. Aslında kuşu sahiplenmek istiyordun, ama baban bırakmanı söylemiş, sende itaat etmiştin. Kuşun gözünün önünden kaybolmasını izledin. Ardından temari* topun ile oynamak için ordan ayrıldın.
[Temari topu: asyalılara özgü, içinde zil olan, ve ipliklerle yapılan bir toptur.]

"Uraume." Sukuna onu çağırır çağırmaz, kadın hemen ortaya çıktı. "Buyrun, efendim?" Efendisinin önünde eğildi. "Bir 'iş' ile meşgul olmam gerekiyor. Ben yokken Y/N ile ilgilen." Ayağı kalkıp, tapınaktan sana fark ettirmeden ayrıldı. Uraume başını salladı. Onun ayrıldığını görünce, ağlayıp, üzüleceğini biliyordu. Uraume, seni çiçeklerin yanında oturduğunu fark etti. Ne yaptığını görmek için yanına geldi. Şaşkın bir yüz ifadesi ile sana doğru eğildi. "Y/N-sama, ne yapıyorsunuz?" Uraume'nin sesini aniden duyunca irkildin.

Ona doğru döndün. "Uraume-san! Ödümü patlattın!" Yanaklarını şişirdin. Uraume başını eğdi. "Sizi korkuttuğum için beni bağışlayın, Y/N-sama."
Başını iki yana salladın. Bişeyi arkana gizleyerek ayağa kalktın.
"Böyle yapmana gerek yok, ve bana sadece Y/N de Lütfen." Ona masum bir gülücük verdin. Uraume gülümseyerek başını salladı.

"Uraume-san, diz çökermisin Lütfen?"

Beyaz saçlı kadın hiç itiraz etmeden önünde eğildi. Hemen parmak uçlarına yükseldin. Başına yapmış olduğun çicek tacı koydun. Geriye çekildin ve hafifçe kıkırdadın. "Uraume-san, çok güzel!" Yanaklarında hafif tatli bir pembelikle söyledin bunu. Uraume elini başına kaldırdı ve çicek taca dokundu. Sana bakarak gülümsedi. "Çok teşekkürler, Y/N-sama. Sorun olmazsa, bu taçı bana neden yaptığınızı söyleyebilir misiniz?"
Biraz düşündün. "Her zaman benimle ilgileniyorsun ve bana yemek hazırlıyorsun, bu yüzden bunu sana özel yapmayı planladım." Ayaklarının ucuna bakarken, utanarak söyledin bunu.

‘゚・✿.。.:*.:。✿*゚

Gününün geri kalanını, Uraume ile oynayarak ve okuma yazma öğrenerek geçirdin. Sukuna'nın gidişini duyunca biraz üzülmüştün, ama sana gittiği yerleri sorgulamamanı söylediği için boş verdin. Gece oldu ve babanı selamlamak için elinden geleni ardına koyarak uyanık kalmaya çalıştın. Ama küçük bedenin buna izin vermedi ve uykunun tatlı kollarına, baban gelmeden daldın.

Sukuna:

Tapınağa geri döner dönmez Uraume'ye Y/N' yi sordum. Kızımın beni karşılamak için uyanık kalmaya çalıştığını ama kötü bir şekilde bu konuda başarız olduğunu söyledi. Odasına gittim. Biricik kızım mışıl mışıl uyuyordu. Onu uyandırmak istemedim. Çünkü saat epey geç olmuştu. Odama gidip bağdaş kurarak oturdum.

O piç jujutsu büyücülerinden kurtulmam, beklediğimden uzun sürmüştü. Y/N'nin varlığından henüz haberleri yoktu. Onu tapınakta tutmak en iyi seçenekti. Beni zavallı insanlar için terk etmesini ve büyücülerin onu bana karşı kullanmalarını istemiyordum. Onu burada tutmak ve ona ceza bile vermem gerekse bile gitmesini engellemek için her şeyi yapmaya hazırdım.

O BENİM ÇOCUĞUM. Ve kimsenin onun saçının teline dahi dokunmasına izin vermeyeceğim.

Bir müddet zaman geçmişti. Ve ben hala uyanıktım. Y/N'nin çığlığını duyana kadar etraf gayet sessiz ve sakindi. Babalık içgüdüm hemen devreye girdi. Odasına doğru koştum. Kapıyı açtığımda, Y/N'nin odanın bir köşesinde kendini sararak ağlağını ve bir lanetinde ona doğru yaklaştığını gördüm. Zayıf bir lanetti. Hemen elimi salladım ve anında onu öldürdüm. Y/Niye doğru ilerledim. Korku ile bağırırken onu kucağıma aldım. Alt kollarımdan biri alt kısmını tutarken, üst kollarımdan biri saçını diğeri ise sırtını okşuyordu.

"Şşt, burdayım..." dedim onu yatıştırmaya çalışarak.

"Babacığım!"

Ortalığı temizlemek için, Uraume'yi çağırdığımda bile ağlıyordu. Y/N kimono'ma sarılırken, onu odama götürdüm. Zayıf bir lanetin, benden habersiz tapınağa girip, kızıma zarar vermeye çalışması beni sinirlendirmişti. Odaya varınca yere oturdum. Y/N ise hala ağlıyordu. Yalan yok, bana böylesine yakın durması ve yapışması ister istemez hoşuma gidiyordu. Hep böyle kalmasını ve dikkatini hep bana vermesini istiyordum. Tekrar uykuyu dalana kadar ona tatlı sözler söyledim. Ona kullanmadığım futonuma koymaya çalıştım, ama hala sımsıkı bir şekilde beni tutuyordu. Bu yüzden iki koluma ona sardım ve uzandım.

Ne olursa olsun onu koruyacağım. "İyi uykular, benim küçük prensesim."

๋࣭ ⋆。 °✩

Bugün altı bölüm atıcam hehehe

‧₊˚♡𝐌𝐲 𝐂𝐡𝐢𝐥𝐝ღ ᵂⁱᵗʰ ᴿʸᵒᵐᵉⁿ ˢᵘᵏᵘⁿᵃ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin