Melanie..
Çocukluk arkadaşım, ilk ve tek dostum. Yıllarımı, günlerimi beraber geçirdiğim tek kişi.
Bugün onu ölü bulduğumuz günden sonra geçen ikinci gündü. Bedenim yorgun, ruhum ise acı çekiyordu. Gözlerimi kapattığım her an Melanie'nin cansız bedeni gözlerimin önüne geliyordu.
Bir gece boyunca karakolda uyanık kalmıştım. En ufak bir gelişmeyi bile yakından takip etmek istiyordum.
Sonraki gün ise cenaze töreni yapmakla geçti. Bir gün boyunca o evin içerisinde, Chris'in ve Melanie'nin teyzesinin yanında vakit geçirmiştim.
Daha sonra öğrendiğimiz tek şey otopsi raporundan çıkan şeylerdi. Tahmin edileceği üzere Melanie bir balta ile gece katledilmişti.
Bir kaç şüpheli vardı. O şüphelilerin başında da ben ve Chris varık.
Markete doğru yaklaşmam ile bakışlarımı etrafta gezindirdim. Kasabaya büyük bir sessizlik çökmüştü, etrafta yalnızca sıcak yaz rüzgarınım uğultulu sesi işitiliyordu.
Ardından bakışlarım markete doğru uzanan sağa kaldırma döndü. Uzun boylu, yapılı tanıdık bedeni görünce istemsizce titredim.
Evet, katil olabilme ihtimali vardı. Belki de Melanie'yi bir anlık ayrılık siniriyle katletmişti ve yeteri kanıt olmadığı için etrafta elini kolunu sallayarak gezebiliyordu.
Onun bakışlarının da bana dönmesi ile yorgun gözlerinde bir ışıltı oluştu. Bu ışıltının sebebi olduğumu bilmek artık canımı yakıyordu.
Hızlıca yanıma doğru adımlamaya çalışırken markete doğru adımlarımı hızlandırdım.
"Josh!"
Seslenip, bir kaç adım attıktan sonra kolumu tutup bedenimi kendine çekti. Kolumu çekmeye çalışırken gözleri benim üzerindeydi.
"Ne olur, bari sen yapma.."
Sesi titremişti. Gözlerimi yavaşça yeşil gözlerine döndürdüğüm zaman dolu iki çift gözünü gördüm.
"Herkes bana katilmişim gibi bakıyor.. Beni en iyi tanıyan sensin, bari bunu sen yapma.."
Sesi sonlara doğru acı çekiyormuş gibi çıktı. İçim sızladı, evet şuan baş şüpheli o olsa da o masum bir kızı inciletecek kadar canavar bir adam değildi.
"Bu hâllerimi katil olabilme ihtimaline karşı olduğunu mu düşünüyorsun?"
Sesim samimiyetsiz ve düz bir şekilde çıkmıştı. Bir zaman konuşmaya kıyamadığım adama karşı böyle konuşmak o kadar zoruma gidiyordu ki.
"Katil olmadığıma inanıyor musun?" Diye çocuksu bir heyecanla, dolu gözlerinine ihanet eden bir tebessümle sorduğu zaman yüzüm yavaşça kırıştı.
"Kesinlik veremiyorum, her şey bir ihtimale bir olasılığa bağlı.."
Yüzündeki tebessüm yavaşça solarken "Josh?" Diye bir ses daha duydum.
Arkamı döndüğümde zaman bunun Jeff olduğunu gördüm. Bembeyaz teni ve her zaman ki giyim rengi olan siyah ile karşımda duruyordu.
Şu an iki adamın arasında kalmıştım. Jeff nereden çıkmıştı ki?
"Bir sorun mu var?"
Sesi biraz sert çıkıp, bakışları Chris'e dönmüştü. Benim bakışlarım da Chris'e dönerken onun yeşil gözleri üzerindeki sarı kaşları çatıldı ve bakışları Jeff'te kitlendi.
"Buradaki tek sorun sensin adamım, hadi ikile." Demesi ile Jeff kolumu tutup, yavaşça beni kendine çekmek için bir hamle yaptı.
Tam o sırada Chris hızla kolumu tutan Jeff'in beyaz kolunu tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Banilyö Efsaneleri
Horor"Bir adam on sigaradan daha tehlikelidir, özellikle baban yaşındaysa!" Sıradan görünen bir Amerikan kasabası, açıklanamayan cinayetler ve bir aşk üçgeni. Bu kasabadaki hiç kimse göründüğü gibi masum değil. Tür: Gerilim