10. Bölüm

1.6K 80 1
                                    

Yazım tarihi, 13-19-20 Kasım 2021
Yayınlanma tarihi, 20 Kasım 2021

--



Kendimi kaptırmış kitabımı okumaya devam ederken kapım tıklatılmıştı.

“Gir.” Diyerek onayladıktan ikisinden birinin gelmesini bekledim.

Kapıda elinde tabakla Roman durdu.

“Gelebilir miyim?”

Elimdeki kitabı komodine koyup “Gelebilirsin.” Dedim. 

Yavaş adımlarla gelip yatağımın ucuna oturdu.

“Açsındır. Yemek getirdim sana.”

“Teşekkür ederim... Baler nerede?”

“Yarın onun iş sırası ya, uyumaya gitti. Sende yemeğini yedikten sonra uyu.”

Yatakta biraz kayıp bana doğru yaklaştı.

“Kendin mi yersin, ben mi yedireyim?”

“Sen yedirsen olur mu?”

“Olur tabii.” Dedikten sonra elindeki çatalı tavuğa batırdı. Küçük küçük lokmalarla beni beslerken ikimizde yemeğe odaklanmıştık.

Tabağın hepsini bana bitirtince ayağa kalktı.

Birazdan isteyeceğim şey için utanarak kafamı aşağıya çevirdim.

“Şey Roman?”

“Efendim Armağan?”

“Bugün sizin yanınızda uyuyabilir miyim?”

İkisi ile beraber uyumak beni gerçekten iyi hissettirmişti. Onlarla olan ilişkim karmaşık olsa da ikisine de temas etmeden duramıyordum.

Utana sıkıla cevabını bekledim. Kısa bir sessizlikten sonra Roman konuştu.

“Sen Baler’in yanına yat. Bende tabağı koyup geliyorum.”

Sevinçle olduğum yerden kalkıp kapıdan çıkmış Roman’ın arkasından fırlamıştım.

O mutfağa ben odalarına ilerledim. Roman Baler’in uyuduğunu söylediği için kapıyı sessizce açmıştım. Yavaşça odaya sızarken Baler’in sessiz nefesleri yankılanıyordu.

Pıtı pıtı yürüdükten sonra neden bu kadar büyük olduğunu bilmediğim yatağın ortasına yattım. Yanımdaki adamın sıcaklığı çevremi kuşatırken yorganı ikimizin de üstüne çekmiştim. Sıcak olan kokusu burnuma dolmuştu. Anında mayışarak gözlerimi kapattım.

Uyuklarken birkaç dakika sonra Roman geldi. Az buz gözlerimi aralayıp ona baktım.

Üstündeki tişörtü çıkararak yorganı tuttu. Bizim üstümüzü açmadan yatağa yatarak battaniyeyi düzeltti. Kafasını yastığa koyduğu an ona yapıştım. Sıcacıktı. Üstünü çıkardığı için sıcaklığını direkt hissedebiliyordum. Roman da bana sarıldı. İyice kendimi uykuya bırakırken Baler, kafasını omzuma dayanmıştı. Ve bu şekilde kendimi gecenin huzuruna bıraktım.

Ait olduğum yerdeydim. Bu iki adamın arasında, kucaklarında.



-+-

“He he he heehe.”

Mal mal gülümserken Baler ayılmaya çalışarak kahvaltısını yapıyordu. Bugün Baler’in iş yerine gidecektim. Roman göndermek istemese de Baler onunla konuşmuş, annesine uğraması için ikna etmişti. Kısacası Roman ikimizin de yemeğini hazırlamış ve ailesinin yanına erkenden gitmişti.

Şimdi ise  Baler’in yemeğini yemesini gülümseyerek izliyordum. Baler orada kitap var dediğinden beri gitmek istiyordum. Şu zamana kadar sürekli kitap okumuştum. Ailemin yanında, okulda, ilk hamileliğimde, ilk evliliğimde... Her şekilde kitaplara sığınmıştım. Artık sadece bir hobi  değildi benim için. Bir ihtiyaçtı. Gerçekten kitaba dokunmadığım zaman kendimi eksik hissediyordum. Aynı Baler ve Roman’la beraber  olmadığım zamanlardaki gibi.

“Ceketini giyin. Yedim yemeğimi ben.”

“Tamam~.”

Ayağa kalkıp dış kapının önüne yürüdüm. Askılıktan geçenlerde internetten beğenerek aldığım siyah montu aldım. Üstümü giyindikten sonra kenardaki tabureye oturup botumu elime almıştım. Ancak monttan mıdır yoksa bebekten midir anlamadığım bir şekilde ayağıma uzanamıyordum.

Nasıl giyeceğim diye düşünürken elimden ayakkabı alınmıştı. Görüşümü beyaz saçlarla kaplanırken gözlerimi kırpıştırdım.  O bile bana bunu yapmazken Baler önümde eğilmiş hiç gocunmadan bana yardım ediyordu.

Saniyesinde gözlerim dolarken Baler işini bitirmiş, doğrulmuştu. Ona çaktırmadan gözlerimi silip “Teşekkür ederim.” Dedim. 

Kendi ayakkabısı ile cebelleşirken “Hamilesin sen. Kendine dikkat et. Eğer bir daha böyle bir durum olursa bana şöyle lütfen, olur mu?”

Kafamı salladım. Bu sessiz onaylamamdan sonra dışarıya çıktık. İkisinin de kendilerine ait araçları vardı. Ulaşım sıkıntı olmuyordu.

Arabaya bindik. Onun aracı çalıştırmasını izledim.

“Gideceğimiz yer çok mu uzak?”

“20 dakikalık yol. O kadar fazla değil.”

“Ama ben sıkılırım.”

“Biraz gereksiz ama istersen sana Roman’la olan üniversite anılarımızı anlatabilirim.”

“Hayır hayır öyle düşünme. Dinlemeyi gerçekten isterim.”

“Peki öyleyse. Biz Roman’la 2. Sınıfta tanıştık. O zamanlar Roman mimarlık bende gastronomi okuyordum. Aslında tanışmamız gerçekten saçma bir  şekilde olmuştu. Roman o zamanlar bir kızdan numarasını istemiş ama kız ondan hoşlanmayınca numarayı sallamış. Bu salakta o kız diye bana mesaj attı. Adını falan hiç söylemedi başta. Çok fazla güvenmişmiş kıza. Bende o zamanlar gay olduğumu biliyorum. Kız sandığım Roman’a açıklamak için uygun bir zaman bekliyordum.  Neyse öyle böyle bir kaç gün konuştuk. Sonra Roman buluşmak istedi. Bende fırsat bu fırsat diyerek kabul ettim. Kıza gay olduğumu söylemem gerekiyordu. İkimizde buluştuğumuz da şok geçirmiştik. O benim erkek olmama şaşırmıştı bende onun. Oturup adam akıllı konuştuk. Sonra Roman kızın arkadaşlarının birinden doğru numarayı arayıp kızdan hesap sordu. Sonrasında saçma bir şekilde arkadaş olmuştuk. 1 yıl falan böyle sürdü. Baya yakın arkadaştık. Daha doğrusu dışarıya böyle adlandırıyorduk. Benimle konuşma sürecinde gerçekten benden hoşlanmış bu, bende ilerleyen zamanlar da ondan hoşlandım. Hiç unutmam ufaktan ufaktan birbirimize yürüdüğümüz sıralarda çekip dudağıma yapışmıştı. Sonrasında özür dileyip kaçmıştı. Azıcık bekleseydi itiraf edecektim. Ve böylece bir hafta boyunca ayrı kalmayacaktık. En sonunda gittim evini bastım. Kapıyı açtığım gibi dudaklarına atladım. Uh... Sonrasında işte malum iş oldu. O gün sevgili olduk. Daha sonrasında mezun olup aynı eve çıktık. Bir süre sonrada evlendik işte.”

“Yuh! Gerçekten tanışma hikayenizi sadece bunu diyebilirim. Desene kız bilmeden hayırlı bir işe vesile olmuş.”

Gülerek beni onayladı. “O zamanlar gerçekten eğlenceliydi. Peki şunu söylesem inanır mısın?”

“Neyi?”

“Ben bu kadar kibar ve Roman da bu kadar dışarıya soğuk biri değildi. Aksine tam tersiydik. En ufak bir şeyde sinirlenen taraf bendim. Beni sakinleştiren de oydu.”

“Nasıl oldu da tam tersi hale geldiniz?”

“Benimkini evlilik etkiledi diyebiliriz ama Roman’ın neden olduğunu hiç sorgulamadım. Çünkü soğuğu sadece dışarıyaydı onun. Bana asla öyle davranmadığı için gerek duymadım açıkçası.”

“Anladım.”

“Ee? Hep ben anlattım. Senin diyeceğin bir şey yok mu?”

Kafamı ellerime çevirdim. Benim diyebileceğim pek bir şey yoktu.

“Yok.”

“Uh... Anladım söylemek istemiyorsun. Ama sorun değil. Hazır olduğunda anlatırsın bize.”

“Teşekkür ederim anlayışın için.”

“Bebeğim bu normal bir insanın yapması gereken bir şey. O yüzden bu tarz olaylar için ağzından bir daha teşekkür lafını duymayacağım.”

Gözlerimi kısarak gülümsedim. Bu adam sonum olacaktı.

Araba yavaşlayarak durdu.

“Hadi in geldik.”

Karşımda bebe mavisi tonunda boyanmış hoş bir kafe duruyordu. Dışardaki sandalyeler kullanılmadığı için üstü örtülmüştü. Dışarda fazla oyalanmadan içeri girdik.

Tezgahta duran feminen tipli çocuk bize doğru gelmişti. Ayağındaki topuklu ayakkabı ve eteğiyle gerçekten hoş duruyordu.

“Hoş geldin Baler abi.”

“Hoş bulduk  Adin. Diğerleri nerede?”

“Onların akşama kadar okulu var abi.  ”

“Senin okulun yok mu bugün Adin?”

“Yok abi.”

“Peki öyleyse. Bu arada bugünkü makyajın güzel olmuş. Kuyruklu eyeliner yakışıyor sana.”

“Teşekkür ederim.” Dedi. Ve gülümsedi. Bakışları Baler’in arkasında saklanan bana dönmüştü.

Ne yapacağımı bilemeyerek bu güzel oğlana baktım. Yaşı küçük duruyordu. 19-20 gibiydi. Kıvırcık kısa saçları, koyu siyah gözleri vardı. Üstüne giydiği beyaz crop tişört ve siyah etekle gayet hoş bir görüntü yaratmıştı. Öyle ki giydiği önlük bile onda ayrı bir hava vermişti.

Bana birkaç adım yaklaşarak elini uzattı.

“Merhaba ben Adin.”

Uzattığı elini sıkıp “Bende Armağan.” Dedim.

Pembe renkli dudaklarıyla gülümseyerek “Tanıştığımıza memnun oldum. Baler abinin neyi oluyorsun?”

Ne diyeceğimi bilemeyerek Baler’e baktım. Onlara olayı anlatmış mıydı? Öylece dururken Baler benim yerime konuştu.

“Söylemiştim ya size Adin, taşıyıcı anneye başvuracağım diye. İşte bu bebeğimin taşıyıcısı.”

Sıcacık gülümseyerek Baler’e sarıldı.

“Tebrik ederim Baler abi. Roman abime de tebriklerimi iletirsin. Çok sevindim sizin adınıza.”

Ondan ayrılarak bana geldi. Hızlıca koluma girerek “Sen hamilesin. Şu bar taburesine otur. Bende sana biraz meyve ve bitki çayı getireyim.”

Ona karşı gelemeyerek tezgahın önünde duran tabureye oturmaya çalıştım. Oturamayınca Baler beni koltuk altımdan tutarak oturtmuştu.

Adin mutfağa gideceğini söyledikten sonra arka taraftaki kapıdan içeriye girdi. Ben boş boş ayaklarımı sallarken Baler “Bende yukarı kattaki ofise gidiyorum. Dikkat et kendine olur mu? Adin seninle ilgilenir. Eğer rahatsız olursan Adin’e söyle yanıma çıkarsın seni.”

“Tamam.” Dedikten sonra gitmesini bekledim. İyice yanıma yaklaşarak yanağımdan öptü ve ardından bir şey söylememe izin vermeden hızlıca uzaklaştı.

Yanaklarımın kızardığına emin olarak boşlukta sallanan ayaklarıma baktım. Ayak koyma yerine boyum yetmemişti.

Kendi kendime oraya ayağımı koymaya çalışırken Adin’in sesiyle elim karnıma gitti.

“Korkuttum mu seni? Özür dilerim.” Dedikten sonra elindeki meyve salatasını ve bitki çayını önüme koymuştu. Aç olmamama rağmen ani gelen iştahla çatalı muza batırmıştım.

“Benden büyük duruyorsun. Sana da abi diyebilir miyim?”

“Diyebilirsin de yaşın kaç senin?”

“18.”

O kadar küçük durmuyordu.

“Uh!.. ben seni 20 gibi düşünmüştüm.”

Gülümseyerek parmağını kıvırcık saçına doladı.

“Aslında makyajsız yaşımı gösteriyorum ama hoşuma gittiği için bu tarz yapıyorum.”

“Yakışıyor ama sana.”

“Teşekkür ederim.” Gözleri saçıma değindi. “Saçlarını nerede boyatıyorsun? Gerçekten güzel boyamışlar.”

“Kendim boyuyorum.”

“Gerçekten mi. Profesyonel biri yapmış gibi durunca bu seçeneği elemiştim ama hakkını vermem gerekir. Çok güzel boyamışsın.”

Ağzıma meyveleri tıkıştırırken kafa sallamakla yetinmiştim. Kısa bir  sessizliğin ardından hiç beklemediğim bir şeyi sormuştu.

“Baler abiden mi hoşlanıyorsun?”

Ona baktığımda arka taraftaki tezgaha yaslanmış bana ifadesiz gözlerle bakıyordu.

“H-hayır ne alakası var?”

“Daha yeni onun seni yanağından öptüğünü gördüm. O gittikten sonrada senin aşık bir şapşal gibi boşluğa baktığını. Bence bunlar gayet alakalı.”

Ona cevap vermeyip gözlerimi kaçırdım.

“Baler abinin evli olduğunu biliyorsun değil mi?”

Kafamı salladım. Asıl iş kocasından da hoşlanıyordum.

“Aslında...” diyerek ilk defa konuşmak için ağzımı açtım.

“Evet aslında?”

“İ-ikisinden de hoşlanıyorum.”

“Peki onlar?”

“Bilmiyorum.” 

“Dışarıdan bir göz olarak, Baler abinin de senden hoşlandığını söyleyebilirim. Ve net olarak bildiğim bir şey varsa şu zamana kadar Baler abi. Kimseye bu anlamda bırak öpmeyi gözünün ucuyla bile bakmadı. Roman abiye çok sadıktır. Eğer sana böyle davranıyorsa eminim bu işin içinde bir iş vardır. Çünkü dediğim gibi  Baler abiyle 15 yaşımdan beri çalışıyorum. Kesinlikle senden hoşlanıyordur.”

“Umutlanmak istemiyorum.”

Stresten tezgaha koyduğum elimi tuttu.

“Emin ol. Seni umutlandırmak için söylemiyorum. Şimdi git ve ikisinden de hoşlandığını söyle.”

“Tamam belki Baler benden hoşlanıyor ama ya Roman? O hoşlanmıyorsa burada pislik durumuna düşecek benim.”

“Ya Armağan abi! Ne anlatıyorum deminden beri. Bu adam böyle işlerde eli yok diyorum. Eğer sana böyle davranıyorsa vardır bir bildiği. Git yapış dudağına işte.”

“Ama-“

“Ya git işte. Odası yukarda sağdan üçüncü kapı. Adını görürsün zaten.”

Cevap vermeden ayağa kalktım. Ya yapacaktım. Ya bu iş hep böyle devam edecekti.

Elim karnımda yavaş yavaş yürüyerek merdivenleri çıktım. Odasının önüne gelince durmuştum.

Kısa sürede tüm hayatımı kaplamışlardı. En kötü durumu düşünmek istemiyordum. Sadece yapacaktım. Evet odaya girip öpecektim.

Kapiyi çalmadan pat diye açtım. Evrakları inceleyen Baler bana dönmüştü.

Hızlıca yanına yürürken “Bir şey mi oldu Armağan-“ cümlesini tamamlamasına izin vermeden kucağına oturup dudaklarımızı birleştirdim.

Anında karşılık alırken ağzımı açmam için baskı yapmaya başladı. Açtığımda dili ile sıcak ağzımı yalamaya başlamıştı. Dillerimiz birbirine değerken çenemin kenarından tükürüğümün aktığını hissediyordum. Ara vermeden hızlıca öpmeye devam etti beni. Dudaklarımı ısırarak öptü, dilimi emdi. Sanki başından beri bunu bekliyormuş gibiydi. Bana açmış, bunun hayalini kuruyormuş gibi.

En sonunda soluklanmam için izin vermişti. Ben nefes nefese kalmışken o sadece gözlerime bakıyordu.

“Benden hoşlanıyorsun. Ya Roman? Ondan hoşlanıyor musun?”

-+-

Baler’den...


“Armağan bugün beni öptü.”

Karanlık odada sırtım duvara yaslandı. Hiçbir şey görmediğim Roman’ın sadece nefeslerini dudağımda hissediyordum.

“Hoşuna gitti mi?”

“Evet.”

Dudağımı yaladı.

“Dudaklarının tadı değişmiş. Bu sanırım Armağan’ın tadı.”

Ona cevap vermeden öpmeye başladım. Sanırım artık tamamlanmıştık.








Taşıyıcı Baba | bxbxb | Mpreg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin